Cemre dedikleri

Esra Alkan

“Bugün cemre düştü” ifadesini her sene üç kez duyarız.

Cemre, ilkbaharın gelmesinden önce havada, suda ve toprakta oluşan değişiklikleri doğanın gözlenmesinden yola çıkarak ifade eden halk takvimindeki bir tabirdir.

Hayatı kolaylaştırmak, değerlendirmek, çeşitli işleri düzenlemek için meydana getirilmiş olan bu doğal takvimler, uzun süren gözlemlerin ve tecrübelerin ürünüdür.

Cemrenin toprağa düşmesiyle topraktaki yenilenmenin, bolluk ve bereketin başlayacağına inanılır.

Hayvancılığa ve tarıma bağlı toplumlarda baharın gelmesi ayrı bir anlam ifade etmiş, hayat yeniden canlanmış, üretim başlamış, bütün bunlar çeşitli törenlerle kutlanmış, bazı inanç ve uygulamalar meydana gelmiştir.

Pek çok kültürde yaratılış ve yenilenme mitlerinin asıl dinamikleri olan “ateş, su, toprak ve rüzgâr” aynı zamanda Nevruz gibi bahar kutlamalarının da temelini oluşturmaktadır.

Bazı Doğu kültürlerinde cemrenin yerin altından yükseldiğine dair inanışlar yer alırken Türk kültüründe cemrenin düştüğü inanışı yaygındır.

Türk-Altay halk kültüründe ve mitolojisinde "İmre (İmere/İmer) adında bir "cemre cini" olduğuna inanılır.

Bu mitlere göre İmre, ilkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir.

Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir.

Ardından da yere iner ve toprağı ısıtır.

Daha sonra ısınmış topraktan buhar yükselir.

Halk kültüründe cemreyle ilgili inanışlar efsanelere dönüşmüştür:

"Cemre gökte yaşayan yiğit bir delikanlıymış. Uzaktan gördüğü dünyaya karşı merak duymaya başlamış.  Havaya düşmüş. Toprak ananın kızlarından birine âşık olmuş.  Suya düşmüş, yıkanmış ve temizlendikten sonra toprağa düşmüş. Sonra sevgilisine kavuşmuş."

Yine başka bir halk inanışına göre, üçüncü cemrenin düştüğü akşam, poyraz rüzgârı ile lodos rüzgârı kavga ederler.

O gün ikindiden sonra, hangi rüzgâr eserse onun galip geldiği varsayılır.

Poyraz fazla eserse kış mevsiminin uzayacağına, lodos fazla eserse bahar günlerinin çabuk geleceğine inanılır.
 

Anadolu insanının cemre zamanı ritüelleri bu dönemin önemine dikkat çeker.

Çiftçiler tohum ekmek ya da bahçe sürmek gibi işlere başlamak için cemrenin düşmesini beklerler.

Ege Bölgesi'nde koç ve teke katımı, üçüncü cemrenin düşüşüne göre hesaplanır.

Yine halk arasındaki inanışa göre “uzun bacaklı cemre yağmurları” yağmazsa o yıl bereket olmaz.

Erzurum yöresinde cemrenin havaların ısınmasıyla ortaya çıkan bir sinek olduğu düşünülmektedir.

Rize halkı cemrenin yuva olduğuna ve o yuvadan siyah canlıların çıkıp etrafa yayıldığına inanmaktadır.

Uşak yöresindeki yaşlılar ise cemrenin suda göründüğünü söylerken, gençler yaşlıların gördüğü şeyin cemre değil kurbağa yumurtası olduğunu belirtmektedir.

Eskiden ailedeki en yaşlı kadın cemrenin düştüğü gün ateşteki külleri bir kaba doldurup avludaki karın üzerine daire şeklinde serpermiş.

Daha sonra ahali, cemrenin düştüğü gün karla buzla kaplı yollara kül, kum ve çakıl dökmek yerine ot, çöp, çiçek kırıntıları serpmeye başlamışlar.


Halkın yaşayışındaki bu uygulamalar edebiyatımıza da yansımıştır.

Divan şairleri tabiat ve çevre ile ilgili unsurları şiirlere konu etmiştir.

Divan şiirinde cemreyi konu alan şiirler Cemreviyye olarak adlandırılır.

Bu tür şairlerce pek rağbet görmemiştir.

Şeyh Gâlib, “Hüsn ü Aşk” mesnevisinde bahar mevsiminin geç gelmesi ile ilgili olarak cemreyi sorumlu tutarken onu cin olarak kişileştirir.

Gâlib’in cemreyi cine benzetmesi, Türk kültüründeki “İmer” ile alakalıdır.

Şeyhülislam Yahya da sevgilinin yüzünün aksinin gözüne düşmesi ile beraber gönlüne düşen aşk ateşini, cemrenin suya düşmesi ve suyun ısınması ile açıklar.

“Gözime aks-i ruhun düşmek ile yanmada gönlüm

Hevâ-yı dil katı germ oldı cemre âba düşelden”

Divan şairleri bu türün az sayıdaki örneklerinde cemre motifini şöyle ifade etmiştir.

“Cemreler düşdi çemen tâze vü ter
Lâle pîrâhenine saldı serer”           
                               

                                                                   Nev’izâde Atâyi

“Hemîşe tâb-ı ruhunla bahâra cemre düşer
Virür harâreti belki nehâra cemre düşer”  
 

                                                                   Karamanlı Aynî

“Kırıp hevâlarını zühd-i bârid-i şeyhe
Bezimde sâki-i gül-çehre cemreler düşürür”
   

                                                                    Lebib

“Cemreler her sene tâ biribirinin ardınca
Nevbâhar erdiği müjdeyle gülistâna gelir”  
    

                                                                     Nedim

Baharın müjdecisi cemre, tabiat gibi gönül iklimlerimize de can suyu olsun…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.