Bu soykırımın bedeli sadece Netanyahu değildir

Nihat Kaşıkcı

İsrail adlı terör örgütünün Gazze’deki soykırımı hız kesmeden devam ediyor. Zulüm öylesine ayyuka çıktı ki, artık Batılı sahipleri bile İsrail terör örgütünün pisliklerini savunamaz hale geldi. Yani Batı'da hava ters esiyor artık.

Eğri oturup doğru konuşalım, yiğidin hakkını da teslim edelim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin yürüttüğü diplomasi ve buna eşlik eden yumuşak güç, hem Batı ve hem de Doğu kamuoyunun Filistin ve Gazze gerçekliğini görmesini sağladı.

Tüm dünyadaki vicdan sahipleri, İsrail adlı terör örgütünün yürüttüğü soykırımı gördü ve isyan etmeye başladı. Bu da İsrail’e her türlü desteği veren Batılı emperyalistlerin abdestini daralttı.

Sadece abdestleri daralmakla kalmadı, ayaklarının altındaki zemin de kayıyor.

Şunu net olarak biliyoruz: Yahudi sermayesinin kontrolü ve ülke yönetimlerinin baskısı altında bulunan uluslararası haber kanalları, İsrail’in yürüttüğü soykırımı gözlerden kaçırmak için olağanüstü gayret gösteriyor.

Fakat başta Anadolu Ajansı, TRT World ve El Cezire gibi birkaç haber kanalı, Batılı vicdan sahiplerinin de gözünü açmayı başardı.

NEREDE BASIN VE FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ?

Bu arada, bizim de 200 senedir kapalı olan gözlerimiz açılmaya başladı. Artık ‘Batı’ dediğimiz âlemin bir ‘medeniyet’ değil, tam tersine bir ‘barbarlık’ merkezi olduğunu görmeye başladık.

Bize basın, akademi, fikir, inanç ve bilmemne hürriyetini dayatan (ki, hürriyet nasıl dayatılır, anlayamıyoruz) Batı barbarları, İsrail’i kınayan sokak eylemlerine bile ağır cezalar getirdi.

Akademi özgürlüğünün merkezi (!) olan ABD’de; Pensilvanya. MIT ve Harvard üniversitelerinin rektörleri, yönettikleri öğrencilerin Filistin’e destek temalı faaliyet yürüttüğü gerekçesiyle hesaba çekildi. Pensilvanya’nın rektörü istifa ettirilirken, diğer ikisi, şimdilik özür-yazırla paçayı sıyırdı.

Bu baskılara rağmen, İsrail’in Gazze soykırımını, artık destekçileri de taşıyamaz hâle geldi.

Başta ABD ve İngiltere’nin anlı şanlı gazeteleri ve televizyonları, Gazze’de sivillerin katledildiğini keşfetmeye başladı.

Bazı AB ve Batılı ülke yöneticileri, yarım ağızla da olsa, İsrail’e; “Canım sen de biraz az öldür şu sivilleri…” kıvamında itiraz etmeye başladı.

Vicdanları olduğundan mı? Yoksa kamuoylarında yükselen vicdanî tepkinin sıkıştırması sonucu mu?

KABUK ÇATLADI

Batıyı köşeye sıkıştıran çok önemli bir unsur, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 yıldır dillendirdiği, “Dünya 5’ten büyüktür!” hakikati oldu.

BM Güvenlik Konseyi’nin adaletsiz yapısı, son olarak İsrail’e ateşkes çağrısı yapma önerisini, ABD vetosuna takmayı başardı (!).

Eğer 15 üyeden 13’ünün kabul oyuna karşılık İngiltere’nin çekimser oyu ve ABD’nin tasarıyı veto etmesini ‘âdil ve makul’ buluyorsak, sorun yok. “5’in biri dünyadan büyükmüş…” der, geçeriz.

Yok, böyle bir BM yapısından adalet beklenmez hakikatini savunuyorsak… Demek ki dünya 5’ten büyükmüş.

Hiç şüpheniz olmasın, bu çarpık yapıyı insanlık âlemi daha fazla sırtında taşıyamaz.

Başkan Erdoğan’ın şahsında, BM’nin adaletsiz ve çarpık düzenine başkaldıran Türkiye’nin 10 yıllık gayreti, artık dünya ölçeğinde karşılığını bulmaya başladı.

Geçmişte İsrail’in ‘Kudüs’ü başkent yapma’ çılgınlığı karşısında ezici çoğunlukla karar alan dünya milletleri, BM Güvenlik Konseyi’nin çarpık kararına karşı bir kez daha varlığını gösterdi.

ABD, Güvenlik Konseyi’nde ateşkes tasarısını veto etse de, BM Genel Kurulu’nda 10 hayır ve 23 çekimsere karşılık, 153 ülkenin kabul oyunu engelleyemedi.

Demek ki neymiş?

Erdoğan’ın ‘Dünya 5’ten büyüktür!...’ isyanına burun kıvıran zat-ı muhteremler, soru size… Kafanızı kumdan çıkarın ve BM çatısı altında üretilen yalan-dolanın kabuğunun çatladığını görün. Ve o çatlığın yarılmasını, yeni bir dünyanın kurulmasını canlı yayında seyredin.

BİR NETANYAHU İLE KURTULACAKLAR MI?

Batılı sahipleri adına ülkelerinde alçaklık yapan kuklalar bunu fark etmese de kuklacılar gidişatın hiç iyi olmadığının farkında.

İşte bunun için ön alıcı refleksle harekete geçtiler.

Kendilerini içinde bulundukları pislikten kurtarmak için kurban vermeye hazırlanıyorlar. Topun ağzındaki ilk kurban adayı, terör örgütü İsrail’i şu anda yönetmekte olan Benjamin Netanyahu.

Bu arada, Başkan Erdoğan’ın, günler öncesinden Netanyahu’ya hitaben haykırdığı, “İnsanlığa karşı işlediğin suçlardan dolayı yargılanacaksın!..” sözlerini not edelim.

Hak edilen ceza tam olarak verilir mi, bilemeyiz. Bildiğimiz; insanlık suçu işleyenler yargılanamasaydı, Nürnberg Mahkemeleri kurulamazdı.

Naziler nasıl yargılandıysa, SiyoNaziler de aynı şekilde yargılanacak.

Peki, tüm dünyadaki zulümlerin ve soykırımların aslî sorumlusu olan Batılı elebaşılar, Netanyahu ve şürekâsını kurban verip, bu pislikten ellerini yıkayıp çıkabilecek mi?

Belki kendi güdümlerindeki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde paçayı kurtarabilirler. Fakat tarih ve insanlık önünde kendilerini kurtarma şansları yok.

YA KENDİSİNİ ‘MÜSLÜMAN’ DİYE TANIMLAYANLAR?

Evet, Batılı emperyalistler, Gazze’deki soykırımın aslî suçlularıdır. Orası öyle de, kendisini ‘Müslüman’ diye tanımlayan, yönettiği ülkedeki varlığını ve gücünü ‘Batılı efendilerine’ borçlu olan siliklere ne demeliyiz?

Nedir bu İslam ülkelerinin sessizliği? Geçtik Müslümanca bir duruştan; bir İspanya Başbakanı kadar da mı vicdanları yok.

Ya İran’ın her zamanki fırsatçılığına ne diyelim? Bir yığın goygoyculuktan sonra, “Hamas saldırırken bize mi danıştı?” kolaycılığıyla kenara çekildi.

Elbette şaşırmadık. İran, Sasanî Devleti’nin Hazreti Ömer döneminde Müslümanlar tarafından yıkıldığı 7. Yüzyıldan bu yana hep aynı şeyi yapıyor.

Güya İsrail’in can düşmanı; lakin bir tane bile Siyonist öldürmemişken, milyonlarca Müslümanın kanı bulaştı İran’ın eline.

İsrail adlı terör örgütüne her türlü maddî manevî desteği veren, uçak gemilerini tehdit için yollayan, hatta uluslararası anlaşmalarla yasaklanan kitle imha silahlarını bedavadan veren SiyoNaziler de hesap verecek.

Yaşanan soykırım çok ağır bir suçtur ve faturası da hayli yüksek olacaktır.

Bu faturadan, İran ve uzantısı mürailerin yanı sıra, Mahmut Abbas gibi zavallılar da payına düşeni alacaktır.

YENİ BİR DÜNYA DÜZENİNİN EŞİĞİNDEYİZ

Şundan hepimiz emin olalım: Tarihin akışını, hiçbir kurnazlık ve küçük hesap durduramaz.

Yeni ve daha âdil bir dünya düzeninin eşiğindeyiz.

Bu yeni dünya uğruna Filistin mazlumları en ağır bedeli öderken, kurucu güç Türkiye de büyük fedakârlıklara katlanıyor.

Son bir not:

Hamas’ın; ‘terör unsuru’ değil, ‘Kuvayı Milliye’ gerçeği olduğu da tescillenecek.

Unutmayalım; işgal altındaki İstanbul Hükümeti, işgalcileri teskin amacıyla da olsa, Mustafa Kemal Paşa hakkında olumsuz kararlar almış, beyanlarda bulunmuştu.

O süreçte, Kuvayı Milliye de ‘isyancılar sınıfından’ sayılmıştı. Hadi, bugün de öyle sayın bakalım!..

Bir soruyla bitirelim:

Mahmut Abbas’ın, Özgür Özel’den bir farkı var mı? Ya da Özel’in Abbas’tan?...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.