Ateşler içinde yanıyor, kuzucuk. Az öncede yoğun bakıma aldılar. Alev, alev yanıyor. Şimdi doktor odasından çıktı. Ne olur bey bir soralım neler oluyor.
“Doktor bey, doktor bey yoğun bakımdaki evladımız ne durumda. İçimiz kan ağlıyor.”
Doktor bir hışımla ailenin üzerine yürüyerek;
“Allah bunun hesabını öteki dünyada size soracak. O çocuk iyi olur mu bilmem ama aslında onun değil de şu an sizin şuan yoğun bakımda cayır, cayır yanmanız lazımdı esasında.”
Kadın ve adam neye uğradıklarını şaşırmışlardı. “Aman doktorum siz yanlış hasta için bu lafları bize söylüyor olabilir misiniz? Bizim çocuğumuzun adı.”
Doktor sinirli, sinirli içindeki öfkeyi kusarcasına “Dünya değil mi sizin evladınız.” Kadın ve adam beyninden vurulmuşçasına başlarını önüne eğerek “Evet doktor bey, Dünya bizim evladımız.” Doktor “bizinle akraba olduğuma bir insan olduğuma utanıyorum. Bunun vebalini elbet bende taşıyorum ama üzgünüm.” Kadın ellerini yüzüne kapatırken hıçkırıyordu. Kadının kocası son durumu ne hocam öğrenebilir miyiz? Lütfen. “Doktor” Tabi onun ne durumda olduğunu öğrenebilirsiniz. Bu sizin hakkınız ama keşke onu bu duruma sokmadan aklınız başınıza alsaydınız. Çocuğunuz olağanüstü bir travma yaşıyor maalesef. Avustralya bölgesinde bir yangın var, hala söndüremiyoruz. Bazı iyi niyetli hücreler içinde yanan Kuala ve diğer hayvanları kurtarırken, bazı beyinleri kanser olmuş hücreler (insanlar) develeri, atları ve diğer hayvanları su kaynaklarını harcıyor diye vuruyor. Maalesef ben kendi adıma hiç umutlu değilim. Dünyanın alt tarafı, tıbben konuşursak güneyi yani Avustralya bölgesindeki yangın, tıbbi olarak konuşmak gerekirse biz ona sonbahar diyoruz, o zamana kadar söndürmek mümkün görülmüyor. Zaten yangın iki ayı geçkin bir süredir devam ediyor. Mevsimsel kış olgusu dünyanın şuan vücudun kuzey kısmında, güney bölgesi ise yaz bilmem anlatabiliyor muyum? Kuzeye ilkbahar gelirken güney kısmına sonbahar gelecek. Bir an önce buraya sonbahar gelmeli. İnanın şuan durum çok kritik. Beklentimiz sonbahar değil, aslında. Esas beklentimiz yangınları söndürebilecek yağmurların yağması. Lütfen yağmur yağması için dua edin. Yazında yağabilir, tabi ki. Allahtan umut kesilmez.”
Uğur böceğiniz diyor ki!
Şuan Avustralya yanıyor. Maalesef bazı insanlar Kuala veya bazı hayvanları kurtarırken bazıları ise atları, develeri su kaynaklarını tükettikleri için öldürülüyorlar. İki ayı geçkin bir süredir Avustralya yanıyor.
Bre gafil insanoğlu, inanın bu topluluğun bir üyesi olarak kendimden utanç duyuyorum. Bize yüce Allah’ımızın emaneti olan kendine bakma yetisi bile olmayan “Dünya” isimli çocuğu bu hale biz getirdik. Yaşı milyarları aşıyor belki ama o hala bir çocuk. Biz insanoğlu ve kızı ona ne eziyetler ettik, bir bilseniz. Ormanlarını mı yakmadık. Hayvan nesillerini mi kurutmadık. Havaya, suya zararlı maddeleri kimyasalları mı akıtmadık. Savaşlar mı yapmadık, nükleer atıklar mı atmadık. İçindeki canlıları mı yok etmedik. Neler yaptık bu çocuğa biz neler. Bizim bu yaptığımız kötülüğü hor gördüğümüz, akılsız diye nitelendirdiğimiz hiçbir hayvan yapmadı. Akıllı olan zeki olan biz insanoğlu ve kızı yaptık. Akıllıyız, zekiyiz ama aklımız başında değil ki. Aklımızı para, pul, meta almış. Materyalist, emperyalist düşüncelerin kölesi olmuşuz. Oncu, buncu, olduk ama bir dünya sever, olamadık. İçimizi insan, hayvan bitki ve doğallığı sever kılamadık. Yazıklar olsun biz insanoğlu ve kızına.
Yazık bu çocuğa ya! Yazık bu dünyamıza, mevsim yakında değişecek. Güney yarımküredeki bu yangınlar inşallah, kuzey yarımkürede de olmaz. Ancak pekte ümit var değilim. Ve biz insanoğlu ve kızı kendimize gelip önce kirletmemeyi öğrenip, birde bu kirliliğe karşı mücadele edersek o zaman dünyamızı kurtarabiliriz. Yoksa vay halimize!
Doktordan aldığımız son habere göre eğer “Dünya’nın temizliğine dikkat edilmezse. Plastiklerden, kimyasal atıklardan, dünyanın habitatına uygun olmayan yapılaşmalardan, savaşlardan, nükleer çalışmalardan vazgeçilmedikçe dere yatakları, ormanlar talanına devam edildikçe, hayvanlara hayvanca davranılmadıkça çünkü insanca yaklaşım onları öldürüyor. O zaman Dünya’dan ümidinizi kesin. Aklınızı başınıza almazsanız, Dünya ölür. Ölürken de sizi sağ bırakmaz. Cümleten başımız sağ olsun. Yüce Allah dünyayı bu hale sokan biz insanoğlu ve de kızını öbür dünyada sabırla bizi bekliyor. Onun için dünya adına yaptığınız her kötülüğün cezasını çekeceğiz. Ben kime diyorum ya, daha hala elindeki çöpü yere atıyor, şu gafile bak. Hah şöyle al onu çöpe at. İşte bu kadar!”
Aldığımız son bir habere göre, Dünya son anda kendi biraz gelir gibi oldu. O arada şu sözleri söylediğini doktor ilan etti.
“Dünyaya yani bana sevgi ile yaklaşan bana zarar vermeyen herkese selam olsun. Benim için yüreğinde sızı hisseden beni sevenlerime, içimde barındırdığım, bütün canlı, cansız varlıklara saygı ve sevgiyle yaklaşanlara selam olsun. Bana zarar veren herkesi Allah’ıma şikâyetim var. Beni bu hale getirenlerden Allah sorsun ne deyim.”
Bakın peygamber efendimiz bir hadisinde ne diyor.
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” (Müslim, Îmân 93-94; Tirmizî, Et’ime 45; İbni Mâce, Mukaddime, 9)
Sevginin hükmettiği bir dünya istiyorum. Ya siz?