16 Mart 2021 Salı Çanakkale zaferi anlatılırken, savaşa lise ye başlayan ve okul kayıtlarında mezun vermeyen liseler ile silah tutmasını bilemeyen çocukların, kadınların okumuşların cephelere gönderildiği, cephede kullanılması yasak olan gazlarla on binlerce askerin zehirlenerek öldüğü ve halkın yoksulluk içinde ve çaresizliği silah ve yiyeceklerin yetersizliği de bir gerçektir.
Pan Turanist bir hareketin temsilcisini olan Üç Paşalar İktidarı olarak bilinen yapı Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine (1913-1918) Müttefik devletlere durup dururken savaş açarak Almanlar'ın yanında I. Dünya Savaşı'na girmesinde ve ülkeyi kasten ve bilerek gereksiz yere savaşa sokmak, bunun için etik olmayan ve adaletsiz tutumları, kandırma, korkutma ve kışkırtma ile hilekarca yöntemlere başvurmaları, savaşan alman gemilerine Türk bayrağı çekmek ve orduyu Almanların komutasına vermek ve aşırı boyutlardaki yolsuzluklar ve bu harp sırasında güdülen sefil siyasetin 5 yıllık saltanat döneminde Osmanlının dünya harbine katılmasına ve sonunda tamamen parçalanıp yok olmasına sebep olmuştur. Yeryüzündeki son Türk İmparatorluğunun başını yemiştir.. İttihat ve Terakki Partisi'nin önde gelen yöneticileri olan bu üç paşa 2 Kasım 1918 günü bir Alman denizaltısı ile İstanbul'dan kaçan Enver, Talat ve Cemal Paşa daha sonra Ermeni Tehciri'ndeki etkileri nedeniyle idam cezasına çarptırıldılar. Sivastopol’a 3 Kasım’da ulaşan paşalar, İstanbul’u bir daha göremediler. Enver’den burada ayrılan Talat ve Cemal paşalarla arkadaşları Almanya’ya gittiler. Talat Paşa, 1921′de Berlin’de ve Cemal Paşa 1922′de Tiflis’te Ermeni komitacıları tarafından, Enver Paşa ise 1922′de Ruslarla girdiği bir çatışmada Belçivan yakınlarında bir çarpışmada vurularak öldürüldüler.
11 Aralık 1918′deki meclis oturumunda Trabzon mebusu Hafız Mehmet, utancını şöyle dile getirir: “Allah bizim belamızı verecektir’’. Talat’ın baş vezir olduğu dönemde Osmanlı devletinin kendi halkından öldürdüğü insan sayısı (1909-1918) 1 milyon 883 bin kişi olarak kayda geçmiştir. Ölen ve idam edilenlerin hepsine daha sonra “şereflendirme” yapıldı, hepsi birer hürriyet kahramanı haline getirildiler.
31 Mart 1923′de Divanı Harp tarafından yargılananlar için genel af çıkarıldı. Talat Paşa’nın kemikleri 1943’te, Enver Paşa’nın ise 1996’da ülkeye getirildi ve bu kişilere yapılan devlet törenleriyle yeniden onurlandırılarak Abide-i Hürriyet Parkı’ndaki mezara yerleştirildiler.. Ülkenin en büyük caddelerine, bulvarlarına, okullarına onların adları verildi. Yazlık giysilerle gönderildikleri Sarıkamış’da 90 bin askerimizin silah bile atamadan donarak ölmesinin “doğrudan” sorumlusu olan İsmail Enver anıt mezarla nasıl bir Hürriyet Şehidi olarak anılabilir ki? Bugün bile üstümüze kara bir leke gibi yapışan Ermeni mezalimi lekesinin birinci dereceden sorumlusu “pomak” asıllı Talat nasıl bir Türklükle bağdaştırılabilir.
9 Aralık 1917'de Allenby Kudüs'ü zaptederek Kutsal Şehr'e saygı göstermek için yürüyerek Kudüs'e girdi. "Kudüs Fatihi" unvanını aldı. Selahattin Eyyubi'nin mezarının başına ayağını koyarak işte yeniden geldik Selahattin deme cesaretini göstermiştir. 19-21 Eylül 1918'de iki Osmanlı ordusunun tamamen tahrip edilmesiyle sonuçlanan Mecidiye (Megiddo) Muharebesinde uyguladığı süratli piyade ve süvari taktikleri ile Osmanlı Yıldırım Ordular Grubu'nu tamamen tahrip edip Nablus Hezimetine uğratarak büyük bir zafer kazandı. Şubat 1919'da işgal orduları komutanı sıfatıyla İstanbul'a gelen Allenby, kente beyaz bir at üzerinde girerek Fatih Sultan Mehmet'in 1453'teki jestine sembolik bir cevap verdi.
İngiltere Başbakanı Sir Winston Churchill'in Birinci Dünya Savaşı sırasında, "Çanakkale'deki askerleri için ilave gaz maskeleri istenmekte Türkler'in 'insan değil, barbar olduklarını ve bu nedenle de üzerlerinde zehirli gaz kullanılabileceğini' Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne yazdığı ikna mektubunda da "Medeni olamayan barbar kabilelere karşı zehirli gaz kullanabiliriz. Üstellik, düşmanın bunu üretme ve kullanma kapasitesi yokken zehirli gaz kullanılmasından yanayım" diyerek, hardal gazını Archives Centre, belgesinde Çanakkale'de kullandığı ortaya çıkmıştır.
Bu savaşın acıları gerçekleri askerlerin, savaşta Allah’ın rızası olan ilahi kelimatullah ile savaşması ve yöneticilerin Pan Türk izim fikri anlatılmadıkça, halk, devlet ve fikir adamı olarak vicdanlarda sorumluların suçlu olduğunu tespiti, günü birlik yaşamaya kendimize dersler çıkarmak yerine bir takım yanlı bilgilerin, fikir ve görüşlerin etkisine mahkum olacağız.
Selam ve saygılarımla…