Bu insanlar nereye koşuyor?

Süleyman Göksu

Sabahın ilk ışıkları ile birlikte, bir hareketlilik başlıyor. Sizce bu insanlar nereye koşuyor? İşlerine yetişmeye çalışanlar ve işten dönenler. Hastası olup, doktora gidenler. Okul yolunu tutanlar. Memleketlerine gidip, gelenler. Doğum ve nikâh için hazırlık yapanlar. Birbirlerinin yardımına koşanlar. Hasta ve yaşlı ziyaretinde bulunanlar. Alışveriş için, çarşı ve pazar gezenler. Devlet Dairelerinde işlerini takip edenler. Otomobiller, trenler, vapurlar ve uçaklar. Bunun yanında, gülenler ve ağlayanlar. Okula başlayanlar ve mezun olanlar. İşe başlayanlar ve emekli olanlar. Doğanlar ve ölenler. Evlenenler ve boşananlar. Bu koşuşturmalar hiç bitmiyor...

Fakirler ve zenginler. Kazananlar ve kaybedenler. Kazalar ve felaketler. Hastalar ve yaşlılar. İçimizi yakan siren sesleri. Sessizlikler ve gürültüler. Gündüzler ve geceler. Uzaklar ve yakınlar. Sevinenler ve üzülenler. Asker ve gurbet yolu bekleyenler. Mahalle aralarında ve parklarda oynayan çocuklar. Daha neler, neler…

Kara bulutlar ve yağan yağmurlar. Karlar, rüzgarlar ve soğuklar. Güneş ve sıcaklar, Rengarenk çiçekler, parklar ve bahçeler. Yemyeşil dağlar, dümdüz ovalar ve masmavi denizler.

Sabahın seher vaktinde cıvıldaşan kuşlar. Günler, aylar yıllar ve mevsimler. Dünya ve saatler dönüyor. Aslında, herkes vazifesini yapıyor. Bu arada zaman, geriye bakmadan su gibi akıp gidiyor. Yani, giden geri gelmiyor. Her başlangıcın bir bitişi oluyor. Dünya bir yandan doluyor, bir yandan boşalıyor.

Bitkiler ve hayvanlar da, belirli bir süreç izliyorlar. Yaşamları ile güzel bir görüntü oluşturuyorlar.

Bunların hepsi dünyanın bir gerçeği. Yüce Allah, ne güzel bir düzen kurmuş. Burada ne ekersen onu biçersin. Dahası, öbür dünyaya azık lazım. Bu koşuşturmalar boşa olmasın.

Maske, sosyal mesafe ve temizlik unutulmasın. Gülen yüzleriniz solmasın, kalın sağlıcakla.