Lafı dolandırmadan, düz soralım: PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı hangi partiye mensup?
Kâğıt üzerinde CHP üyesi olabilir. Hakiki mensubiyetini de bilmesi gereken tüm vatandaşlar biliyor. Yüzlerce PKK yöneticisi ve militanıyla telefon görüşmeleri, irtibatları tespit edilmiş. Terör örgütünün Avrupa temsilcilerinden birisiyle kanka vaziyetlerinde… Belediyeye yakın akrabalardan başlamak üzere, kendi mensubiyetine uygun şahısları doldurmuş. Dahası, bugüne kadar ağzından “Ben PKK’lı değilim. Teröre ve şiddete karşıyım. Geçmişte HDP’li filan olsam da bugün CHP’liyim…” manasına gelecek bir sözü, en azından şahsen duymadım. Hatta konuşurken, kelimeleri kurnazca seçerek, ‘PKK’yı baş tacı edercesine’ cümleler kurduğu da sır değil.
Güvenlik birimleri bu zatı takibe almış. Terör örgütüyle bir yığın bağlantı ve ilişki tespit etmiş. Bunları fizikî ve teknik takiple belgelendirmiş. Konu savcılığa intikal etmiş. Savcılık toplanan deliller ışığında, tutuklama talebiyle dava açmış. Mahkeme de davayı hukuka uygun bulmuş; kabul ederek, şahsın tutuklanmasına karar vermiş.
MIZRAK VE ÇUVAL
Her ne kadar anılan zat ‘CHP’li olduğunu’ söylemese de CHP Genel Başkanı Özgür Özel, muhtemelen ‘Gölge Genel Başkan’ Ekrem İmamoğlu’nun dayatmasıyla, tutuklanma olayına karşı resmen savaş ilan etti. Tüm belediye başkanlarını, milletvekillerini, Parti Meclisi üyelerini ve dahi ileri gelen ve ileri giden tüm şürekâsını Esenyurt’a toplayıp, mevzi kazmaya girişti.
Mardin, Batman ve Halfeti’nin DEM’li belediye başkanlarının da görevden uzaklaştırılması, bir bakıma CHP için turnusol kâğıdı olacak gibi. Esenyurt’ta ‘CHP’li Başkan’ diyerek sahiplendiler; bakalım Mardin, Batman ve Halfeti için mızrağı sığdıracak çuval bulabilecekler mi?
Ne oluyoruz yahu? Tutuklanan zat, her ne kadar üzerine atılı suçlamaları toptan reddettiğini söylese de ne PKK’lı olmadığını ve ne de terör örgütü üyeleriyle var olan, güvenlik birimlerince de tespit edilmiş ilişkilerini inkâr etmiyor. Sadece irtibatlarının ‘insanî ilişkiler kapsamında’ olduğunu söyleyerek, buna da mahkemenin ve kamuoyunun inanmasını bekliyor. Yerseniz tabi…
NEYİN GAYRETKEŞLİĞİ BU?
CHP’ye ne oluyor da terör örgütü üyeliği suçlamasıyla ve ciddi delillere dayanılarak tutuklanmış, hakikatte ise bir başka partinin mensubu olan şahıs için kıyametleri koparıyor? Daha da vahim olan, koskoca Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı, davayı yürüten Cumhuriyet Savcısını, adını da ifşa etmek suretiyle tehdit ediyor.
Esas Oğlan İmamoğlu ise, Özgür Özel’i de sollayacak bir şeditlikle PKK’ya müzahir şahsı sahipleniyor. Elinden gelse, soruşturmayı yürüten emniyet mensuplarını da savcıyı da mahkemeyi de bir kaşık suda boğacak. İşin tuhaf yanı, megaloman kişilikli bu zat, kendisini öylesine kudretli bir mevkide görüyor ki, sanırsınız Cumhurbaşkanlığı makamını da aşmış Padişah olmuş…
Böylesi şahıslar mı Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmeye talip oluyor? Siyasî muhalefet yapmakla hukukun ve devletin temellerine dinamit koymak aynı şey değildir.
Türk Devleti, sınırı aşan ve arkasına aldığını vehmettiği güçlere dayanarak, devlet ve millet hukukunu çiğneyenlerin cezasını ‘yarına’ bıraksa da ‘yanına’ bırakmaz. İhanet edenler, biraz gecikmeyle de olsa, Türk Devleti’ne ve Türk Milleti’ne ihanetin bedelini bir şekilde öder.
CHP NASIL KURTULUR?
Burada asıl büyük sorunumuz, CHP’nin içine düştüğü ve çırpındıkça da battığı bataklıktan nasıl kurtulacağıdır. Merhum Deniz Baykal’ın bir FETÖ kumpasıyla Genel Başkanlıktan ayrılmak zorunda bırakılmasıyla önü açılan Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin genetiğini fena halde bozdu. Cumhuriyetimizin kuruluşunda etkin rol oynayan, Gazi Mustafa Kemal’in bizzat öncülüğünde kurulan ve temelleri Kuvayı Milliye’ye dayanan CHP’nin, ‘ülke bütünlüğü ve Cumhuriyetle sorunu olan’ siyasî yapılarla, hatta onların yasadışı uzantılarıyla oyundaşlığa soyunması, kabul edilebilir bir durum değildir.
Nitekim CHP içindeki bazı Atatürkçü ve Ulusalcı belediye başkanı, milletvekili veya teşkilat yöneticileri, PKK’nın siyasî uzantısı olan DEM Partili bir şahsın peşinden bunca koşulmasından, sahiplenilmesinden ciddi şekilde rahatsız.
Doğrusu, CHP’nin yaşadığı savrulmadan kurtuluşu da bu Atatürkçü ve Ulusalcı partililere bağlı. Eğer onlar CHP’ye sahip çıkar; partiyi, çıkarılmış olduğu raylara yeniden oturtabilirse, hem CHP’ye hem de ülkeye büyük bir hizmet etmiş olurlar.
Peki, bu noktada çok umutvar mıyım? Maalesef değilim. Çünkü CHP, ne Özgür Özel’in, ne Ekrem İmamoğlu’nun ne de Mansur Yavaş’ın inisiyatifinde bir siyasî yapı değil. Hatta CHP, ülke içinden yönlendirilen, kumanda edilen bir parti de değil. ABD, AB ve NATO eksenli tüm emperyalist odakların eli CHP’nin üzerinden hiç gitmiyor.
Zor… Çok zor. Fakat başka da bir umut ışığı görünmüyor.