Hani En’ler vardır ya! En değerli, en başarılı, en sevilen, en nefret edilen, en güzel, en çirkin, en iyi en kötü diye. İşte Dünya tarihinde EN’lerin yaşandığı bir yıldır 2021 yılı.
Aslında ne yazarsak yazalım her şey boş ancak etten kemikten bir dünyalı/ insanoğlu olarak bazı değer arz eden kavramlarımızı artık yitirmeye başladık.
Her şeyin bir karşılığı olduğunu bu yıla çok iyi niyetli olduğumuz için bilmiyorduk.
Tüm dünyada insan davranışlarına ve konuşmalarına bakıldığında yüreklerindeki insanlığı bertaraf ederek özellikle zihinlerindeki kurnaz yalanları mimikleriyle kapatamadıklarını, sanki bir tiyatroda oynarcasına rahatça düşündüren gerçekleri sergilediklerini gözlemleyebiliriz.
AİLE-KADINI DEĞERSİZLEŞTİRME
Mesela sorunlardan en büyüğü aile kavramının nasıl yerlerde süründüğüdür.
İnsanların kanunlarla halletmesi gereken özel mahremiyetlerini, rezillikle sunarak ahlaksızlığı normalleştirdikleri,reyting uğruna insanların beyinlerini uyuşturdukları, umutsuzluğu empoze ederek uyur gezer gibi duyarsız bir toplum oluşturma /değersizleştirme çabalarını tıpkı sinema izler gibi izlemekteyiz.
Bir bebek doğduğunda sağlıklı beslenmesi, iyi bir eğitim alması, korunması, barınması, hayata atıldığında toplumla uyum sağlayarak kendi valizini taşımayı öğrenmesi ailesinin sorumluluğundadır.
Utanma belasına evden atılarak/toplumdan dışlanarak gittiğinde bin türlü belayı peşine takarak yine kime dönüyor? Aile’ye. Peki bunun suçlusu kim? Herkes.
Mesleği olmayan bir kadın evlendiğinde ya da mesleği varsa bile çalıştırılmadığında aradan elli yıl geçse bile sokağa atılarak boşandıktan sonra hiçbir şey alamayan, sağlık sigortasından faydalanamayan, bütün hayatı biten kim? Kadın.
Boşanma halinde nafaka bağlansa bile alamayan kim? Yine Kadın.
Doğurduğu çocuklarla onun bunun elinde kalan kadın tek başına yüklenmek zorunda kaldığı çok şeyin altında ezilen kim? Yine kadın.
Mahkeme mahkeme dolaşan, derdine çare arayan, hiç kimseyi kendisine inandıramayan, karşılaştığı erkeklere işi görülür diye kanan kim? Yine kadın.
Mağdur olansa en çok çocuklar.
Hırsını alamayan birçok erkek tarafından hiçbir şey yapmaması için sindiriliyor, dik başlı olduğunda ise iftiralarla adileştiriliyor.
Toplumbilimin incelemesi dileğiyle ister Baba, ,ister koca, ister kardeş ya da erkek evlat olsun
Toplum Geliştirmede çalışmış, gözlemlemiş, bizzat yaşamış bir kişi olarak kendi aile, çevremden örnek alarak erkeklerin bir çoğu karakter olarak kadınlara benzemediği, bir şeyi yapamadıkları, parasız yada aç kaldıklarında anneye, eşe şiddet gösterdikleri, kadınların da yapılanlara acziyet derecesinde babadır, kocadır, oğuldur diye ses çıkartmayarak aile içindekilerini bilgilendirmediklerini keşfetmiş bulunmaktayım.
Aile büyükleriniz ya da çocuğunuz bile olsa emeklerinizin görmemezlikten gelinmesi daha ağır bir durum
Yaşamda güç kavgası her zaman vardır ancak “bir kavga varsa kenara çekil izle, karışma” gibi öğütler sadece insanların davranışlarını değiştirmemiş, bencilleştirmiştir.
Çok değil yarım asır geriye gidildiğinde şiddetin içinde büyümüş bir kuşak, aileleri tarafından harcanarak, evde şiddet, sokakta şiddet, görsel ya da basında şiddet bizler insan olarak nasıl şiddetsiz bir yaşam hayal edebiliriz.
İşte öyle kuşağın çocukları olarak bizler okutulmamış, meslek edindirilmemiş, bir aile olmayı başaramamış, çocuk yetiştirirken bile bin bir zorlukla tesadüfe bağlı olarak hayatta kalıp çekirdek aileyi kurmaya çalışmışızdır fakat ailesinden kopan insanların çoğu dar bir çevreyle kendini sınırlamak zorunda kalmış ve namus belasına bizim gibi birçok kadın yalnızlaştırmıştır.
Son yıllarda her şey daha çok karmaşık olmuş, arpa boyu kadar yol alamayan insanlık geçmişteki obaların yaptıklarını yapamamışlar. En azından acımasız bazı geleneksel kuralları olsa bile birlikte ağlayıp birlikte gülmüşler, hep birlikte güç oluşturmuş sorun varsa çözüm bulmaya çalışmışlardır.
Oysa bunca zorluğa rağmen yıllarca boşa kürek çekmiş gibi hissediyor insan. Aile ve kadın kavramının tekrar değerini/itibarını tekrar kazanması için her ne koşulda olursa olsun çocuk varsa ortada kadın düzenini bozmadan varsa kazancın yarısını alarak devam etmeli, kazanç yoksa devlet desteği almalıdır. Çocuğa bakmanın, terbiye etmenin ne kadar zor olduğunu bilen herkes buna ev işi hizmetçiliğinin emeğini de ekleyerek çocuklu da olsa çocuksuz da olsa kadına her türlü destek verilmelidir.
Erkeklerin çoğu hiçbir şey ödemeden dışarıya attığı kadına kaç yıl beraber evlilik sürdürmüşse o kadar yıl geri tazminat ödeyerek hakkını iade etmeli. Aynı mihir gibi sahip olmanın bile bir değer parası olmalıdır. Aynı şey bir kazada onlarca ameliyat geçirmesine sebep olan kişinin acıları sadece hapse girmek yetmez, ömür boyu gelirine ortak edilmelidir çünkü birçok mağduriyette suçu hafifletmek için söylenen bir çok yalan, enkaza dönmüş ailelerin mağduriyetinin üzerine daha beter çökmektedir.
Hiçbir meslek, gelir, emeklilik yokken bir kapıdan diğerine dilenci gibi evine, çocuklarına, kendisine bakmak mümkün değildir.
Madem her şeyin bir değeri var evliliğin, ayrılığında bir değeri olmalı yoksa mahkemeler dolusu dosyalardan hiç kimse kafasını kaldıramaz, sorunlar büyüdükçe büyür.
Eğer kişiler işsizlikten dolayı mağdursa bireyler ailesi bile olsa çocukken aldırmadığı eğitimin cezasını çekmeli ayrıca artık evini, arabasını almış dahası için köy evi, yazlık, kışlık diye sonu gelmeyen isteklerin yanında altın biriktiren insanlar refaha erdiği için artık çekilmeli ve yerini çoluğuna çocuğuna ekmek kazanmak zorunda olanlara bırakmalıdır. Uyanık birçok kişi bir siyasi parti ya da tanıdık aracılığıyla yedi göbek sülalesini işe sokarak mazlum milletin hakkını çalmaktadırlar.
Memuriyet her vatandaşın hakkıdır. Kurallar yerine sıraya koyularak en azından bu ülkeye, kültüre emek veren herkes değersizleştirmek yerine onure edilmesi gerekir.
KÜLTÜRDE DEĞERSİZLEŞTİRME
Buna işi ehline teslim etme sözüyle başlamalıyız.
Hayatında insanlarla hiçbir iletişime geçmemiş, eline bir iğne alıp söküğünü dikemeyen kişilerin diploması var diye bir yerlere gelerek gösterişli bir şeylere onca parayı harcaması, kalıcı olmayan birçok şeyin herkesin kendi başına yapması gerçekten acınası bir durum.
Yapmış olmak için yapmak gerçekten kültür çalışmalarını kalben yapanların yolunu kesiyor, enerjisini alıyor insana kendisini bir “HİÇ” gibi hissettiriyor.
Demiştim ya yıllar geçtikçe yılın son gününde bu yıl kadar kültürü taşıyan onca insanın nasıl değersizce değersizleştirildiğine dünya olarak şahit olmaktayız.
Artık hiç bir şeyin önemi kalmamışken Allaha tevekkül eden bizler dualarımızla varız.
Bizler kimiz, nasıl bir tarihimiz var, kıymetli bilim insanlarımız neler yapmışlar, öğrenemedik. Daha doğrusu ecdada çırak bile olamadık.
Ne acı ki, sağır gönüller, görmeyen gözler yüzünden belki de “BİR HİÇ GİBİ GİDECEĞİZ ÖBÜR DÜNYAYA.^” Ancak hiçbir zaman umudumuzu kaybetmeyeceğiz, kültürel buluşmalarla karşılaşacağız son nefesimize kadar insanlığı sırtımızda taşıyacağız.
Allahım sen her şeye kadirsin hakkı hak edene teslim edensin. Duy insanlığın duasını. Ver insanlıktan çıkanların belasını.
2022 yılı herkese şans getirir inşallah. Allah beterinden korusun
www.yoreselkultursokagi.com