Hep konuşuruz; İnsanın insana saygısı, sevgisi kalmadı. Hatır gönül zaten yitik!
Yakınlarınızın komşularımızın vefasızlığından dem vururuz. Bayramda kapımızı çalan olmadı, oysa ziyaretçiler için pastalar börekler hazırlamıştık deriz...
Bırakın kentleri küçücük köylerde bile herkes kendi aleminde ancak tesadüfen karşılaştığınızda eliniz sıkılıyor.
Telefonda Yıldırım; "Abi, köylerde şehirlerde çok ölüm var. Kanıksandı artık. Cenazelerin selalarını sadece yakın çevresi duyuyor. Komşu köylerden, çevre camilerden vefat salaları bile verilmiyor, çoğundan haberimiz bile olmuyor" diyor.
İnsan bu kadar mı değersiz?
Başsağlıklarını, geçmiş olsunları yollarda, düğünlerde, pazarlarda tesadüfen karşılaştığımız yerlerde mi dileyeceğiz?
Adlarına şiirler yazılıp besteler yapılmayacak mı artık insanların?
Hele bir de yapay zekalar yaygınlaşsın da ondan sonra görelim insanın değerini! dediğinizi duyar gibiyim.
BBC'nin haberine göre Newyork Eyalet Meclisinin aldığı bir kararla; Bundan böyle Newyork'ta isteyenlerin cesetleri gübreye dönüştürülecekmiş!
Cesetlerin gübreye dönüştürülmesi ortalama yedi bin doları bulan tabutla gömülmeye veya yakmaya göre daha ucuza geliyormuş. Çevreciymiş; zararlı gazları daha az salıp çevreyi daha az kirletiyormuş. Mezar yeri sıkıntısına da bir çareymiş!
Konteyner içinde odun yongası kaba yonca ve çim ile karıştırılarak bir ay bekletilen cesetler çürüyüp toprağa karışıyormuş. Daha sonra ısıtılıp mikroplarından arındırıldıktan sonra torbaya konulan cesetler sahibine teslim ediliyormuş.
Al, cesedini babam!
istersen saksıya doldur üstüne çiçek dikip odanın bir köşesine veya balkona “Kaynana dili” çiçeğinin yanına koy, istersen bahçedeki ağacının dibine serp üstüne it işlesin!
Tercih senin...
Valla ben çocuklara; "Doğum nasıl gerçekse ölüm de gerçek ve mutlaktır. Götürün beni köyüme, hiç olmazsa beşbin sene ayağımı uzata uzata yatarım! Diyorum.
Dünkü haberlere göre, Avrupa Birliği Komisyonunda; börtü böceğin, çekirgenin, tırtılın, yılanın çıyanın, karasineğin sivrisineğin üretilmesi paketlenip satılması, yenmesi ile ilgili yasa görüşüldü.
Yani, börtü böceğin, yenilmesi, içilmesi üretilip satılması denetim altında serbest bırakıldı.
Börtü böceğin, protein bakımından zengin olduğu, üretim maliyetlerinin çok düşütüğü, çabuk ve çok olarak her yerde her ortamda üretilir olması, Dünya'nın birçok yerlerinde zaten yenildiği gibi gerekçeler gösterilerek yasalaştı.
Kısa zaman içinde marketlerin raflarında albenili (cicili bicili) paketler içinde dondurulmuş;
“Çekirge burgerler, tırtıl burgerler, yılan çıyan kızartmaları” görürsek şaşırmayalım!
Bu gidişle lanetlediğimiz domuzu bile arayacağız gibime geliyor?
Her şeye rağmen ben yine de Atilla İlhan'dan yanayım.
Yangınlar alevinden geçip de gelen dost,
Yanar olmuş yüreğin nar olmuş lilişan.
Sen insansın, sen insansın, sen insan...
Ağırbaşlı kitaplar senin adına,
En yiğit besteler seni söyler.
Dünya'da şarkılar misali yaşayansın sen,
Sen insansın, sen insansın, sen insan...
Yangınlar alevinden geçip de gelen dost,
Yelken gibi açılmışsın zalim rüzgara.
Hey lilişan, hey lilişan gülmüşüm ağlamışım.
Bir tuhaflık olmuş Dünyanın hali.
(Atilla İlhan)
Saygılarımla...