Çaresizliğin resmi

Orhan Aksakal

“BİMEKAN” adli kayıtlarda evsiz, kaldığı yere dair göstereceği bir adres olmayan kişiler için kullanılan sözcük. Sadece bir sözcükten ibaret bir kelime olsaydı keşke diyesi geliyor insanın.

Önceki gün televizyon izlerken gözüme takılan bir haberdi. İnanın takılmasaydı böylesine yürek burkan, insanın canını yakan bu manzarayı görünce hakikaten insan olduğumdan utandım sahi biz bu hale ne zaman geldik ki kapımızın önünde bir insan klima ünitesinin üzerine oturmuş vaziyette ölü olarak bulunuyor bundan kimsenin haberi olmuyor.

Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde bir apartmanın klimasının üzerine oturmuş vaziyette bir adam görünüyordu. Daha doğrusu apartman sakinleri adamın oturduğunu sanıyordu, sadece apartmanda yaşayanlar değil yoldan gelip geçenler de öyle sanıyordu.

Fakat işin aslı daha sonra ortaya çıktı. Az hava ısınıp adamın hareketsiz olarak oturduğu yerde hiç kıpırdamadığını gören bina sakinleri polise haber veriyor ve poliste gelip kontrol ettiğinde adamın çoktan hayatını kaybettiğini anlıyor. Artık ne zaman öldü gece mi gündüz mü ya da sabah erken saatlerde mi belli değil.

Onca insan apartmana girip çıkıyor, yoldan bir sürü insan gelip geçiyor hiç kimse farkında değil. Düşünün bir insan, bir can bu dünyadan gelmiş geçmiş kimsenin ruhu duymamış. Önce okuduğumda sonra izlediğimde gerçekten çok ama çok üzüldüm. Bu üzüntüyü tarif edecek kelimeler kifayetsiz kaldı.

Yani bu durumda bir insan ne söyleyebilir ki? Bir insanın hayattan kopuşunu hani kelimelere sığdırabiliriz? Artık ne derdi vardı ne sıkıntısı vardı öbür tarafa bıraktı hesaplaşmasını. Belki bu dünyada olmadı ama öteki tarafta kendisini bu hale getirenlerle hesaplaşacaktır kim bilir?

Beni asıl üzen ne oldu biliyor musunuz? Bu garibanın üzerinden ne bir kimlik ne de kendisini tanıtacak bir belge.  Daha da üzücü ve insanın canını yakan tarafı ne biliyor musunuz? Yanında bir poşet dolusu “SİMİT” artık hangi simitçi acıdı verdi karnını doyursun diye bilemiyorum.

Düşünün simide muhtaç olmuş onları yemek bile kısmet olmamış. Bundan daha acı veren ne olabilir bu dünyada. Bunu insan kendine nasıl izah eder. Tabi hayat akışı hayatın içinde bunlar var deyip geçip gidecek insanlar. Buna apartman sakinleri dahil ertesi gün zaten unuttular. Herkes kendi hayatına devam etti.

Hastaneye kaldırılan bu gariban insanın kalp krizinden öldüğü tahmin ediliyor ve neticeyi otopsi raporu ortaya koyacak. Soğuk morgda cansız bedeni bir sahibi bir yakını çıkar mı diye bekleyecek bir süre. Eğer kimsesi yoksa ki yoktur. Olsa bu halde olur muydu?

Sonra ne olacak biliyor musunuz? Kimsesizler mezarlığına gömülecek hiçbir yakını, tanıdığı ve kimsesi olmadan. Hayat ne acımasız değil mi? Bir klima üzerine oturuyorsun ve ölüyorsun gariban biri olarak. Ne kimsen var ne de soranın. Bundan daha acı olan ne var dünyada.

Sahi neyi bölemiyoruz, neyi bölüşemiyoruz bu dünyada. Yiyeceğin iki lokma sonra zaten karnın doyuyor. Bir ekmeği bölüşmeyip te neyi böleceğiz? Hayat ne acı değil mi birileri varlık içinde yüzerken birileri de bir klima üzerinde hayatını kaybediyor…