Atatürk, tanrısal ruha sahip şahsiyet olmuştur
(evveli 28, 29, 30 Ocak sayısında)
Bu gün Avrupa ve dünya ülkelerinin çoğunda Türklere ve Türklüğe karşı büyük tepkiler ve karşı durmaların olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu devletlerin başında Amerika, Fransa, Almanya ve İngiltere duruyor. Evet, bu ülkeler anlaşarak bir zaman Osmanlı İmparatorluğunu parçalamayı başardılar. Osmanlının elinde bulunduğu ülkeleri avcından uçtular ve Emperyalist devletlerin müstemlekesi haline düştüler. Tarihi belgeler, tarihi araştırmalar bunu kanıtlıyor, ispatlıyor. Elbette ki İngiltere senaryoyu üreten ülkeydi, buna Almanya, Fransa ve Ağabey’leri Amerika da koşulmuş oldu. Amaç-Orta Doğu ve Asya topraklarındaki petrole sahiplenmek, bu ülkeleri kendi istekleri ufkunda istismar etmekti.
Bu dev ülkeler Çanakkale’de hüsrana uğradıklarında önlerindeki Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü hesaba alamamışlardı. Çünkü Osmanlı’yı çökerttiler ve büyük iştahla Boğaza yöneldiler ve bir an önce İstanbul’a sahip olacaklarını düşünüyorlardı. Bunu onlar böyle düşünüyorlardı. Fakat Yüce Tanrı, Türklerin adil, cesur, mert, kahraman ve hoşgörülü halk olarak yaratmıştı ve Türklerin varlığını - dünyada Barışın ve Kardeşliğin pekişeceğine inanıyordu. Sen Büyüksün Yücelerin Yücesi – Ulu Tanrım. Önünde diz çöküyorum, çünkü büyük bir kahraman Türklerin yok olacağının önünü almış oldu! Dev güce sahip Emperyalist güçlere karşılık dehasal akla, kemale, manevi güce sahip; Tanrının eğilmez, yenilmez gücüyle, inancıyla, Yüceliğiyle eşdeğer bir kahramanı çıkardı önlerine – Büyük Mustafa Kemal Atatürk’ü! Ve dev ülkeler bu kahramanın önünde diz göktüler, mağlup oldular ezildiler ve bin pişman oldular. Türklük mantalitesi, Türk ruhu, Türk felsefesi uğur kazandı ve ebediyete kavuştu. Çanakkale – tarihin en büyük zaferine ev sahipliği yaptı ve tarihe Altın sayfalar ekledi. Böylece Türk insanı dünyadaki gücünü, ebediliğini nümayiş ettirmiş oldu. Büyük Atatürk’ün zaferi hakkında yüz cilt kitaplar yazmış olsak az kalıyor derim.
ATATÜRK, TANRISAL RUHA SAHİP ŞAHSİYET OLMUŞTUR
Savaş bitti mi derseniz? Yok, bitmemiştir, şimdi psikolojik savaşlar hala da devam etmektedir. Yine ortada bu “dört Emperyalist” devletler bin hilye, senaryo, fesatlar üretiyor; Libya devlet Başkanını acımasızca, kısa günde öldürdüler; Saddam Hüseyin’i acımasızca astılar. Irak’a “demokrasi getirmişiz” diyorlar, fakat her gün patlamalarda yüzlerce Müslüman ölüyor. “Arap Baharı” adı altında Suriye’de PKK, PYD ve DEAŞ terör gruplarını üreten bu “Dört Emperyalist” devletler Türkiye sınırlarına yakın reyonlarda teröristlere eğitim veriyor ve hedef – Türkiye ve Türk topraklarıdır, diye düşünüyoruz. Tarihi geçmişimize batlığımızda hedefte hep Türkiye ve Türk toprakları olduğunu açık görmekteyiz. Bu dev güçler Türkiye dâhilinde de paralı “kişileri” vardır ki zaman-zaman devletimize, devletin tehlikesizliğini koruyan devlet kurumlarının işlerine karışıyor, içimizde tahribatlar yaratıyor, Gezi olaylarını çıkarıyorlar; dâhilimizdeki hainler daha tehlikeliler ve sonuçta 15 Temmuz olaylarını çıkarmayı planladılar. Bunun için FETÖ terörist militanları Türkiye devletinin içine dek yerleştiler, dâhilden isyan çıkardılar ve mevcut sistemi değişmeye kalktılar. Yani Büyük Atatürk’ün büyü mücadelem vererek yaratmış olduğu layık, demokratik sitemi aradan kaldırmaya ceht gösterdiler. Azerbaycan ve Kazakistan başta olmakla Türkiye’deki aklıselim kahraman evlatlarımız, sokaklara döküldüler, Baş Kumandanın çağrısına ses verdiler ve tankların, silahlı düşmanların önüne canlarını siper ettiler. Sonuçta kelleş düşman FETÖ yendi, bütün bunlar hakkında “Yükselen Türkiye ve Haince Darbe” kitabımda (Ankara, 2018) geniş yazmışım.
Türkiye devleti tarihi boyunca pek çok hainlerin, düşmanların önünde hiç zaman diz çökmemiştir. Kardeş Azerbaycan ve Kazakistan Cumhurbaşkanları uçağa atladılar, Ankara’ya geldiler; Sayın İlham Aliyev ve Sayın Nursultan Nazarbayev, Türkiye Cumhurbaşkanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a “Biz devlet olarak Türkiye’nin yanındayız”, mesajını verdiler. Dünya basını bunu böylece not ettiler. Tüm dünya bir daha anladı ki Türkiye artık yalnız değildir, kardeş Türk devletleri ile birlikte her türlü karşı durmaya hazır durumdadır. Tam bu arifede Kazakistan Cumhurbaşkanı, Sayın Nazarbayev’in dehasal bir makalesi dünya basınına yayılmış oldu.
“BİYİK BİZKIRIN YEDİ YÖNÜ” ilmi nitelikteki makale bir anda Türk dünyasını hareketlendirdi ve bilim adamları, siyasiler, devlet adamları, Türkologlar bu makalenin dünya ehemmiyetli olduğunu vurguluyorlar; Türkler kadim tarihini iyi öğrenmeliler, çünkü tüm uygarlıların vatanı Bozkırın kalbinde yatıyor.
Makalenin önemi hakkında Ak Parti Milletvekili, deneyimli devlet adamı, Azerbaycan’ın ve Kazakistan’ın hakiki hayranı, değerli kardeşimiz, Sayın Şamil Ayırım çok önemli açıklamalarda bulundu.
“Hocam, son yıllar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde beklenmedik olayları hep birlikte yaşamış olduk. Bazı düşman dış ülkeler Türkiye’deki mevcut sistemi aradan kaldırmaya kalktılar. FETÖ düşman grubunu köksünde besleyen ABD aralıksız ülkemizin dâhili işlerine karışıyor, topraklarımızı parçalamayı hedefliyorlar. Fakat Türkiye çok güçlü bir devlettir ve Cumhurbaşkanımız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve çalışkan güçlü ekibi terörün ve düşman Fetö’nün sırtını ezip yere koydu. Devlet ile halk bir bütün oldu ve darbe girişimi baş tutmamıştır. Güvenlik ve istihbarat güçleri dışta ve içimizde saklanan hainleri tek-tek bulup adalete teslim ediyor. Tam böyle çalkantılı bir dönemde Sayın Nazarbayev’in “BÜYÜK BOZKIRIN YEDİ YÖNÜ” makalesi sanki olup geçenlere nokta koyuyor ve diyor ki dünyadaki Türkler Bozkırdan yola koyuldular. Tüm uygarlıklar, dünyaya doğuş - Bozkırın bu zengin coğrafyasından, Türkistan topraklarından dünyaya açılmıştır, diyor. Gerçekten de bu böyledir. Çünkü biz Türkler on beş bin yıllık tarihe sahibiz. E, bu Avrupa ve Batı devletleri neredeydi o zaman Hocam?
Büyük Bozkırın yedi yönünü anlatan Sayın Nazarbayev hakiki, gerçek bir Türk olduğunu da dünyaya beyan ediyor. Aslinde bu makale sadece Kazakistan halkına hitaben yazılmamıştır, diye düşünüyorum. Bu makalede ortaya atılan iddialar, fikir ve düşünceler sıradan fikirler değildir. Büyük devlet adamı bu makalesinde aslinde bütün Türk dünyasına hitap ediyor. Çünkü bu gün dünyadaki siyasi dengeler çok zikzaklı devam ediyor. Suriye’de PKK, YPG ve DEAŞ’ın yerli halka karşı zulüm yapması, Amerika’nın teröristlere vermiş olduğu destek, sınırlarımızın dibinde teröristlere eğitim vermesi Türkiye devletini çok rahatsız ediyor. Sınırlarımızın güvenliği tehlikededir ve Devletimiz bu istikamette çok doğru kararlar alıyor. Silahlı Kuvvetlerimiz eli tetikte bekliyor. Emperyalist devletler ikili oynuyorlar. Böyle bir ortamda Sayın Nazarbayev sanki bütün Türk dünyasına hitap ediyor. Bir olalım, daha güçlü olalım, diyor. Çünkü biz hepimiz kardeşiz ve Bozkırın ufkundan dünyaya açılmışız diyor. Ama unutmamalıyız ki bizler Türkleriz ve birlikte hareket etmeliyiz, imacını veriyor bizlere. Hem siyaset penceresinden ve Türklük adına bizler birlikte hareket etmeliyiz, diyor. Geleneklerimiz, örf adetlerimiz birdir, aynı annenin ve aynı babanın evlatlarıyız, diyor. Yani Sayın Nazarbayev adeta müdrik bir Baba, düşünür, hoşgörü ve barış insanı olarak kardeşlik nasihatini veriyor Türklere. Bu çok zamanında ve bizleri hareketlendiren bir imajdır ve şahsi adıma çok seviniyorum. Sayın Nazarbayev’i alkışlıyorum ve yürekten tebrik ediyorum.
BU MAKALEYİ BÜTÜN DÜNYA TÜRKLERİNİN DE OKUMALARI GEREKİYOR”.
…Kıymetli kardeşimiz, deneyimli siyaset ve devlet adamı, Milletvekili, sevgili Şamil Bey’in içtenlikle söylemiş olduğu yürek sözlerine aynen katılıyorum ve kendine teşekkür ediyorum. Şimdi 3. Makalemizin devamında yine büyük düşünür ve muhteşem devlet adamı, Sayın Nazarbayev’in Türklere hitap ettiği “BÜYÜK BOZKIRIN YEDİ YÖNÜ” makalesinin son bölümünü siz değerli okurlara sunmaktan mutluluk duyuyorum. Buyurun okuyun…
“5. BOZKIR HALKBİLİMİ VE MÜZİĞİNİN BİN YILI
…Bu tasarı kapsamında “Bozkır Halkbilimi Seçkisi”ni hazırlamak lazımdır. Bu seçkide Büyük Bozkır mirasçılarının geçen binyıldaki sözlü halk edebiyatının seçkin örnekleri; masalları, efsaneleri, menkıbeleri, kıssaları ve destanları yer alacaktır.
Ayrıca kopuz, dombura, sıbızgı, sazsırnay gibi geleneksel müzik aletleriyle icra edilen önemli eserleri “Büyük Bozkır’ın Kadim Sarınları” adı altında neşretmek lazımdır.
Büyük Bozkır’ın halkbilimi ve ezgisi çağcıl elektronik biçimde yeniden soluk almaya başlamalıdır. Bu tasarıları hayata geçirmek için yalnızca göçebelerin zengin mirasını tasnif ve tertibe yetenekli kişiler değil aynı zamanda bu mirasın güncelliğini de artıracak yerli ve yabancı profesyonel uzmanlardan faydalanmak çok önemlidir.
Bizim kültürümüzün temel konuları, kahramanları ve sarınları sınırsızdır; dolayısıyla bunları sistemli biçimde araştırıp incelemek ve Ortaya Asya bölgesi ile bütün dünyaya tanıtmak zorundayız.
Sözlü edebiyat ve müzik geleneğini canlandırma işi, bugünün anlayışına uygun ve anlaşılır biçimde olmalıdır.
Sözgelimi eskimiş söz ve metinleri resimlerle birlikte vermek veya açık videolarla sunmak mümkündür. Müzikal ses ve ezgiler yalnızca tabii çalgılarla değil aynı zamanda çağcıl elektronik değişkeleri yoluyla da çıkarılabilir.
Diğer yandan halkbilimlik geleneğin ortak tarihî esaslarını araştırmak için Kazakistan’ın değişik bölgeleri ile yabancı ülkelere araştırma ve inceleme gezileri düzenlenmelidir.
6. TARİHİN SİNEMA SANATI VE TELEVİZYONDAKİ GÖRÜNÜŞÜ
Çağdaş halkların tarihî anlayış ve algılarında sinema sanatının önemli bir yeri vardır. Umum halkın bilincinde filmlerdeki açık kahramanlar, büyük bilimlik eserlerdeki belgeli portrelerden daha fazla role sahiptir.
Bundan dolayı hiç vakit kaybetmeden Kazakistan’ın medeniyet tarihinin kesintisiz gelişimini ortaya koyan belgeli filmlerin, televizyon dizileri ile uzun sanat filmleri hazırlanması gerektir.
Sözü edilen tasarılar, geniş çaplı uluslararası iş birliği çerçevesinde başarılı yerli ve yabancı senaryocular, yönetmenler, yapımcılar; çağcıl sinema sanayisinin başkaca uzmanlarından yararlanarak hayata geçirilmelidir.
İlgi çekici ve melodramatik sarınlarla birlikte seyircinin aşina olduğu fantezi ve karmaşık vakalı gişe başarısı elde etmiş filmlerin unsurlarını da ekleyerek yeni tarihî televizyon filmlerinin türlerini artırmak lazımdır.
Bu amaca yönelik olarak Büyük Bozkır’ın zengin mitolojik ve folklorik malzemesinden yararlanmak mümkündür.
Millî kahramanları örnek alma geleneğinin oluşturmasını sağlayacak nitelikli çocuk filmleri ile canlandırmalı dizilere ihtiyaç duyan genç kuşağın zevkini de özellikle dikkate almak gerektir.
Bizim ünlü baturlarımız, düşünürlerimiz ve yöneticilerimiz sadece Kazakistan için değil aynı zamanda bütün dünya için örnek alınmaya layık insanlardır.
SONUÇ
Bundan bir buçuk yıl önce “Geleceğe Kılavuz: Manevi Yenilenme” adlı izlencelik makalem yayımlandı.
Yukarıda anılan tasarıları söz konusu “Manevi Yenilenme” izlencesinin bir devamı olarak görüyorum.
“Manevi Yenilenme” millî izlencesinin yeni bileşenleri, atalarımızın binlerce yıllık mirasının sayısal medeniyet şartlarında anlaşılır ve talep edilir olmasını sağlayarak yenilenmesi imkânını vermektedir.
Öz tarihini bilip sayan ve onunla övünen bir halkın geleceğinin parlak olacağına inanıyorum. Geçmişiyle övünüp bugününün değerini bilmek ve geleceğe sağduyu ile bakmak, ülkemizin başarısının teminatıdır”.
Sayın Nursultan Nazarbayev’in makalesi burada son buldu. Fakat ayrı-ayrı devlet adamları, siyaset ve bilim adamlarının fikir ve düşünceleri, makaleye münasebetleri devam edecektir.
Devamı vardır
Ak Parti Milletvekili, Sayın Şamil Ayırım