Çuvallayanlar

Sefer Aşır Eraslan

Halk arasında sıkça kullanılan bu deyim bir başarısızlığı ifade eder. Çok büyük iddialarla yola çıkıp hem kendisinin beklediği gibi başarılı işler yapamayan hem de taraftarlarına ifade ettiği vaat ettiği başarıyı yakalayamayanlar için kullanılır. Her başarısız çuvallamaz,  iddialı olarak yola çıkıp çok büyük hedefler sunup bu hedefe çok uzak olanlar için söylenir. İddiasız başlayıp yahut daha makul bir iddia ile başlayıp hedefi tutturamazsa buna “çuvalladınız” demezler. Hedefe ulaşamadınız,  hedef az da olsa saptı beklendiği ve söylediğiniz gibi olmadı” denir.

Çuvallamak söylemlerinde iflas etmek,  hiçbir işin yolunda gitmemesi başarısızlığın en ileri noktası demektir. En çok kimler çuvallarlar? İlk olarak her daim halkın arasında oldukları,  devleti idare etmeye talip oldukları için siyasiler çuvallarlar. Lakin ellerinde olan basın-yayın araçları yardımıyla,  yandaşları vasıtasıyla karayı ak gösterirler. Hem ekonomide,  hem devletlerarası ilişkilerde başarılı olamayan ancak büyük laflar edenler için söylenir. Çok büyük hedefi olmayanların başarısızlıkları çuvallamak anlamına gelmez. Onlar başarısız olmuşlardır. Becerememişlerdir. İşsizlik başını almış gidiyorsa, enflasyon tam ve net olarak açıklanmasa bile söylenenden daha yukarıdaysa yani rakamlar başka pazarlar başka söylüyorsa buna ekonomide çuvallamak denmez mi? Her yerden “açım” feryadı geliyorsa, işsizim diye fabrika kapılarında insanlar yığılıyorsa adı vardır elbet bunun.

Sporcular da çuvallar elbette. Büyük iddialarla olimpiyatlara giden,  giderken de mutlaka başarılı olacağını,  madalya alacağını ifade eden sporcunun daha ilk turdaki seçmelerde elenmesi de çuvallamaktır. Futbol takımı sahaya rakibini sürklase edeceğini ifade ederek çıkıp da kendisi perişan olursa bunun adı da çuvallamaktır. Sadece takımın o oyunda sahaya çıkan oyuncuları mı çuvallamıştır? Hayır elbette. Takımın antrenöründen yedek kulübesindeki sporculara,  idman yaptıran, masajla daha verimli çalışmalarını sağlayan masöre, idarecilerden taraftara kadar hepsi çuvallamıştır. En az sorumlu olan da taraftarlardır. Takımın yedekleri de elbette birinci derece sorumludur. Onlar da çuvallayanlarla beraber çuvala girenlerdir.

Bir başka husus da askeri alandaki başarısızlıklardır. Buna çuvallamak denilemez. Şayet ordular çuvallarsa söz söyleyecek hal kalmaz. O milletin başına büyük bir bela gelir. Ordu çuvallamaz bozguna uğrar, dağılır güç olma özelliğini kaybeder. Hiç arzu edilmeyen,  beklenmeyen,  gayet az rastlanan bir durum. Bu durumda çeşitli bahaneler üretilerek kılıf bulmaya çalışılır. Allah hiçbir orduyu çuvallama durumunda bırakmasın. En kötü en feci bir durum.

İlkokuldayken her 23 Nisan bayramında yaptığımız yarışmalardan birisi de “çuvala girip koşu yarışması “yapmaktı. Çuvala girerdi yarışmacılar. Çuvalın içerisinde çuvallayanlar dökülürdü daha ilk metrelerde. Ne kadar neşeliydi. Gülerdik çuvallayanlara. Yeni bir 23 Nisan arifesinde çuval yarışması olmadığı için çuvallayanları da göremeyeceğiz ancak başka alanlarda çuvallayanları ibretle ve ilgiyle takip edeceğiz.

Sağlıkçılarımız büyük fedakarlıklar göstererek salgınla mücadele ediyorlar. En çok da onların şahsında Sağlık Bakanı takdir ediyorum. Kendisine teşekkür ediyorum. Bir samimi Anadolu çocuğu, bir saf Anadolu bilim insanı olduğu belli olan Bakan Bey şeytanca soruları dahi sabırla cevap vererek karşılıyor. Ya asla birbirini beğenmeyen hep açık arayan asla kendi yapamadığı ve yapamayacağı bir işin başkalarınca yapılmasını sabırla teşekkürle karşılamayan doktorlar elbette bu sınıftan değil. İşte bu kendini beğenmişlikleri sebebiyle şiddet çıkıyor. Şiddete yenisi eklendi. Doktor kadın doktorun ağzını burnunu dağıtıyor. Kadıncağız da “ben yarın işe nasıl gideceğim. Hastalarımın yüzüne nasıl bakacağım” diye üzüntü içerisinde. Sağlıkçılara şiddette yardımcı sağlık çalışanına neden yok da doktora var? Bakanlıkta üst düzey kadrolar hep doktor çıkışlılara dağıtılırken hastanede olaylar da hep onlar yüzünden çıkıyor. Trilyonluk hastane yapıyorsunuz,  içerisine yine trilyonlar harcayıp en son teknoloji sistemleri alıyorsunuz bir haddini bilmez, bir siyaset cambazı adam onca güzelliği perişan eder. Bir profesörün un aşı bulma çalışmaları ile bir ilaç konusundaki ulaştığı sonucun muhtemel bir fayda sağlayacağı ifadesiyle ne büyük hakaretler,  ne akıl almaz bahaneler ile arz-endam ediyorlar. Aslında söylediği onların da kabul edeceği kadar açık ve sonucu denenmeye değerdir. Lakin kimi siyasi bağnazlığı kimi beslendikleri kanallar,  kimi de “ne büyük alim” havasında görünmek için karşı çıktılar. İlmi açıdan karşı çıkan yok. Bu hocanın ekibinin vatansever olması,  bir büyük ideal peşinde olmaları diğer bazılarını elbette rahatsız edecektir. “Salgını Atatürk sayesinde yendik. Atatürk olmasaydı bunu başaramazdık” diyen bir profesör gericidir yobazdır, siyasi olmaktadır. Bu konuyu daha sonra salgından sonra daha uzun seri halinde yazacağım. Notlarımı almaktayım.

Bütün batı ABD ve AB başta olmak üzere çuvallamışlardır. Anti demokratik olan Rusya Çin ve İran gibi ölçü dışına taşmış adam yerine konmayanlarda ise çuvallamaktan öte kepazelikler vardır. Saklıyorlar elbette. Hani bir bomba ile ne kadar çok insanı öldürme konusunda yarışıyorlardı. Neden bir insanı yaşatma konusunda çuvalladılar. Batı bu gerçek yüzü bu bunların.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.