ÇOLPAN - 3 (Öne çıkan kimi şiirleri ve bağlamı)

İrfan Paksoy

GİRİŞ…

1937-1938 döneminde Stalin tarafından SSCB bünyesindeki Türk illerinde gerçekleştirilen Büyük Tasfiye, Büyük Temizlik ya da Repressiya bağlamında sözde mahkemelerde mesnetsiz ithamlarla yargılanıp ölüme mahkûm edilen aydınlardan biri de 4 Ekim 1938 tarihinde kurşuna dizilerek öldürülen Özbekistan Türkü Abdülhamit Süleyman Çolpan (1897-1938)’dır. Merhumun vefatının 85. yıldönümünde “Çolpan-1” başlıklı yazımızda öz ve edebî yaşamını anlattıktan sonra geçen haftaki “Çolpan-2” başlıklı yazımızdan başlamak üzere bu ve takip eden üç bölümde de öne çıkan kimi şiirleri ile birlikte anmaya devam edeceğiz.

BOZULAN ÜLKEYE…

Ey, dağları göklere selâm veren büyük ülke,
Ne içindir senin başında kara bulutlu bu gölge?
Cennetlerin kevseri gibi dupduru,
Sedeflerin tanesi gibi tertemiz

Serin sular dağdan aşağı inerken,
Damlaları yağmur gibi uçarken,
Niçin ağlar gibi inlerler?
Düşman var mı, deyip dört tarafı dinlerler?

Tabiatın harâreti yok ateşinde,
Şırıl şırıl kaynayıp çıkan pınarlar
Her karanlık, korkunç gecenin yüzünde
Şifâ dileyip gelmesin der, konaklar!

-Bu niye?

Anlat bana.
Nazarlıklar hamâyiller [1] takınan,
Kırlarda lâle yaprağına bürünen,
Dağ-taşlarda oyun oynayan,
Koşuşan

Güzel kızlar, taze gelinler nerede?
Cevap yok mu göklerden de yerden de,
Harap olan ülkeden de.
At binende kuşlar gibi uçucu,

Hür ve serbest havaları kucaklayıcı,
At sürende uçan kuşu tutucu,
Uçan kuş gibi genç yiğitler nerede?
Dağların sahibi … kartallar nerede?

Senin sağlam sert bağrını yıllardır ezenler,
Sen bıksan da lânetlesen de göğsünde gezenler
Senin hür toprağında hakkı olmayan efendiler,
Niye seni bir kul gibi acımasız çiğnerler?

Niye senin kalın sesin “git” demiyor onlara?
Niye senin hür gönlün hürriyet vermez kullara?
Niye yine bedeninde kamçıların gülüşü?
Niye senin hayatında ümitlerin ölüşü?

Niye yalnız kan olmuştur ülüşün?
Niye bunca ümitsizdir duruşun?
Niçin gözlerinde tutuşturan bir alev yok?
Niçin gecelerinde kurtlarının karnı tok?

Niçin gazabını uyandırmaz zehir ve ok?
Niçin varlığında bu derece bozgunluk?
Niçin öç bulutu sellerini yağdırmaz?
Niçin güç tanrısı var gücüyle saldırmaz?

Gel, ben sana kısaca bir destan okuyayım,
Kulağına mâzîden bir masal dokuyayım.
Gel, gözünün yaşlarını silip alayım,
Gel, yaralı vücudunu göreyim…

Niçin devrilmiş, yıkılmış
Ağır tacın zehirli oku göğsünde?
Niçin düşmanlarını bir zaman
Yok edici demirli öç yok sende?
Ey, hiçbir kulluğu kabul etmeyen hür ülke,
Niye senin boğazını boğup durur bu gölge?

ŞAİRİN KENDİ GÖNLÜ ÜZERİNDEN HALKINA SESLENİŞİ…

Şair 7 Ağustos 1922 tarihinde Taşkent’te yazmış olduğu “Gönül” başlıklı aşağıdaki şiirinde sözde kendi gönlüne gerçekte ise halkına seslenerek ülkesinde egemen olan Bolşevik idareye karşı susmamalarını, karşı koymalarını, zulmün kalıcı olmadığını ve hür doğmuş insanlar olarak kendilerini köleleştirmek isteyen Bolşeviklere boyun eğmemelerini ve boyunlarına esâret zinciri geçirmemelerini dile getirir.

GÖNÜL

Boyun eğme,

Ne feryadın ne sesin var,
Niçin sen bunca suskunlaştın?
Hakâret gönlü incitmez,
Alçaklık sona ermez mi?

Zincirler parçlanmaz mı?
Kılıçlar şimdi kırılmaz mı?
Dirisin, ölmemişsin,
Sen de âdem, sen de insansın,

Zincir takma,
Boyun eğme,
Ki sen de hür doğmuşsun

ZİNCİR VE ZİNDAN METAFORU…

Şairin 15 Eylül1922 tarihinde Taşkent’te yazmış olduğu “Zincir” başlıklı aşağıdaki şiirde zincir ve zindan metaforları üzerinden ülkedeki kızıl yönetim anlatılmaktadır.

ZİNCİR…

Zincir, gövdemdeki izler, bugün de bitmiş değildir!
Demir parmaklarının yarası büsbütün gitmiş değildir!
Ne müthiş, ne soğuk-uğursuz, ne iğrenç kucağın var!
İnsanlık tarihinin her bir safhasında kanlı yaran var!

Yumulmaz gözlerinin her biri bir ülkeyi kahreder,
Yalnız bir varlığındır ki bütün varlığı zehreyler.
Kılıç ile senin hâkimiyetinde uzun yıllar kaldım...
Yalnız her kımıldanışdan kurtulmayı ümit ettim.

Zincir, gövdemdeki yaran henüz bitmiş değildir,
Ancak, büsbütün kurtuluş ümidim şimdi fazladır!

(Devam edecek)

SONNOT:

[1] Hamâyil: Daha ziyade boyuna asılan muskayı ifade eder. İçinde âyetlerin, hadislerin ve duaların yer aldığı bu kâğıtlar çoğu kez üçgen şeklinde katlanan kağıt, deri ya da metalden yapılmış muhafazası boyuna ip ile bağlanır veya vücudun çeşitli yerlerine iliştirilir. Hamâyil edebiyatta genellikle muska ile eş anlamı olarak kullanılır.

KAYNAKLAR

Karakaş, S.; “Abdülhamid Süleymanoğlu Çolpan”, T.C. İstanbul Aydın Üniversitesi Uygulama Dergisi, S. 14.

Kocaoğlu, Timur; “Çağdaş Özbek Şiiri”, https://tdk.gov.tr/wp-con-tent/uploads/2014/09/1996_01_01_ kocaoglu.pdf, ss.19-20, Erişim Tarihi: 10.12.2020.

Kuçkartay, İristay ve Öz Çolpan, Aynur; “Özbek Edebiyatından Seçmeler II – Çolpan”, https://dergi park.org. tr/tr/ download/ article-file/1362075, Erişim Tarihi: 15.09.2022.

Paksoy, İrfan, “Çağdaş Özbek Şiirinde Yiğit ve Mazlum Bir Ses: Çoplan”, 03.10.2022, http://www. dibace. net/portreler/cagdas-ozbek-siirinde-yigit-ve-mazlum-bir-ses-colpan/, Erişim Tarihi: 02.10.2023.

Paksoy, İrfan; “Bir Kızıl Terör Kurbanı: Abdülhamit Süleyman Çolpan”, 04.10.2022, Milli Devlet Gazetesi, https://www.millidevletgazetesi.net/KoseYazisi/bir-kizil-teror-kurbani-abdulhamit-suleyman-colpan-4718, Erişim Tarihi: 03.10.2023.

Paksoy, İrfan; Türkistan’dan Balkanlara, Basılmamış eser.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.