Cadılar Bayramı (Halloween)

Cemal Kayı

Dün, Avrupa'da Amerika'da daha doğrusu tüm Hıristiyan aleminde Cadılar Bayramı'ydı. Akşamdan başlayıp gece boyu süren eğlenceler düzenlendi, “HALLOWEEN” kutlandı.

Günlerce önceden, Cadılar Bayramı “HALLOWEEN” için, hazırlıklar yapıldı. Bayram için; değişik görünümlerde, değişik renklerde, figürlerde özel çikolatalar, şekerlemeler üretildi(!)

Bu gece için, bu eğlenceler için; tarlalarda, bahçelerde özel “Bal Kabakları” yetiştirildi. Özel yetiştirilen ve marketlerin bir köşesinde sergilenen bal kabakları, marketlerden satın alınarak içleri oyulup çıkarıldı. Yüzlerine çirkin, korkunç ağızlar gözler burunlar açılıp, “cadı”ya benzetildi, içlerinde mumlar yakıldı...

Kostümler üretildi, maskeler üretildi, boyalar üretildi (el yüz boyamak için) en parlağından, en iticisinden; kimi korsan, kimi şeytan, kimi cadı...

Dün gündüz; anaokullarında, ilkokullarda ortaokullarda eller yüzler, saçlar aşırı itici renklerle boyandı, kostümler giyildi. Oyulup hazırlanan kabakların içine yerleştirilen mumlar yakılıp bir köşeye konuldu, çikolatalar yenildi, danslar edildi. Komşu sınıf ziyaretlerine gidildi, komşu sınıf ziyaretçileri kabul edildi...

Minik minik kız çocukları, oğlan çocukları anaokulu, ilkokul çocukları pek tatlıydılar, pek şirindiler, pek sevimliydiler; cadı kostümlerinin, korsan kostümlerinin, şövalye, prens, prenses, yeniçeri kostümlerinin içinde...

Akşam oldu karanlık bastı(!) Her semtte, her mahallede üstlerinde kostümleri, başlarında antenleri, ellerinde sopaları, plastik kovaları (teknolojiyle sopalar, antenler elektrikli ışl ışıl) 8,10 kişilik çocuk grupları oluştu...

Çocuk grupları, apartman apartman, ev ev dolaştılar, kapıları çaldılar, çikolata, para istediler, aldıkları hediyeleri (çikolata, şekerleme, para) gece bittiğinde paylaşmak üzere kovalarına koydular. Hediye aldıkları evin önünde şarkı söyleyip dans ettiler, hediye vermeyen evlerin kapısına yumurta attılar...

Daha minikleri daha küçükleri bir elleri annelerinin babalarının elinde, diğer ellerinde minik kovaları, gelip kapımızı çaldılar, biz de onların kovalarına önceden hazırladığımız çikolatalardan şekerlemelerden koyduk.

Minikler, kostümlerinin içinde çok tatlıydılar, çok şekerdiler...

Yetişkinler şehrin muhtelif yerlerinde buluştular, kimi ayı, kimi maymun, kimi keçi postuna girip sabaha kadar yediler, içtiler dans edip eğlendiler...

Cadılar Bayramı, (HALLOWEEN) her sene 31 Ekim'de kutlanan bayramdır. Azizler gününün arifesi anlamına gelen; “All Hallow's Eve” sözcüğünün kısaltılmasından oluşmuştur. Önceleri Amerika ve İngiltere'de kutlanan bu bayram günümüzde Amerikan kültürünün etkisiyle, tüm Avrupa ülkeleriyle Japonya, Filipinler ve Güney Amerika ülkelerinde kutlanmaktadır.

Yazın sonu, kışın başlangıcı, sürülerin otlaklardan evlere dönüşü, toprak ağaları ile çiftçilerin kira sözleşmelerinin yenilenmesi, evliliklerin gerçekleşmesi, ölülerin kutsandığı ilahi bir dönemin başlangıcı...

Bu günde ölülerin ruhlarının geçmişte yaşadıkları evleri ziyaret ettiklerine inanılıyordu. Kötü ruhları evlerden, bölgelerden uzak tutmak için evlerin ocaklarında, yüksek yerlerde ateşler yakılıyor, inanlar, ruhların kendilerini tanımamaları için, maskeler takıyor, değişik kostümler giyiyorlardı.

Geçmişin korku dolu, cadılar, iblisler, periler cinlerle anılan bu gelenekleri değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelmiş, günümüzde; İnanç yanını kaybederek tamamen eğlenceye tüketime dönüşmüştür.

Orta Asya'dan getirdiğimiz, Türki Cumhuriyetlerde günümüzde kutlanan bunun bir benzerine bizde:

“SAYA GEZDİRMEK” deniliyordu...

Kış yarı bölündüğünde, “koç katımından” üç ay sonra (Ocak ayının ortaları) kuzuların ana karnında tüylendiği, bir süre sonra kuzu olup doğacağı, hanelere bölgelere ülkeye bereket getireceği, kısa kış günlerinin bitmesine yaklaşılmasının sembolize edildiği seyirlik köy oyunlarına SAYA GEZDİRMEK denilirdi.

Adına Köse (Dede) dedikleri bir kişiye koyun postu giydirirler koyun yünlerinden sakal yaparlar, başına yırtık bir şapka geçirirler, elini yüzünü tandır isiyle boyarlar, eline sopa verip, belindeki kuşağa koyun çanları takarlardı.

Kösenin yanında mutlaka kadın elbisesi giydirilip eli yüzü yağlı tandır isiyle boyanıp çirkinleştirilmiş cadı benzeri bir ebe olurdu.

Onların yanında da toplayıcı ve elleri sopalı (köpeklere karşı) koruyucudan oluşan grup, bizim çocukluğumuzda ev ev dolaşırlar türkü söylerler, bellerindeki çanları sallayıp sesler çıkararak dans ederler, karşılığında evlerden bulgur yağ, fındık fıstık, kuru üzüm toplarlardı. Toplananlar toplayıcının torbasına aktarılırdı. Eğlence bittiğinde, topladıklarını köyün bakkalına satarlar, parasıyla bakkaldan yiyecek alırlar, köyde bir odaya toplanırlar, sohbetler ederek, şakalaşarak gülüp eğlenirlerdi...

Geçmişteki kendimize özgü; eğlendiren, güldüren, düşündüren, güldürüp düşündürürken zamanın değişikliğine uğramış olsa bile (ki, kaçınılmaz) bu gelenek göreneklerin gelecek kuşaklara aktarılması için:

Huzur; kalkınmışlık, gelişmişlik, tabuların yıkılmış olması insanların; benden, benden olmayan, benim gibi düşünen, benim gibi düşünmeyen, diye ayrıştırılmaması ortak ülküde, ortak geçmişte ortak gelecekte birleştirilip bütününün kucaklanması gerekmektedir...

İşsiz parasız gençleri, evinin rızkını akşam götüremeyen bir anayı babayı, çöplükte yiyecek arayan bir kimsesizi, sobası yanmayan, suyu akmayan bir evde, yatağa aç girmiş bir çocuğu güldürüp eğlendiremezsiniz (!)

Saygılarımla...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.