İstiklal Marşı'mızın TBMM tarafından kabul edilmesinin 100. Yılında olmamız nedeniyle, Mehmet Âkif Ersoy ve İstiklal Marşı’mızın anlatıldığı kitaplar yayınlanmaya başladı.
Bunlardan en dikkati çeken ise; D. Mehmet Doğan tarafından yazılan ve Yazar Yayınları tarafından 6. baskısı yapılan ve okuyucularla buluşturulan “Camideki Şair Mehmed Âkif”…
Bugün ülkemizde, Mehmet Âkif konusunda konuştuğu dinlenecek, yazdığı okunacak bilgi ve belgelere dayalı eserler veren dört beş kişiden biri olan Doğan’ın hayatında Âkif’in ayrı bir yeri var.
Doğan, Mehmet Akif’i hıfz etmiş bir münevverimiz
Doğan, 1978 yılında milliyetçi-muhafazakar yazarların bir çatı altında toplanmalarını sağlamak amacıyla, bir grup arkadaşı ile Türkiye Yazarlar Birliği’ni kuruyor.
Yıllardır da genel başkanlığını üstlendiği birlikte, Mehmet Âkif’in İstiklal Marşı’nı yazdığı Taceddin Dergâhı’nın korunup bugünlere gelmesine vesile olmakla kalmıyor, TBMM’nin 12 Mart’ın İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif günü olarak kutlanması yönünde bir kanun çıkarması yönünde de büyük çaba gösteriyor.
TYB Vakfı bünyesinde Mehmet Âkif Araştırmaları Merkezi’ni kurarak Mehmet Âkif bilgi şölenlerinin yapılmasına öncülük ediyor.
Yani, diyeceğim o ki; D. Mehmet Doğan, Mehmet Âkif’i çok iyi anlamış, özümsemiş, düşünce dünyasını ve mücadelesinin şifrelerini çözmüş günümüzüm önemli bir münevveri. Önemli bir sözlük yazarı aynı zamanda.
İşte, “Vatan Şairi", "Millî Şair" unvanları ile tanıdığımız, andığımız Mehmet Âkif’in nasıl “İslam Şairi” olduğunu anlatmakla kalmıyor, o, Âkif hakkında bilinmeyenleri de gün yüzüne çıkarıyor “Camideki Şair Mehmed Âkif” eserinde.
Mehmed Âkif yalnız öldü
Kitabın sunuşunda şu ifadeler yer alıyor:
“Mehmed Âkif yalnız öldü. Çevresinde üç-beş kişi kalmış, "rejim muhalifi" damgası yemiş eski bir şair olarak... "İstiklâl Marşı" şairi için hazırlanmış dramatik bir sondu bu. Denilir ki, tabutu tek atlı bir arabayla Bayezid Camii'ne getirilmiş ve sessizce musalla taşına konulmuş. Bir tıbbiye talebesi tabuta iliştirilmiş küçük yazıyı okumuş ve büyük şairin ölümünü bütün üniversiteye yaymış... Ve yine o devri yaşayanların anlattığına göre, üniversite idaresi Ankara'dan aldığı talimat gereğince gençleri bu "rejim muhalifi, mürteci" şairin cenazesine katılmamaları için uyarmış. Gençler herşeye rağmen, bir yerlerden bayraklar bulmuşlar, kafileler halinde Bayezid Camii avlusunu doldurmuşlar. Neticede Mehmed Âkif 'in cenazesi Cumhuriyet tarihinde kendisinden önce hiç kimseye nasip olmayan bir cemaatle kaldırılmış.”
Hamasetten uzak, uzun yıllar süren arşiv araştırmalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan ve her baskısında yeni ilavelerin yapıldığı eserde Mehmet Âkif ile ilgili ilginç bilgiler var. Onlardan bazılarını paylaşmak istiyorum sizinle.
Dinsiz cemaat belki yaşar, ama cemaatsiz din yaşamaz
“Şiir yazan vaizler çok görülmüştür ama, şair olarak tanınmış bir şahsın vaaz ettiği pek görülmemiştir. Ancak Mehıned Âkif için böyle bir davranışı tabiî karşılamak gerekir. Bu tebliğ metodu Âkif için hiç de yadırgatıcı değildir. Mehmed Âkif, belki de asıl kitlesinin camide bulunacağını bildiği için, en buhranlı dönemlerde halkı irşad için kürsüye çıkar ve vaaz eder. Bu dönemler belki de şiire hiç vaktin kalmadığı, bıçağın kemiğe dayandığı, yangının çatıyı sardığı günlerdir. Balkan Harbi sırasında ve sonrasında, bu acı ve karanlık günlerde, O'nu Bayezid, Fatih, Süleyınaniye camii kürsülerinde Müslümanları İslâmiyet’in icaplarına sımsıkı sarılmaya, cemaat olmaya çağırırken görürüz. Bu buhranlı günlerde cemaat şuurunu bilhassa pekiştirmek icap etmektedir. Âkif, "dinsiz cemaat belki yaşar, ama cemaatsiz din yaşamaz" diyerek cemaati bu hedefe sevk etmek ister.” (Syf:39)
Mehmed Âkif ne yazsa ve yapsa suç teşkil edecektir
“1923 sonrasının Türkiyesinde Mehmed Âkif için "deniz tükenmiştir". Ülkenin "İstiklâl Marşı"nı yazmış olan Mehmed Âkif, hayatının önceki dönemi doğrultusunda ne yazsa ve yapsa suç teşkil edecektir. Nitekim, en zor şartlarda bile başlık klişesini oradan oraya taşıyarak yayımladığı Sebilürreşad'ın yayımına Takrir-i Sükûn Kanunu ile süresiz son verilmiştir. Mehmed Âkif gibi bir şahsiyet için ülke yaşanılır olmaktan çıkmıştır.35 Şair ve düşünür kimliği ile ülkenin insanlarına hizmet etmesi artık mümkün değildir. (Belki baytar olarak, hayvanlarına yararlı olmasına izin verilebilirdi!)” (Syf:60)
Ankara'da yazdığı bütün şiirlerini Taceddin Dergâhı'nda kaleme almıştır
“Mehmed Âkif, İstiklâl Marşı başta olmak Ankara'da yazdığı bütün şiirlerini Taceddin Dergâhı'nda kaleme almıştır. Mehmed Âkif 'in Ankara günlerini anlatan dostları ve tanıdıkları onun hangi şiirleri ve nasıl yazdığını da tafsilatıyla anlatmışlardır. Üstad şiir yazarken bir kâğıt parçası ile bir kenara çekilmektedir. Yazdıkları her ne kadar tabiî ve kolay gibi görünüyorsa da zor yazan bir şahsiyettir. Yazdıklarını sürekli çizer. Saatlerce düşünür. Bir beytin üzerinde günlerce düşündüğü olur. Bir şiir tamamlandığında da çay demlenir, eş dost davet edilip âhenkle okunur.” (Syf:74)
Son yıllarda hayatı en çok araştırılan yazarlar arasında yer alan Milli Mücadelenin en büyük kahramanlarından Mehmet Âkif’in gerçekte kim olduğu, düşünce dünyası, tasavvufi yönü, hayatı, şairliği, eserleri, vaizliği, hafızlığı, sürgün günleri ve vefatı “Camideki Şair Mehmed Âkif” te kronolojik bir sıraya göre kale alınmış.
Doğrusu, Akif’i merak edenler için iyi bir başucu kitabı özelliği taşıyan eserin her kütüphanede bulunması gerekir.