Ciddiyet, tutarlılık ve yönetim

Nurullah Aydın

 

Ne kadar Yalaka, Liboş, Yandaş, Candaş, Bölücü, İslamcı, Mürteci, Yobaz, Sapık, Hırsız, Yalancı, Talancı, Ajan, Muhbir, Haber elemanı, Tetikçi, Trol varsa onlar konuşuyor yazıyor. Sırıtıyorlar, ağızlarından salyalar akıyor.

Korku sığınağındakiler de var, susturulamayanlar da var.

Gerçeklerden korkuyorlar.

Birçok kişi ne diyor?

Aman konuşma başın belaya girer!

Aman yazma işini bitirirler!

Etliye sütlüye sakın karışma başın ağrır!

Tepelerdekileri eleştirme senin için hiç iyi olmaz!

Aman geri dur, öne çıkma!

Senin neyine gerek, sen mi kurtaracaksın vatanı?

Artık iş işten geçti, bu işin geri dönüşü yok artık. Kadere razı ol!

Adamlar her yeri ele geçirdiler!

İleri demokrasiye hızla adım atmış olan Türkiye’de; halkı uyutmak, uyuşturmak, bilim insanları, gazeteciler ve yazarları ise sindirmek susturmak için olarak en çok duyduğumuz; mücadele gücünü kırmak amacıyla söylenen, söyletilen sözler, telkinler bunlar…

Oysa soruyoruz;

Taşıdığınız insani, vicdani değerlerle bu düşünceler, sözler, tavırlar size yakışıyor mu?

Sizler kimdiniz? Gerçekleri söylemek yazmak anlatmak konusunda karanlıklardan aydınlığa çıkmakta, semiren sömüren istismar edenlere karşı azimli insanlar değil miydiniz?

Olup bitenlere gönlünüz vicdanınız razı oluyor mu?

Böyle şeyler olur deyip sineye çekilecek, sessiz kalınacak, ne var bunda diyecek kadar her şey normal mi gidiyor?

Sütre gerisine saklanmak, gerçekleri, doğruları savunamamak, haksızlıklara, adaletsizliklere ve baskılara karşı sessiz kalmak gerçek vatanseverlere yakışıyor mu?

Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Sözü sizce neyi ifade ediyor acaba?

Doğruları, gerçekleri yazan…

Ülkenin çıkarlarını her türlü ortamda azimle savunan…

Bu uğurda her şeyi göze alanların Makyavelist yöntemlerle, önlerinin kesilmesine ve susturulmasına çalışılması sizlerce ileri demokrasinin bir gereği midir acaba?

ABD emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı ülkede neredeyse tek başına mücadele verir durumda olan TV ve gazetelere haksız ve yersiz gerekçelerle, hukuka aykırı biçimde susturulmaya çalışılması; olur böyle şeyler, tekerlemesine giren sıradan bir olay mıdır?

Yoksa, bir türlü görülemeyen, sezilemeyen, algılanamayan büyük bir gafletin aymazlığı mıdır?

Birçok kişi, kurum ve kuruluş; bu demokrasi katliamını görmede, duymada ve haber yapmada akıl almaz bir biçimde sessiz ve eylemsiz kalıyorlar.

Onlar için korku dağları aşıyor.

Unutulmamalıdır ki; diktatörlükler bir günde kurulmuyor.

Böyle bir rejimi yerleştirmek için para, biat, din, baskı, korku yerleştirmek yeterlidir.

O yolda ilk adımlar evvela ürkek ürkek atılır.

Demokrasinin usullerinden faydalanarak, yani milletin reyi ile gelmiş bulunanlar sonradan bir diktatörlük hevesine kapıldıklarında, soğukkanlı davranırlar.

Kadayıfın altının kızarması beklenir.

Artık belli olmuş sırayı takip ederek özgürlük diye diye özgürlükler teker teker azaltılır, muhalifleri teker teker susturulur, sonra meydan yalakalara kalır. Yaşa varol sesleri her yerde yankılanır.

Totaliter rejime giden ülkelerde sıra aynıdır.

Ama diktatörlerin sonu da bellidir.

Günün Sözü: Gururunun ve kibrinin esiri olmuş insandan daha alçak biri olamaz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.