‘Cumhur’ zor sınamadan geçiyor

Nihat Kaşıkcı

Önce bazı tespitler yapalım:

Tam da siyasette yumuşama/normalleşme derken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, deyim yerindeyse bir çuval inciri berbat etti.

MHP’ye cevap yetiştiriyorum derken, “AK Parti ile suç ortaklığın…” ve “Suç ortağını bize doğru itemezsin…” mealinde, aslında AK Parti açısından yenilip yutulamayacak laflar etti.

Tabii bu lafları ederken, hemen sağ kolunun yanındaki İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, göz ucuyla kendisine manalı manalı baktığını da gözden kaçırmayalım.

Diğer taraftan, CHP’den sonraki ‘en solcu’ muhalefet olan İYİ Parti’nin başına geçen Müsavat Dervişoğlu’nun, deyim yerindeyse ‘akortsuz çıkışlarını’ unutmuyoruz.

Ülkü Ocakları eski Genel Başkanlarından Doç. Dr. Sinan Ateş’in menfurca katledilmesi, gündemin en ağır konularından birisidir.

Ankara’nın göbeğinde öylesine bir cinayet işleniyor ki; cinayetin failleri, tüm işaret taşlarını, MHP’yi gösterecek şekilde, itina ile döşüyor.

Burada, cinayeti MHP’nin azmettirdiği gibi bir algı oluşturularak, devleti yöneten AK Parti ile MHP karşı karşıya getirilmek isteniyor. Elbette ana hedef, Cumhur İttifakı’nı dağıtmaktır. Ki bu net bir tespittir.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’i kabul edip görüşmesi, muhtemelen hanımefendiye, cinayete ilişkin bazı ‘sır bilgileri’ vermesi önemli bir ayrıntıdır.

Ve nihayet Başkan Erdoğan’ın, İYİ Parti Kurucu Genel Başkanı Meral Akşener’i Külliye’de kabul edip görüşmesi; bu görüşme üzerine yapılan bir yığın akla ziyan kulis söylentileri…

Siyaset meydanında yaşananlar, bu konu başlıklarının yanı sıra; içeride ‘Yeni Anayasa’ çalışmaları zemininde akarken, dışarıda da Irak-Suriye’ye yönelik yeni operasyon beklentisi ve bu mevzuyu da yakından etkileyebilecek olan ABD ile F16 mutabakatı çerçevesinde yürüyor.

Elbette Ukrayna ve Gazze meselesi de tüm olup bitenleri etkileyen başat unsurlardandır.

ANAYASA MUTABAKATI

Başkan Erdoğan ve AK Parti, Türk Devleti’ne yeni ve sivil bir Anayasa kazandırmak için en fazla 3 yıllık bir zamanları olduğunun bilincinde. Sonrası, 2027 yazından itibaren 2028’e kadarki Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri süreci olacak. Ondan sonrası ise şimdilik öngörülemez.

Hal böyle olunca, yeni ve sivil Anayasa yapımında CHP’nin desteği, en azından keskin muhalefetinin dizginlenmesi kaçınılmaz bir ihtiyaç haline geliyor.

Bu hüküm cümlesine, Müsavat Dervişoğlu’nun, kendisini ters köşede konumlandırma telaşını da ekleyelim.

AK Parti, en azından usulen, terör örgütünün TBMM’deki uzantısı olan siyasî yapı ile de Anayasa konusunu müzakere etme zarureti duyuyor. Aslında en doğrusu, Anayasa yapım sürecinde, maliyeti ne olursa olsun, PKK’nın uzantısı DEM ile hiçbir şekilde müzakere ve mutabakat arayışından kaçınılmasıdır. Çünkü bu arayışlar, söz konusu terör uzantılarının, haksız yere meşruiyet devşirmesine zemin hazırlayacağı gibi, terörün abuk-subuk taleplerinin de gündeme getirilmesine fırsat verecektir.

MHP’NİN RAHATSIZLIKLARI

Doğal olarak, yukarıda bir kısmını özetlemeye çalıştığımız gelişmelerin bazı ayrıntıları, MHP’yi rahatsız edecek unsurlar da içeriyor.

Mesela, siyasette yumuşama adına AK Parti’nin CHP’ye sunabileceği bazı taviz endişeleri… Osman Kavala’nın hapisten salıverilmesini, hatta zor bile olsa, Selahattin Demirtaş’ın hapis cezalarına ilişkin beklenmedik adımların atılmasını sağlayacak ‘kapı aralamalar’ gibi…

Çerçeveyi biraz daha genişletirsek, Anayasa kurgulanırken, Türk Devleti’nin nitelikleri ve üniter yapısına dair taviz endişelerini aklımıza getirebiliriz.

Dahası, Irak ve Suriye’ye yapılması kaçınılmaz ihtiyaç olan kalıcı operasyonların, CHP/DEM/ABD denklemi üzerinden iptali veya ötelenmesini düşünebiliriz.

Tüm bunların üzerine, AK Parti içindeki bazı şahısların MHP ile yürütülen büyük ittifaktan duydukları rahatsızlıkları… Bu rahatsızlıkları kulislerde ve bazı mahfillerde dillendirdiklerini ekleyelim…

Geride kalan yıllar içinde, Cumhur İttifakı kapsamında MHP’yi rahatsız eden veya etme potansiyeli bulunan unsurların, birer bagaj olarak birikmiş olduğunu da unutmayalım.

Görünen o ki, tüm bunlar üst üste gelince, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı kapsamındaki ilişkiye/ortaklığa bir ‘ayar verme ihtiyacı’ duyuyor.

O ihtiyaç, tam da Özgür Özel’in, ‘Suç ortaklığı’ gibi ağır bir ithamını fırsat bilerek gideriliyor ve muhatap olan herkese, gerekli iletiler sunuluyor.

BAHÇELİ GÜVENCESİ

Toparlayacak olursak;

Bir kere Cumhur İttifakı, bugüne kadarki en ağır sınamayı yaşıyor. İçeriden ve dışarıdan bir yığın şer unsur, Türkiye’nin bekası için mutlak ihtiyaç olan Cumhur İttifakı’nı silkelemek/dağıtmak için her yolu denedi/deniyor.

Bu noktada en büyük şansımız, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın kapsayıcı ve kararlı liderliği ile Devlet Bahçeli gibi tecrübe küpü ve vatan millet fedaîsi olan bir Lider’in varlığıdır. Sayın Bahçeli, siyaset kurgusunu ‘taktik hamleler’ üzerine değil, ‘büyük stratejiler’ üzerine bina eden bir Türklük sevdalısıdır. Dolayısıyla, bedeli ne olursa olsun, Türk Devleti’nin bekasını riske atacak hiçbir gelişmeye izin vermez.

İkinci bir husus, siyasette yumuşama/normalleşme diyerek yola çıkan Özgür Özel, kelimenin tam anlamıyla ‘eteğinden çekilmiş’tir. ‘Suç ortağı’ lafını, sağ kolunun hemen yanında Ekrem İmamoğlu olduğu halde sarf ettiğini bir kez daha hatırlatalım.

Özel, son çıkışıyla, CHP cephesinde Kemal Kılıçdaroğlu döneminin henüz bitmediğini veya yeni süreci AB/Anglosakson çizgisine aykırı yürütemeyeceğini de göstermiş oldu.

Son olarak, AK Parti içindeki ‘Türklük hassasiyeti zayıf’ veya ‘MHP’ye pek de düz bakmayan’ bazı unsurların, takkelerini önlerine koyup düşünmeleri gereği de kendiliğinden ortaya çıktı.

Evet, Cumhur İttifakı çetin bir sınamadan daha geçiyor. İnşallah bu sınamadan da başarıyla ve güçlenerek çıkacaktır. Sadece Türk Dünyası’nın değil, İslam Âleminin de buna çok ihtiyacı var.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.