Büyük Bozkırın Yedi Yönü (3)

Eflatun Neimetzade

(evveli 28, 29 Ocak sayımızda…)

Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Sayın Nursultan Nazarbayev’in  “BÜYÜK BOZKIRIN YEDİ YÖNÜ” fevkalade önemli olan makalesinin Türk Dünyasındaki yankıları sürmektedir. Makale hakkında konuştuğum siyaset ve devlet adamları, bilim ve sanat dünyasından uzmanlar bir ağızdan - “Olağanüstü önemli hadisedir”, diyorlar. Değerli dostum, kardeşim, eski Turizm ve Spor Bakanı ve eski Devlet Bakanı, Sayın İlhan Aküzüm, Sayın Nazarbayev’in son konuşmalarını TV-de dinlemiştir, aynen şöyle dedi:

HEPİMİZ BOZKIRIN CESUR TÜRKLERİYİZ

“Nazarbayev zamanın en müdrik düşünürü, Türklerin Aksakalı ve hakiki Türk lideridir, diyorum. Konuşmasında aynen şöyle dedi dünya basınına: “Bizler Türkleriz ve Türk olarak kalacağız”. Hocam çok muhteşem bir konuşmaydı. Adama hayran kaldım. Bana vermiş olduğunuz makaleyi okuduktan sonra şöyle düşünüyorum: Sayın Nazarbayev haklı olarak tüm dünyaya çağrı yapıyor ve diyor ki biz Bozkırın cesur insanları Türkleriz. Ve tüm uygarlıkların ana vatanı da bozkırdır, Tanrı Dağı’nın çevresi ve Türkistan’dır. Türkler de buradan, Türkistan topraklarından çıkarak dünyaya yayılmışlar. Ve tüm uygarlıkların vatanı da Bozkırın bu zengin topraklarıdır. Gerçekten de at besleme kültürü Türkistan topraklarına aittir. Atsız Bozkırın uzayan çöllerinde dolaşmak mümkün değil. Yani at besleme, ata binme Bozkırın gerçekten de cesur, yiğit Türk kardeşlerimize aittir. Madencilik diyor, bu da doğru. Türkistan toprakları yer altı hazineleri, Altın, gümüz, demir, bakır ve bulunan el işleri heykelcikler, çeşitli mutfak malzemeleri, yazılı taşlar kadim Türklerin yetenekli olduklarının ispatıdır. Çok yetenekli ve başarılı cesur insanlarız bizler. Nasıl da güzel hatırlıyor: atalarımızın üretmiş oldukları o güzel, yöresel elmalar, Lale çiçeklerin de İpek Yolu üzerinden dünyaya yayıldığı bir tarihi gerçektir. İşte kanıtı da Almatı, yani Elma Ata – bu iki sözün kökünden oluşuyor eski başkent Almatı. Biz Türkler var iken ne Batı ülkeleri vardı, ne de Avrupa, bu bir gerçektir. Eski uygarlıklarımızın kökü üzerinde bu günkü Avrupa yaratılmıştır”.

Sayın Bakanım, Çengiz Han, kocaman Ordusuyla Orta Asya’dan, yani Türkistan’dan kalkıyor ve İspanya kıyılarına dek at üzerinde gelmişler. Daha sonra geri dönmüşler (keşki Ordunun yarısı Avrupa’nın sinesinde meskûnlaşmış olsaydı – E. N.). Karşılarına korktuklarından çıkmaya kimse cüret edemiyordu. Yani Türkler bu günkü Avrupa’nın sinesinde at oynatmışlar, değil mi?”  “Elbette Hocam, çok doğru dediniz. O zaman buna cesaret eden bulunamazdı ki? Buna göre de Sayın Nazarbayev’in söylediklerine aynen katılıyorum. E, Oğuz Hanın 150 bin Ordusuyla Orta ve Batı Asya’nın topraklarını Türkistan’a katması da başka bir tarihi gerçektir. Bunu da unutmamalıyız. O yıllarda Türkistan’da müzik, sanat ve bilim de üst düzeyde olduğunu bilmekteyiz. Dünya şiirinin Güneşi sayılan Nizami Gencevi, yedi bilim dalında hakiki uzman ve büyük hekim olmuştur; büyük düşünürler -Ahmet Yasevi, Farabi, Hazreti Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve daha nice düşünürler, bilim adamları Türk tarihinde yaşayıp yaratmışlar. Onların isimleri dünya bilim adamları da hatırlıyorlar. Onlar Türklerin onuru ve kururu sayılıyorlar. Bana göre de tüm uygarlıkların kökü ve yaratılışı Türklerle bağlıdır. Yani dünya Rönesansçından önceleri Türk şair ve düşünürleri yazıp yaratmışlardır. Evet, ben de diyorum ki at besleme, at oynatma Bozkırın örf adetlerinde mevcut olmuştur. Madencilik, zergerlik, altın, gümüş ve bakırdan kadın bezekleri, mutfak malzemeleri, çeşitli kolyeler, süslemeler de Türkler tarafından ilk olarak işlenmiştir.

Ben, Sayın Nazarbayev’in makalesini dünya Türklerine çağrı ve yaşamımızın yol haritası olarak görüyorum. Türkler uyanmalılar, bizler kendi tarihimize, geçmiş örf adetlerimize sahiplenmeliyiz, çünkü Türkler yer kıtasında geniş coğrafyaya ve kadim tarihe malik ilk halk olmuşlardır. Ve halkımızın çok zengin tarihi, bilimin bütün dallarında kıymetli uzmanları - hekimleri, şairleri, düşünürleri, yıldızların hareketlerini araştıran matematikçileri, kimyacıları, fizikçileri, astronaftları ve Aksakalları olmuştur. İşte Sayın Nursultan Nazarbayev’in dehasal makalesi bize çağrı yapıyor; Türklerin kendi zenginliklerine sahiplenmesine ve bu zenginlikleri korumaya yönlendirir. Evet, büyük Aksakalımıza, onun o zengin fikir ve düşüncelerine hepimiz odaklanmalıyız ve zenginliklerimizi korumalıyız.

Sayın Nazarbayev’in makalesinin devamı…

“ …  II. TARİH BİLİNCİNİ UYANDIRMAK

Ele alınan meseleler etraflıca düşünmeyi ve derince değerlendirmeyi gerektirmektedir. Ayrıca bu meseleler, bizim dünya görüşümüzle, halkımızın geçmişi, bugünü ve geleceğinin sağlam temelleriyle doğrudan ilgilidir.

Bu işe birkaç büyük tasarı ile başlamak mümkündür diye düşünüyorum.

1. Arşiv-2025

Bağımsızlık yıllarında halkımızın geçmişini araştırmak bağlamında çok büyük işler yapıldı. Yurdumuzun tarihindeki yanlışların düzeltilmesini sağlayan “Mädeniy Mura” (Kültürel Miras) izlencesi başarılı bir biçimde hayata geçirildi. Lakin atalarımızın hayatı ve olağanüstü medeniyeti hakkındaki birçok belge henüz bilimlik dönüşüme girmiş değildir. Bu belgeler dünyadaki çeşitli belgeliklerde araştırmacı ve incelemecileri beklemektedir.

Dolayısıyla eski devirlerden günümüze deki zamanı kapsayan yerli ve yabancı belgeler üstünde derinlemesine araştırma ve incelemeler yapmak için “Arşiv-2025” adlı yedi yıllık bir izlence yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu tasarının hayata geçirilmesi sürecinde tarih, belge ile kültür araştırmacılarından kurulan hususi heyetlerin yerli ve yabancı büyük arşivlerle sistemli ve uzun süreli ilişki içinde araştırma ve incelme çalışmalarına özel bir önem vermek gerektir.

Ancak ne olursa olsun bu önemli iş, devlet tarafından tertip edilen bir “akademik turizm”e dönüşmemelidir. Yalnızca toplanmakla yetinmeyip bütün araştırmacı ve vatandaşların kolayca ulaşabilmesi için arşiv belgelerini hızlı bir şekilde elektronik ortama aktarmak lazımdır.

Öz tarihiyle övünme duygusunun uyandırılması ve vatanseverlik eğitimi okuldan başlamalıdır. Dolayısıyla okullar ve bölgelerdeki bütün budun betimi müzelerine bağlı tarihlik-kazıbilimlik hareketler kurmak çok önemlidir. Ulus tarihini hafızalara yerleştirmek, bütün Kazakistanlılarda kendi geçmişlerine ortak bir bütün olarak bakma duygusunu geliştirecektir.

2. BÜYÜK BOZKIR’IN BÜYÜK İSİMLERİ

Kitlelerin bilincinde tarihî süreçlerin esasen kişileştirme özelliği gösterdiği bir gerçektir. Uluslar kendi ülkelerinin elçisi sayılan büyük atalarının isimleriyle övünmektedir.

Sözgelimi geçmiş çağlarda yaşamış Tutanhamun, Konfüçyüs, İskender, Shakspeare, Goethe, Puşkin, Washington gibi dünyaca bilinen şahıslar bugün kendi ülkelerinin paha biçilmez simgelik sermayeleri sayılmakta ve bu ülkelerin uluslararası arenada başarılı bir biçimde ilerlemesine yardımcı olmaktadır.

Büyük Bozkır Farabi, Yesevi, Kültigin, Baybars, Äz-Täwke, Abılay, Kenesarı ve Abay gibi birçok büyük şahsiyeti dünyaya getirmiştir.

Bundan dolayıdır ki öncelikle meşhur tarihî şahsiyetlerimiz ve onların başarılarının hürmetine açık havada heykel ve anıtlarla donatılmış “Büyük Bozkır’ın Büyük İsimleri” adlı bir ansiklopedik eğitim parkı açmamız gerektir.

İkinci olarak, devletin verdiği özel siparişler yoluyla bugün edebiyat, müzik, tiyatro ve resim alanında çalışan önemli kişiler, şairler ile devlet adamlarının tasvirlerinden oluşan bir galeri oluşturmak lazımdır.

Ayrıca burada alışılmış kalıpların dışına çıkarak almaşık gençlik sanatlarının yaratıcı gücünden faydalanmak da çok önemlidir. Bu bağlamda söz konusu çalışmada yalnızca yerli usta ve sanat kuruluşlarından değil aynı zamanda yabancı usta ve sanat kuruluşlarından yararlanmak da yerinde olacaktır.

Üçüncü olarak, ülkemizin tarihî devirlerini genişçe ele alarak “Büyük Bozkır’ın Büyükleri” adlı bilimlik ve halklık bir seri yayımlayıp dağıtma işini de sistemleştirerek canlandırmak lazımdır.

Bu amaçla Kazakistanlı bilim insanları yanında yabancı uzmanların da katıldığı uluslararası çok yönlü bir kurum tesis etmek mümkündür. Sonuçta bizim kahramanlarımızın hayatı ve eserlerini yalnızca ülkemiz insanları değil aynı zamanda yabancılar da öğrenecektir.

3. TÜRK DÜNYASININ KÖKLERİ

Kazakistan, bütün Türk uluslarının kutlu “baba ocağı’dır. Bugün Kazakların vatanı olan engin bozkırdan dünyanın dört bir yanına dağılan Türk soylu boylar ve uluslar, başka uluslar ile ülkelerin tarihî süreçlerinde önemli roller oynamıştır.

Bu bağlamda “Türk Medeniyeti: Başlangıçtan Günümüze” adlı tasarıyı hayata geçirmek lazımdır. Bu tasarı kapsamında 2019 yılında Astana’da Dünya Türkiyatçıları Kurultayı’nı ve türlü ülkelerin müzelerindeki malzemelerin sergilendiği Türk Ulusları Kültür Günleri’ni tertip etmek gerektir. Ayrıca Kazakistan’ın düzenleyiciliğinde Wikipedia örnek alınarak Türk uluslarının ortak eserleri için çevrimiçi bir kütüphane açmak da önemlidir.

Diğer yandan yeni vilayet merkezi olarak Türkistan şehrini geliştirmek için onun uluslararası arenadaki itibarını sistemli olarak artırmak lazımdır.

Çünkü Kazakistan’ın eski başşehri yalnızca halkımızın manevi merkezi değil aynı zamanda bütün Türk dünyasının da kutlu yeri sayılmaktadır.

4. BÜYÜK BOZKIR’IN SANAT VE TEKNOLOJİ MÜZESİ

“Büyük Bozkır” adlı kadim sanat ve Teknoloji Müzesini açmak için her türlü imkâna sahibiz. Bu müzede üstün sanat ve teknoloji örnekleri yani hayvan üslubunda yapılmış eşyalar, “Altın Adam”ın silah ve eşyaları; atı evcilleştirme, madenciliği geliştirme, savaş araç gereci üretme süreçlerini gösteren eşya ve aletler gibi birçok şey sergilenebilir. Yine müzeye Kazakistan topraklarında bulunan kazıbilimlik anıtlar ile yapı topluluklarının maket ve modelleri de konabilir. Sergilenen bu eşyalar tarihî çağların herhangi bir dönemine ait türlü çalışma alanlarının gelişme sürecini gözler önüne serecektir.

Diğer yandan “Büyük Bozkır’ın Büyük Medeniyetleri” adlı ülke çapında tarihî yeniden kurma kulübünü kurup bu bağlamda Astana’da ve Kazakistan’ın diğer bölgelerinde eski Saka, Hun, Büyük Türk Kağanlığı dönemleriyle ilgili veya başka konularda şenlikler düzenlemek de mümkündür. İlgili ve meraklı kişiler bir araya getirilerek bu konular çerçevesinde eş zamanlı çalışmalar yapılabilir.

Eski Otırar şehrinin bazı yerlerini, sözgelimi evlerini, sokaklarını, sosyal alanlarını, su borularını, kale duvarlarını ve başkaca yerlerini kısım- kısım onarılması da turizm açısından faydalı olacaktır.

Bu temelde bilginin yüceltilmesine ve turizmin geliştirilmesine de özel önem verilmelidir”.   Devamı vardır:

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.