CHP ve İP’in kendi içindeki post mücadelesi devam ederken, 'Masa' ortakları arasındaki kavga da giderek derinleşiyor. İki ay öncesine kadar, Türkiye’yi, 6+2 paydaşın ortak imzasıyla güzel güzel yönetecekleri masalını hepimize yutturmaya çalışan hırs abideleri, şimdi birbirinin kirli çamaşırlarını ortaya döküyor, ittifaktan duyduğu pişmanlığı dillendiriyor.
Meral Hanım, bir önceki seçime girebilmek için CHP’den aldığı 15 hülle milletvekilini ‘hayatının pişmanlığı’ diye takdim ediyor. Yetmiyor, ittifaka yaptığı ‘katkının’, büyük ortak CHP tarafından görmezden gelindiği, hatta HDPKK’nın İP’den daha fazla öncelendiği varsayımıyla, ortaklarına ‘hayatta başarılar’ diliyor.
İP Başkanının bu çıkışlarının samimi bir duruş mu yoksa 8 ay sonraki yerel seçimlerde, CHP’den koparmayı planladığı birkaç kent belediyesi için ayar verme çabası mı olduğunu önümüzdeki aylarda öğreneceğiz.
Masanın küsurat partilerinden DEVA ve SP, TBMM’de grup kurmak için bir araya geldi. SP’nin saadetsiz Başkanı, Kemal Kılıçdaroğlu’yu, üstelik de SP Genel Merkezi önünde ‘Mücahit’ tezahüratları altında Cumhurbaşkanı Adayı ilan etmesinin ayıbı ve vebali altında ezildiğinden olsa gerek ki, seçimin üzerinden geçen 2 ayı aşkın süreye rağmen ölü taklidine devam ediyor.
Masa ittifakında CHP’den milletvekili ütmede en kazançlı çıkan DEVA’nın Başkanı, aldığı vekilliklerin karşılığını fazlasıyla ödediği iddiasıyla, meseleyi pişkinliğe vurdu. Zaten bundan sonrası için siyasî ömürleri olmadığını bilmesinden mütevellit, CHP ve diğer Masa bileşenlerine eyvallahının olmaması gayet doğaldır.
Son olarak Masa ortaklığına çomak sokan, küsuratların en küsuratı Gelecek Partisi’nin Başkanı Ahmet Davutoğlu oldu. Siyasî hayatını borçlu olduğu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a olan vefasızlığını ihanet boyutuna ulaştıran bu kibir abidesi siyaset esnafı, Kasım 2015’te AK Parti’nin aldığı yüzde 49,5 oyu kendisinin sanma gafletiyle sarf ettiği, “Bir ‘Esselamü aleyküm’ desem, Anadolu ayağa kalkar…” gibi iri lafları yemek zorunda kaldı. Lakin nasıl bir nefse ve kibre sahipse, AK Parti’den tırtıklamayı umduğu yüzde 20-30’luk oy hesabına rağmen binde birlik bir parti olduğunu unutmuş, “Seçime CHP listesinden girmek en son tercihimdi…” diyebiliyor. Tabi, hazretin birinci tercihi, kendisi gibi diğer küsurat partileriyle, kendi kafasındaki modele göre ittifak yapıp, oradan da 40 milletvekilliği kapmakmış. Sanki sığınmacı partilerin hepsi bir araya gelse, 40 milletvekilliği kazanacakmış zehabıyla… Aç tavuk ve darı meselesi diyeceğim de, böylesi uçuk rüyaları aç tavuk bile görmez, sanıyorum.
Masaya, ikinci tur öncesinde sert ve tartışmalı şekilde oturan Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ, aralarındaki gizli mutabakatı ifşa ederek, CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na esaslı bir gol attı. Kılıçdaroğlu’na 3 bakanlık ve MİT Başkanlığı protokolü imzalattıran Özdağ’ın bu çıkışı, yeni ittifakta kendisinin dikkate alınması, aksi halde heybeden daha büyük turplar çıkarabileceği bağlamında tehdit kokuları da içeriyor gibi…
Masanın gayrimeşru ortağı HDPKK ise, mevcut gayrimeşru ilişkinin sonlandırılıp, masaya nikâhlı olarak oturmak ve böylelikle meşruiyet kazanmak yönünde hesaplar yapıyor. Bunu da, seçimlere kendi adaylarıyla girme söylemi üzerinden CHP’ye pazarlıyor. Pazarlığı üst perdeden başlatsa da, HDPKK’nın CHP’ye payanda olmaktan başka yapabileceği bir şey yok. Nitekim 14 Mayıs seçimleri öncesinde de ‘aday çıkarma’ tehdidiyle başlamış, sonra da hem Ankara’dan hem de Kandil’den, “AKP ve MHP faşizmine karşı Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz…” diye davul çalmak zorunda kalmışlardı.
Masanın küçük ortakları, seçim yenilgisinin bütün faturasını CHP’ye ve Kemal Kılıçdaroğlu’na çıkarmak için birbirleriyle yarışa girer de, CHP kanadı sessiz kalır mı? Elbette kalmaz. Fakat CHP, ‘büyük ortak’ olmanın getirdiği sorumlulukla, temkini elden bırakmıyor. Yaklaşan yerel seçimlerde, belki İzmir dışındaki sahip olduğu tüm büyükşehir belediyelerini yeniden kazanmak için İP ve diğer küsurat partilerine muhtaç olmasından sebep, sığınmacı partilere verilecek cevapları, parti yöneticilerinin ağzından değil de CHP medyası üzerinden iletiyor. Tabii herkes neyi anlaması gerekiyorsa onu anlıyor.
YEREL SEÇİM İTTİFAKI KOLAY MI?
Masa ortaklarının aralarındaki ve her partinin kendi içindeki itiş kakış kolay kolay dinecek gibi görünmüyor.
İttifak partileri, Masa’nın 2024.0 sürümü ortaya çıkmadan önce kendi pozisyonlarını oluşturmaya gayret ediyor.
Orası öyle de, bu defa durum Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde olduğu kadar kolay görünmüyor.
Bir yandan zamanın giderek daralması, diğer yandan 14 ve 28 Mayıs hezimetlerinin hazmedilmesinde yaşanan zorluklar, doğal olarak da bunun Masa partilerinin iç kavgalarını köpürtmesi sorunu var orta yerde.
Hatırlayalım, geride bıraktığımız seçim için bir araya gelen Masa partileri, yaklaşık 2 yıllık bir süreyi tepe tepe kullanmış; buna rağmen Kemal Bey’in ‘dayatılmış adaylığını’, ancak seçime 2 ay kala ilan edebilmişlerdi.
Söz konusu partilerin, 2024 Yerel Seçimi için böylesine geniş bir zaman kullanma lüksleri yok. Seçime kalmış 8 aydan daha az bir süre. Bunun en az 3 ayı, fiilen seçim sathında geçecek. Kaldı 5 ay… Başta CHP olmak üzere, bu partilerin iç hesaplaşmaları var. CHP kongre sürecini başlattı, fakat Kurultayını ne zaman yapacağı meçhul. Kemal Bey burada zamana oynuyor. Niyeti, belirsizliği seçim atmosferine kadar taşıyıp, sonra da Kurultayı Yerel Seçim sonrasına bırakmak. Tabi bu arada da kendisine kafa tutan Ekrem İmamoğlu ve parti içindeki destekçilerini bir şekilde harcamak…
İşin bir diğer zorluğu, büyükşehir, il, ilçe ve beldelerden oluşan binden fazla belediye başkanlığı için tek tek pazarlık yapılacak. Yetmedi, her belediye için meclis üyelikleri vs. paylaşım pazarlıkları da cabası…
Tüm bunlar için ciddi bir zamana ihtiyaç var.
Bu zorlukların üzerine, seçim yenilgisi sonrasında mağlup partilerin teşkilatlarında ve tabanlarında oluşan isteksizliği, bıkkınlığı ve umutsuzluğu ekleyin…
Velhasıl, Millet İttifakı adı altında bir araya gelen ve meşru partiler yanında, masa altına gizledikleri gayrimeşru ortaklarının da dâhil olduğu birliktelik, bu kez çok kolay sağlanamayacak gibi görünüyor.