Bir önceki yazıda, kırsalda yaşamanın maliyetinin artık eskisi kadar ucuz olmadığını anlatmaya çalışmıştım. Özellikle tarımsal işçilik ücretlerinin hayli yükseldiğini, bunun da maliyetlere doğrudan yansıyacağını dile getirmiştim.
Tarım ürünlerinin üreticiden tüketiciye ulaşmasında ciddi bir zincir sorunu yaşıyoruz. Çiftçiden 1 liraya alının ürünün, tüketiciye 5-10 hatta bazen 20 liraya satıldığına sık sık tanık oluyoruz.
Çiftçilerimiz, tarımsal ürünleri üretmek için 2 ayla 12 ay arasında değişen sürelerde emek veriyor. Ürünü yetiştirmek için masraf yapıyor. Sonuçta o ürünü bir kez satıyor ve ne kazanırsa orada kazanıyor. Fakat o ürünü çiftçiden alıp da pazarlayan aracılar, ürünler üzerinden her gün kazanıyor.
Zincir sorunu dedik. Bu sorunun merkezinde hal spekülatörlüğü yer alıyor. Kabul edelim, Türkiye’deki yaş sebze-meyve halleri adeta mafyalaşmış durumda.
Devlet, üretici ile tüccarı buluşturmak için hal kuruyor; fakat oluşan sistem, çiftçinin ürününü en iyi fiyatla satmasına değil, öldü fiyatına kapatılmasına yol açıyor. Yani bir yerlerde ciddi terslikler var.
Şehirlerde kurulan hallerde, muhtemelen 40-50, bilemediniz 100 tane komisyoncu bulunuyor. Bu komisyoncular, sanki her gün aralarında gizli bir anlaşma yapıyor ve çiftçinin ürününü istedikleri fiyattan alıyor. Yine büyük şehirlerdeki, ürünü perakende satıcıyla buluşturan haller ile ürünü çiftçiden toplayan haller arasında sanki örtülü bir anlaşma var. Bir ürün bollaştı da kentlerdeki satış fiyatı düşmeye başladı mı, bu kez alıcı halden satıcı hale ürün gönderilmesi yavaşlatılıyor. Böylece tüketicinin ucuza mal alması da engelleniyor.
İşin diğer ayağında ise, zincir marketlerin, çitçinin ürününü tarlada ucuza kapatması; buna karşılık binlerce mağazasında tüketiciye fahiş fiyatla mal satması gerçeği var.
Üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasındaki uçurum, sadece yaş meyve-sebzede değil, aynı zamanda diğer tarımsal ürünlerde de geçerli. Burada da büyük sermayeli tüccarlar ürün fiyatını belirliyor. Mesela 2 yıl önce, Hükümet, depolarda kalan patatesleri satın alarak fakir fukaraya bedelsiz olarak dağıtmıştı. O zaman, “Çiftçimizin elinde kalan ürünü alıp mağduriyetini gideriyoruz…” denmişti. Oysa çiftçinin patates depolama gibi bir imkânı yoktu. Alınan patates de, tüccarların çiftçilerden ucuza kapattığı ve Nevşehir’deki doğal depolarda stokladığı ürünlerdi. Neyse…
Peki, tarımsal ürünlerdeki bu tedarik zinciri sorunu nasıl aşılabilir?
Elbette işin uzmanları bu konuda çok sayıda öneri getirebilir. Biz de, bir şekilde tarımsal faaliyetlerin içinde olan kimliğimizle, mevzuya katkıda bulunmak üzere önerilerimizi paylaşalım.
Çözüm, iki farklı boyut üzerinden gidilerek üretilebilir:
Birincisi, Türkiye’deki ‘hal tekelini’ kaldırmaktır. Mademki isteyen istediği yerde AVM veya zincir market açabiliyor, her isteyen de istediği yerde hal kurabilmelidir. Hatırlatalım, barolar için bile rekabetin yolu açılmışken, tarımsal ürünlerin alınıp satıldığı haller neden tekel olsun ki?
Bu meyanda yapılması gereken ikinci düzenleme, üreticinin, ürettiği malı serbestçe pazarlamasının yolunu açmaktır. Ticaret ve girişimcilik, Anayasamıza göre serbest değil mi? O halde neden üreticiler, ürünlerini götürüp halde satmak zorunda bırakılıyor? Bu konuda bir serbestliğe gidilmeli; üretici malını isterse halde, isterse cami önünde, yol kenarında veya işporta tezgâhında satabilmelidir.
Gelelim çözümün ikinci boyutuna…
Malum, Tarım Kredi Kooperatifleri, ‘Kooperatif Market’ adıyla epeyce bir zincir market şubesi oluşturdu. Fakat kurulan sistem, hem ürün çeşitliliğini yeterince sağlamaktan uzak, hem de sistemin zamanla ‘KİT’leşmesi riski’ bulunuyor. Bir zincir marketi 2-3 kişi idare ederken, Kooperatif Marketleri bundan daha fazla eleman çalıştırırsa, sistem giderek KİT’leşir ve yozlaşır. Bu riski ortadan kaldırmak için gereken tedbirler alınmalıdır.
Yanısıra, Kooperatif Marketlerin sayısı hızla artırılmalıdır. Sıradan bir zincir marketin 10-15 bin şubesi varken, piyasayı 500-600 şubeyle dengelemek mümkün değildir.
Bu noktada, mahalle bakkallarında raf açma şeklindeki Bakkal-Koop uygulaması, iyi bir çıkış yolu olabilir. Sistem, Anadolu’daki bakkal ve zincir olmayan yerel marketlerin büyük çoğunluğunu kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Bakkal ve yerel marketlerdeki kooperatif ürünlerinin etiketlerine mutlaka karekod konulmalı, tüketiciler bu kodları cep telefonuyla okutmak suretiyle fiyat denetimini yapabilmelidir.
Yine internet uygulamalarının getirdiği imkânlar kullanılarak, her bir bakkal veya yerel marketin, stokları azaldığında veya bittiğinde, uygulama üzerinden ürün talep edebilmesine imkân tanınmalıdır. Böylelikle kooperatif ürünlerine erişim son derece kolaylaşmış olacaktır.
Tabi burada, Türkiye’deki tüm üretici kooperatifleri de bu işin içine dâhil edilmelidir. Bu kooperatifler, üreticilerin ürettiği her türlü ürünü alıp, Kooperatif Market üzerinden satışa sunabilmelidir. Ayrıca bu kooperatifler, zincir marketlerin ürün alımlarını da gerçekleştirmelidir. Hatta fiyatların oluşumunda, kooperatifler doğrudan etkin hale getirilmelidir.
Böylelikle üreticinin ürünleri, piyasa spekülatörlerinin insafına bırakılmadığı gibi, tüketiciler de korunmuş olur.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve ilgili Hükümet kuruluşları, bu meseleye biraz daha ilgi göstermeli, sorunu kökten çözecek tedbirleri bir an önce hayata geçirmelidir.