Merkez Bankası artan döviz piyasasına dur demek için faiz oranını artıracağına, artırıma gitmeden piyasaya sıkı durduğunu, bunun geçici bir artış olduğunu, piyasayı etkilemeyeceğini vurgulamaya çalışmıştır. Enflasyonun gidişatında belirgin bir iyileşme olacağını ve saptanan hedeflere uyum sağlanıncaya kadar sıkı duruş sergilemeye çalışmaktadır. Ancak beklenen olmamış aksine enflasyonda ki artış ta dövizdeki tırmanışta gerçekleşememiştir.
Enflasyon hedefi %5 cari enflasyon %11,2 Beklenen bir yıllık vadede %8,5 iki yıllık vadede %8 e ulaşım varsayılıyor. Ancak iki yıllık vadede bile hedefi tutturmak bir yere hedefin yanından bile geçilemeyecek gibi. Merkez Bankası piyasa oyuncularını ikna etmek için, sıkı duruş sergilemeye çalışsa da piyasa bu kararları dinlemez durumda. Yaklaşık bir aydır sinsice yükseliş gösteren ve son günlerde koşar adım yükselen döviz kurları nedeniyle enflasyon hedefinin tutturulması mümkün görülmemektedir. Piyasalarda ki artış hem ülkeyi ödemelerde zora sokacak hem de vatandaşın cebine ateş düşecek.
Zorlanan vatandaş endişe içerisinde gelişmeleri takip ederken, gelişmiş ülkelerde ki uzun vadeli faizlerin düşük düzeyde seyir izlediği bir dönemin de sonunun geldiği kanısı güçleniyor. Alman finans kurumlarının kredi imkanlarını azaltma iddiaları, AB’nin Türkiye’ye vereceği Euro’da 50 milyon Euro kısıtlamaya gitmesi TL’de devam eden erime nedeniyle Merkez Bankası ne kadar para politikasın da sıkı bir duruş sergilese de piyasada ki enflasyon artışını ve endişeleri gideremeyecektir. Enflasyonun vardığı yüksek seviyeler ve çekirdek enflasyona ilişkin gelişmeler fiyatlandırma davranışlarına, risk oluşturmaya devam edecek görünümdedir.
2018 şubat ya da mart ayında, enflasyon oranlarının düşüşüne paralel olarak Merkez Bankasının da faiz indireceği beklentisi vardı. Ancak görünen o ki bu beklenti hedefi tutmayacak. Siyasi muktedirlerin baskısıyla faizi yükseltme de etki altında kalan Merkez Bankası faiz oranlarının artışını gerçekleştirememektedir. Tabiidir ki bu da küresel ekonominin gelişmeleri ile mümkündür. Gelişmiş olan ülkelerden hızlı para çıkışı olurda ülkemize de yönelirse belki bizde de siyasi muktedirin izin verdiği oranda faiz yükselebilir. Buna da siyasi muktedir izin verse bile, ülkede siyasi risklerin artışını varsaydığımız da Merkez Bankası’nın faiz artışı yapmasının da bir işe yaramayacağı görülecektir.
Siyasi risklerin var olması halinde de piyasaların tepkisinin çok sert olmasına şaşırmamak gereklidir. Doların bütün dünya da yükselişe geçmesinin çeşitli nedenleri var. Bunlardan bir kaçını şöyle özetleyebiliriz. ABD Başkanı Donald Trump’ın vergi tasarısının kongrede ki ilerlemesini sağlayacak olan tasarının ABD Senatosundan geçmesi, FED Faiz artırımı beklentileri, ABD vergi reformunda ki olumlu beklentiler, ABD ile yaşanan vize krizi, S400 füze alımında ki ısrar ve bunun gibi nedenleri dolarda ki yükselişin nedenleri arasında sayabiliriz.
Bir takım şehir efsane ve fısıltılarına dayalı olsa da doların ateşi gelen haberler doğrultusunda yükselişe geçiyor. Dolaşan bir fısıltı haberi yanlışta olsa “ABD Adalet Bakanlığı heyetine izin vermedi” gibi haberler doların ateşini yükseltiyor.
Doların seyri böyle veya başkaca nedenlere dayalı olarak yıllar içersinde şöyle gelişmiş.
4 Kasım 2002 Pazartesi 13 Ocak 2017 Perşembe
Dış Borç 130 Milyar Dolar Dış borç 430 Milyar dolar
Benzin 1,64 Benzin 5.55 TL
USD 1,67 USD 3.81 TL
Kişi başı borç 1,895 USD Kişi başı borç 5,375 USD
Maalesef gelişme böyle bir seyir izliyor. Bu veriler bizi Afrika ülkelerinin var olduğu değerlere kadar indirmiş. Bu sürecin böyle işlemesinin nedenleri belli, sorunlar belli, siyasi yaklaşım belli, sorunları çözmede ki yaklaşım belli, ama biz mangalda kül bırakmadan ha bire üfürüp duruyoruz. “Coştuk, uçtuk uçuyoruz” gibi gaz vermeler maalesef olumsuz gelişmeyi durdurmaya yetmiyor. Borçlanma maliyetleri günden güne artıyor. Ve bu artışında pek yakın dönemde manşet ve çekirdek enflasyon beklentilerinde gözleyeceğimiz bozulmayı da beraberinde getireceğine şaşırmamalıyız.
Siyasi muktedirlerin “Bu kadar enflasyonu beklemiyorduk” sözü affedilir gibi değildir. Popülist çıkışları bir tarafa bırakmış ülke gerçeklerini plan program içinde gerçekleştirebilen, gelişmiş ülkelerin değerlerini algılayarak üretim ekonomisine dayalı eğitime önem veren bir muktedirin bunun önlemini alarak ekonomiye yön vermesi gerekirdi. Üstelik aylar öncesinden ekonomistlerin yaptığı tüm uyarılara rağmen kulak arkası edilen enflasyon iyice hız kazanmıştır.
Olan yine ülkeye ve Türk halkına olmuştur. Artık işçiye-memura verdikleri % 3,5 artışın bile faydası olmayacaktır.