Sayın ABDULLAH Gül Cumhurbaşkanı olunca kendisi Kara Kuvvetleri Komutanıydı. Yanı başında oturan Genel Kurmay Başkanı ayağa kalmasına rağmen kendisi kalmamıştı. Kendisi genel kurmay başkanı olunca ilk ziyaretini Güneydoğuya yapmıştı da “Öldürmekle bu iş bitmez” demişti. İşte orada onun vazifesi bitmişti. Sana bütün bölge halkını öldür diyen yok elebaşlarını öldürmeden de etkisiz hale getirmek senin vazifendi neden bu kolay yolu seçti bilinmez. Daha sonra oğlunun aranan PKK’lılarla fotoğrafları çıktı. Kürt kızlarıyla alem yaptıkları iddia edildi. İşte bu zat şu sıralar ABD ve Çin sevdasına düşmüş. Türkiye’den çok bu iki ülkeye gidiyormuş. Çin dönüşü bizim idarecilere tavsiyesi var: “Doğu Türkistan’dan gelen kaçan muhalifler geri iade edilirse Çin ile aramızın düzeleceğine inanıyorum” demiş. Bunu kıymetli Çin hediyelerinin hatırına yaptığı söylenmektedir. Oysa kendisinin o hediyeleri alması için devletimiz hem imkan verdi hem fırsatı var. Neden bir Çinli arzusuyla konuşur bilemem. Yani İnönü zamanında Türkistan’dan zulümden kaçanların Stalin’in tehdidiyle iade edilmesi gibi korkakça, alçakça bir işin yapılmasını nasıl arzularlar bilinmez. Şayet dikkate alınırsa ne kötü bir iş olur. “Yiyen ağız utanır” derler ya…
Çin devleti kendisiyle ticaret yapan muhataplarına iki şartı vardır. Birincisi, Doğu Türkistan Türkleri ile alakanız olmayacak. Rabia Kader Hanımdan uzak duracaksınız, vize vermeyeceksiniz. Nitekim Japonya’dan başka vize veren yok. Şayet en basit bir alaka dahi olsa ticareti keserim. İkincisi de Tibet’in bağımsızlığı için çabalayan Dalay Lama ile alakası olanlara da aynı muameleyi yaparım. Bu isteğe nasıl alet olur bilinmez. Kendisi de göçmendir. Nereden geldilerse oraya ailesi tekrar iade edilse tehlike olmamasına rağmen razı olur mu bilmem. Bu arada belirtmeliyim ki bizdeki Maocuların orada dış ticaret merkezinde bir masa sahibi olarak Türkiye’ye yapılacak olan ticaretten belli bir yüzde aldıkları iddiası vardır. 1995 yılında bir Çin heyeti gelir. Doğu Perinçek’i ziyaret ederler. Perinçek onlara “neden Maoculuğu terk edip kapitalizme sarıldıklarını oysa Türkiye’de her kesin Maocu olduğunu, onun yolundan gittiğini” anlatır. Onlar da inanır utanırlar. Mecliste muhalefetten kiminle görüşebileceklerini sorarlar. Onlar da Muhsin Yazıcıoğlu ile görüşmelerini tavsiye eder. Muhsin Yazıcıoğlu ile görüştüklerinde “siz de Maocu musunuz Doğu Perinçek böyle dedi” derler. Muhsin Yazıcıoğlu da “kendilerinden yani bir kişiden başka Perinçek’ten başka Maocu yoktur yalan söylemiş” der. 1982 yılında Kenan Evren Çin’e resmi ziyarette bulunur. Çin başkanı “nüfusunuz kaç?” diye sorar. O da 40 milyon der. “O zaman herkes birbirini ismen tanır öyleyse” cevabını verir. Kendilerinin nüfusu o zaman 800 milyon. Ona mı akılları takıldı da herkesi kendileri gibi zannederler bilinmez. Martta her tarafı ateşe vereceklerini söyler bu nesli tükenmiş kelaynak. Yanındaki sözde milliyetçi bakan bozuntuları olmak üzere ellerine beraberce ateş alıp sokağa çıkarlar mı o ateşte kendileri de yanar mı göreceğiz.
NOT: Göktürkleri de kıymetli hediyelerle, güzel Çinli kızlarla kandırmışlardı. Bu kandırış yıkılışla son bulmuştu. Bereket Paşa devletin başı değil.