Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, gelecek yüz yıllarda Türk Dünyasında yeni Atatürkçülerin olacağını sanki ileriden görüyordu, aşağıdaki sözleri bunun ispatıdır: “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla (gelişmesi ile), âtının (geleceğin) yüksek medeniyet ufkunda yeni bir Güneş gibi doğacaktır”.
Haydar Aliyev, siyasi yaşamının bütün kademelerinde Büyük Atatürk’ün söylem ve nutuklarını kendine örnek almıştır. H. Aliyev’in yaşam felsefesinin temelinde bunlar önemli yer alıyordu:
-Atatürk devrimlerini her koşulda savunmayı;
-Demokrasiyi, hukuk devletini geliştirip yerleştirmeyi;
-Devlete sahip çıkmayı ve tüm kurumlarını işletmeyi;
-Ulusumuzun ve ülkemizin bütünlüğünü en önemli değer olarak savunmayı;
-Ülkenin saygınlığını korumayı;
-Devletin bir kuruşunu boşa harcanmasına izin vermemeyi;
-Hırsızlığın her türüyle mücadele etmeyi kendisine şeref sayıyordu, hayattaki çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırıyordu. Onun ender çalışma temposu vardı, çoğu zaman gece sabahlara dek çalışma odasında ışık yanıyordu ve bu tempoya alışmak ekibi için o kadar da kolay olmuyordu. Çalışmaktan ise büyük keyif ve lezzet alıyordu.
…Bu Güneş gerçekten de doğmuş oldu, Atatürk’ü derinden okuyarak, onun nutuklarının anlamını, manasını derk ederek, felsefesini benimseyerek onun fikirlerini yeni ufuklara götürmek için bu seferinde Azerbaycan topraklarında onun timsali olarak yükselmiştir. Ve Haydar Aliyev, tıpkı Atatürk gibi sözle değil, yapmış olduğu eserleriyle Azerbaycan’a kalıcı değerler bırakmıştır.
HAYDAR ALİYEV, BÜYÜK ATATÜRK’ÜN HAYRANIYDI…
Atatürk’ün bir zamanlar ifade ettiği her sözün manasında Haydar Aliyev’in simasını, güler yüzlü yüce vugarıyla, tüm ayrıntılarıyla görmek mümkündür: “Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes sana karşı çıkacaktır, önüne sonsözü engel yığacaklardır, fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın. Kendini büyük değil, küçük, zayıf, kimsesiz ve araçsız kabul ederek, hiç kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana “büyüksün” derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin…”
Haydar Aliyev’i yakından tanıyan, onu TV ekranlarında seyredenler, onun ne kadar samimi, ne kadar iyimser ve olumsuz durumlarda bile sirayet edici güler yüzlü olduğunu iyi hatırlıyorlar. O bir sevgi ve gönül adamıydı. Yeni bağımsız, hukuk devletinin kuruculuğu yıllarında bazı basit, zayıf, husumetle dolu, kin taşıyan muhalefet ve yurt dışındaki bağlantıları onu hep eleştirdiler, Batı ve Rusya tarafından sıkıştırdılar, hatta darbe yapmaya bile kalktılar. Her defasında bunları dile getirdiklerinde Haydar Aliyev’in yüzü gülüyordu, daha sonra başarılara ulaştığında, muhalefetin zehir taşıyan tüccarları bu seferinde onun karşısına geçip Aliyev’i tarif ediyorlardı. O ise tarifi pek sevmiyordu, gülüşleriyle sadece “otur” diyor, bu “beyleri” yerlerinde oturtmayı başarıyordu.
Haydar Aliyev’i anlayan, düşüncelerindeki derinliği kavrayan, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde yaşamını biçimlendiren gelecek kuşaklar, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin her döneminde ayakta kalmasının en büyük güvencesi olacağından şüphe etmiyorum. Çünkü Aliyev’in yitirmemizden yıllar geçmesine rağmen gönlümüzde ona olan biriken sevgi giderek artıyor, ona duyduğumuz özlem her geçen gün daha da büyüyor. Büyük Önder Haydar Aliyev, modern Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu, yaratıcısı olmuştur. Bu hiç de az değil.
Atatürk, 21 Mart 1904 yılında Avrupa’yı, hatta dünyayı sarsıdan Napolyon hakkında şöyle yazmıştır: “Napolyon; yıldırımlardan oluşan bir rahimden dünya sahasına düşmüş bir dâhidir. Hayatı top tüfek sesleriyle yankılanan bir sima… Kanlı derelerde cereyan sahnesi olmuş bir zemini tarih bulutlarına bürünmüş ufuklar arasında bir gemiydi. Lakin heyhat! Dünyada en az devam eden, saadettir. Bu parlak cihanın parlak güneşi olan o koca kumandanın, çevresindeki denizin kara dalgalarının müthiş darbeleri altında imleyen bir kara parçasında nefesini tükettiğini görmek ne matemi bir haldır. (Cilt 1. Sayfa 22).
ATATÜRK, DÜNYADA BENZERİ OLMAYAN DEHA ŞAHSİYET İDİ
Çok enteresan şu ki, hayatı top tüfek sesleriyle yankılanan dünya fatihlerinin sonu hep böyle olmuştur. Dünyadaki tüm milletlere, insanlığa acı keder ve zulüm etmişlerdir. Canilerden Hitler kendini yakmıştır, Stalin kuru zemin üzerinde can vermiştir, Mussolini ve Çauşesko’yu sokak ortasında kuduz köpek gibi öldürmüşlerdir. Çünkü bunların hiçbirisi halkına yakın olmamıştır, halkının refahı, mutlu yaşamaları için çaba göstermemiştir, sonları hep hüsran olmuştur. Cellâtların sonu darağacı oluyor, çünkü yaptıkları zulüm, işkence ve acıların aynısını Allah kendilerine de nasip ediyor.
Atatürk ve Aliyev farklı dönemlerde yaşayan simadırlar, halk tarafından sevilen şahsiyetlerdir, ayrı-ayrı dönemlerde Bağımsız, hukuk ve laik Cumhuriyet kurmuş dehalardır.
Aliyev’in sayesinde Azerbaycan, temel insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesinde, hukukun üstünlüğünün sağlanması, devlet kuruculuğunda demokrasinin tüm kurum ve kurallarının geçerli kılınması yolunda çok önemli mesafeler kat etmiş bulunmaktadır. Aliyev’in çabaları ve gayreti ile bugün Azerbaycan, kuruluş idealine uygun olarak özgür ve müreffeh dünyanın, medeni milletler camiasının saygın ülkesi haline gelmiştir. Gururla şunu ifade edeyim ki, böyle bir liderle iftihar etmek ne kadar hakkımız ise onu anlayabilmek ve sahip olduğu muasırlaşma ufkunu geleceğe taşımak da o ölçüde görevimiz olmalıdır. Onurlu kararlılığı, bilimin, sanatın ve edebiyatın gücüne olan inancı ve gerçekliliği kendisini diğer pek çok tarihsel önderlerden ayıran en önemli vasıflarıydı.
HAYDAR ALİYEV DE, ZAMANININ DEV SİYASET YILDIZIYDI…
Ekonomisi olmayan bir ülkenin geleceği hicranla bitecektir. İleriyi iyi düşünen fikir ve projeler ustası, deha şahsiyet Haydar Aliyev, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol boru hattının inşası Projesine yüklendi, dünyanın pek çok gelişmiş büyük devletlerin başçılarını Azerbaycan’a toplaya bildi ve dünyayı sarsıdan bu dev projeyi gerçekleştire bildi.
“Asrın Anlaşması” Bölgede barışı, birliği simgeleyen ortak anlaşma olarak tarihi değeri vardır. Türkiye’den sonra ilk Gürcistan ölçtü-biçti, şüpheleri kenara bırakıp destek oldu. Başta ABD, Fransa, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri de bir-bir Azerbaycan’ın kapısını dövmeye başladılar. Rusya, asırlardır içinde sakladığı husumetini bir süreliğe devam ettirdi, sonunda trenin gittiğini, uçağın çok yükseklerde uçtuğunu, geriye dönüşün olmayacağını anladı, hak yoluna geldi, “Asrın Anlaşması”nın hem stratejik, hem kâr bakımında en uygun olduğunu ifade etti.
Burada şu anlaşılır: dünyanın en katı, sert, savaşçı tutumu ile; bir zaman tüm dünyayı kendi egosu altında tutmuş Devletlerin Başkanlarını Aliyev kendi müdrik, fenomen aklı, dehasal siyaseti sayesinde bir avuçta toplaya bilmiştir. Bu o demektir ki, Haydar Aliyev dünya siyaset ufkunda parladı, dünya devletleri bu ışığın çevresine toplanabildi. Deha şahsiyet işte budur, deha insan zekâsının zaferi işte budur. Bir anda Aliyev tüm dünya ülkelerinin sevimli, barışçı, dünya insanı unvanını almış oldu. Bununla da Kafkas gibi ateşli, devamlı sıcak nokta izlenimi bırakan Bölgeye barışı, kardeşliği, sevgiyi, mutluluğu getirmiş oldu. Bu hiç de az değildir, tekçe bunun tarihi öneminin değeri çok büyüktür. Böyle zaferi hatta trilyon dolara bile alamazsınız.
Buna göre onu asrın Sezar’ı, Napolyon’u, Atatürk’ü adlandırıyoruz. Sezar’la, Napolyon’la aralarında bir fark vardır, Aliyev de onlar kadar Generaldir, ama savaşı silahla, kurşunla, mermiyle değil, barışçı yolu ile kazanmış oldu. Bu daha kıymetlidir, daha değerlidir ve ebedidir!
Eyyup’a NOT: Biliyorsun ki, Haydar Aliyev’in 100. Yılıdır. Ona göre Aliyev yazılarına öncülük vermek gerekiyor. Hadi dostum, iş başına…Haydar Aliyev’in güzel resmini de yazının ortasına yerleştir, lütfen…
Her kese sevgiler...
(5 Nisan 2023 tarihli Anadolu Gazetesi'nden alınmıştır.)