HDPKK’nın, Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağını alenen, Kemal’in Masası’nın adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu’yu destekleyeceğini ise zımnen açıklamasından sonra, masanın İP ayağını sıkıntı bastı.
Meral Hanım, HDPKK’nın kendi yanlarında hizalanmasına olan tepkisini bizzat dile getirmek yerine, âdeti olduğu üzere, vekil ağız tercih etti.
Kendisinin 3 günlük ayrılık demlerinde hiddetle dile getirdiği eleştiri ve suçlamaların bir benzerini, İP’in ‘yüksek hassasiyetli milliyetçisi’ rolünü üstlenmiş olan Yavuz Ağıralioğlu dile getirdi.
Sonrasında Meral Hanımın herhangi bir itiraz, düzeltme filan yapmadığı malûm sözler, pek de yenilir yutulur cinsten değildi.
İP’lilere pusu kurulmasından, ümitlerinin söndürülmesine…
Devlete katil diyenlerle birlik olunamayacağından, 30 yılda yemedikleri küfürleri 3 günde yemelerine kadar, çuvalın içinde ne varsa ortalığa boca edildi.
Yavuz Bey’in söylediklerinin hepsi doğru, eksiği var fazlası yok.
Da…
Bunca ağır eleştiri ve suçlamanın sonrası ne?
HDPKK, bunca lafı sessiz geçiştirmeyi seçti.
CHP’li ağızlar ise, kulisledikleri gazetecilere, “Yavuz Ağıralioğlu’nun sözlerini, İP’i dinlediğimiz kulakla dinlemiyoruz.” diyerek, eleştirileri dikkate almayacaklarını bildirdiler.
Peki, her ne kadar ‘şahsî düşünceler’ kılıfına sokularak yapılmış olsa da, aslında İP’in tüm yöneticilerinin ve tabanının isyanını, aldatılmışlığını, hüznünü, ezikliğini dile getiren bu ifadelerin, uygulamada bir karşılığı olmayacak mı?
Büyüksün Nasrettin Hoca
İP’in bu hal-i pürmelalini düşünürken, aklıma büyük bilgemiz Nasrettin Hoca’nın bir fıkrası geldi.
Hoca bir gün arazide aç-susuz kalır.
Yanında sadece küçük bir karpuz vardır.
Karpuzu keser, tümünü iştahla yer.
Birazdan küçük abdesti gelince, şöyle karpuz kabuklarının üzerine doğru bevleder.
Fakat hocanın arazideki gurbeti bitmemiştir, bir süre sonra hem acıkır hem de susar.
Başkaca yiyip içecek bir şeyi olmadığından, gözünü, üzerlerine doğru abdest bozduğu karpuz kabuklarına diker.
Açlık ve susuzluk biraz daha sıkıştırınca, kabukları kenardan kenardan alıp, “Buraya değmişti, buraya değmemişti…” diyerek yemeye başlar.
Değdiydi, değmediydi derken, bütün kabukları yer bitirir.
İP yöneticilerinin kıvranmalarına baktıkça, aklıma bilge Nasrettin Hocamızın bu fıkrası geliyor.
Meral Hanım, ‘HDPKK’nın gölgesi masanın şurasına düştüydü, burasına düşmediydi’ diye diye, masanın tam orta yerine kurulan terör partisini, yutkuna yutkuna sineye çekmek zorunda kaldı.
Eee, kolay değil!..
Kalksan, kaldırmıyor; kulağından tuttukları gibi 72 saat dolmadan masadaki taburene oturtuveriyorlar.
Orası öyle de, bu mızrak da bu çuvala sığmıyor.
Bakalım seçime doğru her geçen gün biraz daha incelen bu İP neresinden kopacak.
İlahi Temel Reis
Saadet Partisi Başkanı Temel Reis’in, 50 küsur senelik Millî Görüş fikirlerine sığmayan tuhaf açıklamaları hiç bitmiyor.
Son olarak, Ayasofya’nın tamamının ibadet için fazla büyük olduğunu ima ederek, bir kısmının turistlere açılmasını buyurmuş, çıktığı laik bir ekrandan.
Bildiğimiz kadarıyla, Ayasofya Kebir Camii Şerifi zaten turistlerin ziyaretine açık; hem de ücretsiz olarak.
Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasının, Millî Görüş’ün kurucu lideri merhum Erbakan Hoca’nın büyük hayali olduğunu biliyorduk da, kökten Müslüman Temel Reis’in Ayasofya’ya turist ziyareti ülküsünü bilmiyorduk.
Bildiğimiz Temel Reis, bol bol ıspanak yer, hem güçlenir, hem de içeriğindeki demirden dolayı zihni açılırdı.
Acaba Saadet’in Temel Reisine ne yediriyorlar ki, böyle tuhaf laflar ediyor?