Bunu, CHP karşıtı bir insan olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin sade ve samimi vatandaşı olarak söylüyorum. Evet, artık ne Türkiye’nin ne de yaşadığımız yüzyılın, CHP ve benzeri partilere ihtiyacı yok.
Bu partinin, Anayasa Mahkemesi marifetiyle veya dışarıdan başka türlü zorlamalarla değil; bizzat kendisini feshetmek suretiyle kapanmasını doğru bulurum.
Bugünün dünyasında, CHP kafasındaki partilerin yeri yok.
CHP ve öncülü olan İttihat ve Terakki; 19. Yüzyıl sonlarından itibaren, İkinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönemin, yani 20. Yüzyılın ilk yarısının siyasî anlayışına dayanan yapılardır.
Akranları olan tüm Avrupa partileri, İkinci Dünya Savaşı ile birlikte sahneden çekildi. Stalin, Hitler, Mussolini, Franco gibi siyasetçiler ve partileri bunun önde gelen örnekleridir.
Hatta savaş sonrasının arkaik Ortadoğu rejimlerini oluşturan Baas partileri dahi birer birer tasfiye olup gitti. Eğer kaldı sayabileceksek, bir tek Suriye’deki Esat yönetimi kaldı. Hoş, geride bıraktığımız yıllar içinde bazı CHP’li siyasetçilerin eylem ve söylemleriyle Esat’a sahip çıkmaları da nafile değildi.
Burada küçük bir şerh koymayı da ihmal etmeyelim: Eğer CHP için daha makul bir dönem arayacaksak, Gazi Mustafa Kemal’in partiye ve devlete hâkim olduğu 1920’li yıllar ile 1930’larin ilk yarısını sayabiliriz.
Buradaki kısmî makuliyetin kaynağı ise; Gazi’nin Türk Milletine olan güveni ve inancıdır.
Büyük savaş sonrası, 1947’den itibaren yaptığı anlaşmalarla, Türkiye’yi hukuken ve fiilen
UMUTSUZ DENEMELER
ABD ve Batı İttifakına teslim eden İsmet İnönü sonrasında, merhum Bülent Ecevit, CHP’yi ‘bağımsızlıkçı ve çağdaş bir sol partiye’ dönüştürmeyi denedi.
Ne var ki; ne Ecevit’in müktesebatı böylesi çetin bir işi gerçekleştirmeye yeterliydi, ne de CHP’nin, Ecevit’in deyimiyle ‘hastalıklı yapısı’ böyle bir dönüşüme izin verecek esneklikteydi.
Merhum Deniz Baykal da, Almanya (Willi Brandt), İngiltere (Tony Blair) ve Fransa (François Mitterrand) başta olmak üzere, Avrupa’da esen ‘sosyal demokrasi’ rüzgârlarını da dikkate alarak, CHP’den bir ‘çağdaş sosyal demokrat parti’ çıkarmaya gayret etti.
Fakat, Deniz Baykal’ın, Türk insanının kültürel ve dinî değerleriyle bir türlü barışamayan bakış açısı ve yine CHP’deki ‘ülkeye ve topluma yabancı’ klikler bu değişime fırsat vermedi.
Daha da vahim olan, CHP’nin askerî ve sivil bürokraside her zaman var olan ‘gayriresmi iktidarı’ da böylesine bir değişim ve dönüşümü kabullenemezdi. Aksi, fiilî iktidarlarını kaybetmeleri olurdu.
İlginç değil mi; bugün bile yüksek yargıdan, hatta silahlı kuvvetlerden emekli olmuş birçok yüksek bürokrat, siyaseti CHP saflarında yürütüyor. Oysa bu ülkede 1950’den beri öyle veya böyle ‘sağ partiler’ iktidarı elinde tutuyor.
KÖTÜ MUTASYON
Ve nihayet Kemal Kılıçdaroğlu dönemi…
Deniz Baykal’a, ABD aparatı FETÖ eliyle kurulan ahlâksız kumpas sonrasında Genel Başkanlık koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu, aslında CHP’nin genetiğini değiştirmeyi başardı.
Fakat bu değişim ve dönüşüm, olması gereken ‘olumlu’ yönde gelişmedi. Tam tersine, ‘kötü bir mutasyon’ olarak, CHP’yi iyiden iyiye Türkiye’den uzaklaştırdı.
Baykal dönemine kadar, öyle veya böyle ‘ulusalcı-antiemperyalist-solcu’ gibi nitelikleri kendisine yakıştıran CHP ve eklentileri, dünya meselelerinde, tuhaf bir şekilde Batılı emperyalistlerin safında dizildi.
Herkes CHP ve eklentisi olan sol örgütleri ‘SSCB-Rusya yanlısı’ zannederken, (Geçmişte hep yasadışı yürüyen TKP hariç) alayı birden Amerikancı ve Avrupacı çıktılar.
1970’li yıllarda ‘IMF defol’ diye slogan atan keskin sosyalistler, Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 2013’te IMF’ye son borç taksitini de ödeyip ilişkiyi kestikten sonra hırçınlaştılar. Açın bakın, bu tayfanın son 10 yılda yazıp-çizdiklerine, hepsi birer ‘yılmaz IMF savunucuları’ kesilmişlerdir. Neyse, konuyu dağıtmayalım…
SON ÇIRPINIŞ
CHP, ‘legal bir kitle partisi’ olarak ömrünü çoktan tamamlamış, tarihdışı bir siyasî yapı haline gelmiştir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 2023 Milletvekili ve Cumhurbaşkanı Seçimleri için kurduğu 6 artı bilmemkaçlı masa, CHP cesedini canlandırmak uğruna yapılan son çılgınlıktı. O da denendi; ölünün yüzü pudralandı. Ama fayda vermedi.
Umutsuz deneme, Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaseten sonu oldu.
Artık CHP için son bir deneme kalmıştı; PKK ile perdesiz, kamuflajsız, paravansız, doğrudan ittifak…
Şimdi Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu CHP’si, can havliyle, PKK potasında DEM’lenerek, son kozlarını oynuyor.
Sonuç verir mi? İmkânsız. Zira CHP tipi partilerin çağı geçti. Bundan sonrasında, CHP için marjinal ve nostaljik takılmaktan öte yol yok. Tıpkı Atatürkçü Düşünce Derneği gibi. O dernek de zerre miskal ilham ve örnek almadığı Gazi Mustafa Kemal’i kullanarak, olabileceği kadarını oldu. CHP için de gidilecek son nokta orası.
Göründüğü kadarıyla CHP, istifa ve iç isyan depremleriyle sarsılmasına rağmen, 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde nihaî kozunu oynayacak. Elbette bu kez de kaybedecek.
Sonrası…
Sonrası için iyimser senaryo; Muharrem İnce veya benzer bir siyasetçinin, CHP’nin bir türlü dolduramadığı ‘sol açığı’ kapatacak yeni bir hareket oluşturmasıdır.
Kötümser senaryoya gelince… Bu mevzuda zihnimde oturtabildiğim, makul bir senaryo henüz bulunmuyor.