Çalışmak bu hayatın en temel kuralıdır. Kimse çalışmadan bir başarı beklemesin.
En başta bunu belirtmek şarttır. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şu ayete dikkat çekmek istiyorum:
“Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm Suresi, 39)
Ayet-i kerime çok açık ve “çalışmakla insan varacağı hedefe varır, ulaşacağı menzile vasıl olur.”
Çalışmak mühimdir. Kimse çalışmadan bir yere varamaz. Çalışmadan bir yere varmış olsa da orada kalıcı olarak duramaz.
“Çalışmanın önemi” herkesin zihninde yer etmelidir.
Dinimizin iki ana kaynağında, ayetlerde ve hadislerde çalışmanın önemi sık sık anlatılmış ve bizlere öğüt verilmiştir.
Ayetler: “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas Suresi, 77)
“Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, onun lütfunu isteyin.
Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nisa Suresi, 32)
Hadisler: "Kişi çalışmakta kusur ederse (az çalışırsa) Allah onu gam ve gussaya müptela kılar."
"Hiç bir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez".
"Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım".
"Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı Ahirette peygamberler, sıddîkler ve şehitlerle beraber olacaktır".
"İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir". "
Birinizin sırtında odun destesi taşıması, insanlara gidip el açmasından daha iyidir".
Yüce Rabbimiz (cc), “çalışın ve benden isteyin, ben sizin çalışıp da istediklerinizi veririm, hazinem sonsuz” diye beyan ediyor.
Sevgili Peygamberimiz (asm) de “tembellikten Yüce Rabbimize sığınıyor ve bizleri çalışmaya, doğruluğa ve helal kazanca teşvik ediyor.” Evet, buraya kadar anlattıklarımız maddi hayatta tutunabilmek için gerekli olan tavsiyeleri içermektedir. Durumu kısaca özetlemek gerekirse, maddi hayatta durum oldukça basittir. “Emek olmadan yemek olmaz.” “Herkes ektiğini biçer.” “Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz.”
Bunlar hepimizin duyduğu ata sözleridir.
Bu hususta Nasreddin Hocamız ne diyor? “Parayı veren düdüğü çalar” diyor.
Fıkra şöyle: Nasreddin Hoca şehre gitmek üzeredir. Çocuklar başına toplanır. Çocuklar, Nasreddin Hoca’dan bir şeyler ister. Kimisi şeker, kimisi oyuncak ister. Bu çocuklardan yalnızca bir tanesi, “Hocam, al şu düdüğün parasını ve bana şehirden bir düdük al” der. Nasreddin Hoca akşam üzeri köye dönmek üzereyken çocuklar yine başına toplanır ve “Hocam bana şeker aldın mı? Bana oyuncak aldın mı” diye sorar. Hoca cebinden yalnızca bir düdük çıkartır ve parayı vererek düdük sipariş eden çocuğa uzatır ve şöyle der; “parayı veren düdüğü çalar.” Yani, bir işini gereğini yapan kazanır. Boş temennilerde bulunan avucunu yalar. Yani “bana düdük al, bana düdük al” demekle, kimse düdük almaz. Parayı veren düdüğü alır. Bir konunun gereğini yapan, çalışan ve çabalayan kazanır.
Çalışmak derken doğru-dürüst çalışmak elbette gereklidir. Çalışmak denildiğinde zaten dürüstlük akla gelmelidir.