Bu neyin öfkesi

Orhan Aksakal

Dünyayı etkisi altına alan ve neredeyse bir milyona yaklaşan ölü sayısıyla koronavirüs salgını maalesef bizimde başımıza olmuş durumda. Maalesef tedbirsizlik, kural tanımamazlık ve nihayetinde sorumsuzluğumuz sonrası vaka sayıları aldı başını gitti.

Devletin başta Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca’nın bütün çabalarına ve ikazlarına rağmen bu salgının önünü nasıl alırız bilemiyorum. Bu gidişle bu salgın daha çok yayılacak ve insanlarımızın canını çok yakacak, o zaman da iş işten geçmiş olacak.

Yani her insanın başına gelebilecek bir durum bu. Tedbirini alıp, maskeni takıp ve sosyal mesafeni korursan gerekli gerekli her yere temas etmezsen zaten sana bulaşmaz. Biraz dikkat biraz sabır ve biraz da kurala uymak bu kadar basit.

Ama nerde bizim milletin umurunda değil. Bana bir şey olmaz, yok bu virüs yalan, milleti korkutmak ve korku imparatorluğu kurmak için uydurulmuş bir şey diyen mi, yok efendim bu labortavurda üretildi aşısı var fakat ilaç şirketleri biraz daha yayılsın daha fazla aşı satalım diyenini mi? Kimi ararsan var oğlu var insan ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırıyor.

Son olarak AK Parti İzmir Milletvekili ve eski Başbakanlarımızdan Sayın Binalı Yıldırım ve eşi Sayın Semiha Yıldırım hanımefendi de bu koronavirüs belasına yakalandılar. Binali Yıldırım kendi resmi twitter hesabından paylaşıp kendilerini iyi hissetmediklerini vücut kırgınlığı sonrası yaptırdıkları testlerinin pozitif çıktığını söyleyip dua bekliyorum dedi.

Sayın Binali Yıldırım koronavirüse yakalandığını açıklamasının ardından özellikle sosyal medya üzerinden bir linç kampanyası başlayıp ağza alınmayacak hakaretler, beddualar ve daha neler neler yazıldı.

Yahu sizler ne tür insanlarsınız ne tür bir kin ve ne tür bir alçaklıktır yaptığınız. Düşünüyorum da bazen böyle insanlarla aynı havayı solumak, aynı ülkede yaşamak bile zulüm gibi geliyor. Sizin derdiniz nedir, neden insanları beddua edip hele hele de bir hastalık üzerinden sayıp sövmek size bu hakkı kim veriyor.

Seversin veya sevmezsin bu bir tercihtir. Fakat ona hakaret ve beddua etmek hakkını kimse size vermiyor bilesiniz. İnşallah kininizde boğulun diyorum başka ne diyeyim. Hepimizin başına gelebilecek bu hastalık sonrası birbirimize beddua edip hakaretler yağdırmamız mı lazım?

Neticede istediğiniz kadar kin ve nefret tohumları saçın yine ezilen, rezil duruma ve acınacak hale düşen sizlersiniz bilesiniz. Sonra hakkınızda dava açılıp içeri tıkıldığınızda ağlamaya ve devlete, polise, hakime ve savcıya olur olmadık hakaret edip haksızlığa uğradığınızı söyleyip ağlayıp zırlıyorsunuz.

Ya dediğinizin arkasında durun ya da insanlara nefret ve kin kusmayın. Birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama saygı duymaya mecburuz aynı havayı soluyoruz aynı ekmeği bölüşüyoruz başka çaremiz ve yolumuz yok.

Lütfen kurallara vaka ve ölüm sayıları azalınca sevinmeye başlamıştık ki o heveste kursağımızda kaldı. Vurdumduymazlık ve boşvermişlik vakaların ve ölümlerin hızla yükselmesine neden oldu. Artık devletin imkanları ve tedbirleri bir yere kadar herkes başının çaresine bakacak öyle görünüyor.

Kendinizi ve sevdiklerini korumak için bu işi ciddiye alın ve hayatlarını karartmayın. Sağlıklı günler diliyorum…