Siyasette kirli bir üslup söyleyiş pespayeliği ile karşı karşıyayız. Ağızlardan çıkan kelam değil, söz değil hatta laf bile değil… Bu nasıl bir utanmazlıktır ki en kaba sözleri hiç sıkılmadan söyleyebiliyorlar, ortalığa döküyorlar. Bu üsluptaki dil ürpermiyorsa kurusun daha iyi. Peygamberimiz “namuslu bir kadına ahlaksızlık izafe etmek en büyük günahlardandır” buyurur. Daha önce yazdım. Siyasetteki ağız bozukluğu, üslup bayağılığını “ÜSLUB-UL BEYAN AYNIYLA İNSAN” isimli makalemde anlattım. Basına yansıyan daha önce de konuşulsa da basına sosyal medyaya yansımadığı için faş olmayan o kötü dilden çıkanlar maalesef ortamı kirletmiştir. Olaya bir fikrin iki ayrı kolunun yaşadığı bir polemik olarak değil hele hele siyasi çıkar açısından hiç değil bakışımız. İnsani açıdan İslami açıdan bakıyoruz meseleye. Haksızlık karşısında susan şeytan olmamak için bunları yazmayı bir görev biliyoruz. İsteyen ders alır veya almaz. Kendileri bilir ama bunca olumsuz faş eylemek için de vebal altındadırlar.
ABD eski dışişleri bakanı Hillary Clinton hanım, “siyasete girecek kadının derisi kalın olmalı” demişti. Biz olayda deri kalınlığından çok insan şeref ve haysiyeti ile bunun inanç sistemimizdeki yorumu ile meşgul oluyoruz. “Torunlarımı kız ve erkek onların yanında olmaya veya onlara emanet etmeye gönlüm razı değildir” anlamında bir cümle söylenmiştir. Bunu yeni mi fark ediyorsunuz. Bırakınız onbir sapığın kasetlerini (ki bunun aslında yirmi olduğu söylenir) daha öncesindeki münferit olaylar hiç mi kulağınıza gelmedi. Bırakınız torununuzu kızınız gelininizi kardeşinizi bunlara emanet etmeyi, bir kara taş bile emanet edilemez. Bunları ayrı ayrı odalarda otursanız bile eve sokmanın ne büyük bir tehlike olduğunu fark edemediniz mi?
Ağızlardan çıkanlar söz değil adeta kubur. Ağızlar birer kubur kanalı sanki. Kimsenin savunucusu veya suçlayıcısı değiliz. Sadece olan kepazeliği tahlil ediyoruz. Bir zamanlar araları iyi iken “topuklu efe” denilirken de aynı şeyleri düşünüyorduk. Çünkü “ben bir göçmen kızıyım” lafını yüzüne karşı yanlışlığını, “bu söylediğinizin ben Kürt kızıyım demekle aynı olduğunu” belirtmiştim. Oradakiler de “biz de manavız” demişlerdi. Kendisi kalkıp gitmişti.
Yakışmıyor, yakışmıyor. Etrafınıza bakın sizden başka birbirinin helaline dil uzatan var mı? “Susun da insan sansınlar!” Belki diğerinin de etrafında “beyin patlatacak yürek, ciğerini yerinden söküp alacak” sakatatçıları olsaydı bu kadar pervasız olamazlardı.
İşte bu göstergeler de işaret ediyor ki “bu bir dava değil bir ticari çadırıdır.” Kendisi yıllardır alkolik olarak bilinen siyaset tüccarı diğerine “bre ayyaş lafına dikkat et” demektedir. Kör köre elim kör gözüne der gibi.