Gazeteciler olarak 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin önünde, ortasında, sonunda sayısız yazı kaleme aldık… Televizyon yorumlarıyla da sabah akşam kafa ütülediğimiz için yurttaşların kafası çarşaf gibi dümdüz!
Seçim ve ittifaklar üzerine okuduklarım, dinlediklerim ciltler dolusu hacme sahip. Ayrıca insanın dostları değerli, donanımlı ise onlardan faydalanması da kaçınılmaz oluyor. Okuduğum iki yazı ve bir paylaşım ile genel olarak ittifaklar özel olarak da ‘Millet İttifakı’ konusuna bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Yazıların ikisi de anadolugazete.com.tr yazarlarımızdan Erol Tosun ve Ali İnandım’a ait. Alıntılayacağım paylaşım ise bir başka değerli yazar dostumdan, Kuvay Sanlı’dan olacak…
MÜKTESEBATLARI VAR…
Erol Tosun ile aday adaylığı sırasında sohbet etme imkanı bulmuştum. Sonra CHP Ankara 2. Bölge Milletvekili Adayı oldu. Seçim bölgesinde yoğun bir çalışma yürüttü…
Yani ne diyor ne yazıyorsa sahadan köşesine servistir…
Ali İnandım ise yapımcı, yönetmen gazeteci olarak yürüttüğü mesleğinde ürettikleriyle takdir gören bir dostum. Boş ve boşuna konuşup yazmaz…
Kuvay Sanlı. ‘danışmanlık’ yapacak kerte siyaset donanımına; kitabını yazacak kadar satranç zekasına; ülkemizin ve dünyanın sorunlarına kafa yorup eleştiri ya da önermelerde bulunacak kadar felsefe, ekonomi ve iş hayatı deneyimiyle köşe yazarlığı tecrübesine sahip biri…
İki yazarın anadolugazete.com.tr adresindeki yazısı gibi Sanlı’nın sosyal medya paylaşımı da 3 Haziran tarihini taşıyor.
‘Tevafuk’ deyip asıl konuya geçeyim…
EROL TOSUN’UN GÖRDÜĞÜ, YAZDIĞI
Erol Tosun, “İttifak'ta Harcanan Emekler” başlıklı yazısında diyor ki:
- Bu nasıl 6'lı İttifak? Anlamlandırmak mümkün değil. Bir aylık seçim sürecinde 10 ilçenin tamamını gezen bir milletvekili adayı olarak; sadece Kızılcahamam İlçemizde Saadet Partisi’nin 1 görevlisini, Keçiören’de sadece Gelecek Partisi İlçe Başkanını 1 defa, Güdül’de Deva Partisi İlçe Başkanını 1 defa, Pursaklar’da Gelecek Partisi İlçe Başkanını da bir defa gördüm.
Gezdiğim 10 ilçemizin hiçbir toplantısında ilçelerimizin hiçbirinde yan yana ittifak ilçe başkanlarını veya yöneticilerinin 6'sını bir arada görmedim, göremedim. Bunun adı ittifak olur mu? Allah aşkına birisi tarif etsin de inanalım.
Evet, yazı, ittifak konusunu ele almanın ötesinde masaya yatırmayı gerektiren çok önemli gözlemler, değerlendirmeler içeriyor. Genel olarak ‘ittifak’ özel olarak ‘Millet İttifakı’ konusunda çalışmak isteyenlerin yolunu aydınlatacak önemde…
ALİ İNANDIM’IM TESPİTLERİ
Ali İnandım’ın yazısına gelelim…
“Zafiyete Dönüşen İttifaklar” adını taşıyan başlık çok şeyi anlatıyor ama birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.
“Seçim tarihimizin kafası en karıştırılmış seçmeni olarak gittik sandığa” demesinin sağlam bir sebebi var:
- Birbirine tamamen zıt görüş ve yaşam biçimlerinin yan yana durduğu, istediğini seçmek için sevmediğini de yanında verdikleri dünya tarihine geçecek bir seçime daldırılıp çıkartıldık.
Tamam, seçmen olarak bizler oy atıp rahatladık ama ittifakdaşlara ne olacak derseniz, onu da anlatıyor İnandım. Şu olacak:
- Yalnız önümüze böyle seçenek sunan partilerin, hatanın bedelini kendi ayaklarına dolanarak Meclis’te ödeyeceklerini düşünüyoruz. Öfkeyle kalktıkları seçimden zararla oturacaklar Meclis koltuklarına.
Değerli dostumun yazısında yer alan ‘ittifak’ konusundaki oransal öneri ve gerekçesi ne kadar doğruysa, “Millet siyasetin önüne geçti” tespiti de bir o kadar doğru ve önemli…
İttifak arabasına binip bir yerlere gitmeyi hedefleyenlerin yol ve yön bilmezliklerine de dikkat çeken Ali İnandım diyor ki:
- Direksiyon birinde, vites diğerinde, gaza başkası, frene beriki, debriyaja öteki basarak birbiriyle uyuşmayan görüşlerle nasıl gidecekti bu araba?
KUVAY SANLI’NIN PAYLAŞIMI
Gerek Erol Tosun gerekse Ali İnandım daha dumanı üstünde olan seçimler ve ittifaklara ilişkin çok önemli konu başlıkları koyuyor ortaya…
Bir kolaycılık daha yapayım! Okuduklarımdan çıkardığımı değil de bir başka değerli dostumun, Kuvay Sanlı’nın paylaşımını, belki bundan sonraki ittifakların özüne tesir eder diye aktarayım:
- Kılıçdaroğlu son akşam 8. Cumhurbaşkanı yardımcısını Ümit Özdağ olarak açıklamıştı.
Erdoğan ise kendi kadroları dışında kimseye kabinede yer vermedi.
Nasıl oluyor da oluyor? Bu iki farklı tutumun öncesine bakmak, yurttaşın tercihine, seçime dair de bir şey anlatır.
İttifaklar üzerine kafa yorulacaksa, seçimde elde edilecek menfaatler doğrultusunda değil; siyasetin gerçekleri, sosyoloji ve psikolojinin gerekleri, ideolojinin kriterleri ve daha da önemlisi, sahada ittifak mağduru olmuş siyasetçilerin gözlemlerine bakarak yapılmalı değerlendirmeler. Ne dersiniz?