İsrail isimli terör organizasyonunun, İran isimli çıbanbaşının Şam Konsolosluğuna saldırısının karşılığı olan Pers Tiyatrosunu, tüm dünya heyecansızca izledi.
Tam da “Gösteri bitti… Dağılabilirsiniz!..” demiştik ki, tuluat tiyatrosunun yeni bir sahnesi açılıyor.
Netanyahu ve çetesi, İran’ın davul-zurnayla gelen, ahalisinin ve dahi Orta Doğu’daki kendisine müzahir terör ve milis gruplarının gazını almaya yönelik kofti saldırısına cevap vermeye hazırlandığı ‘sızdırmasını’ yaptı.
Tabii Pers ırkçıları da boş durmadı; hemen ikinci sahnenin repliğini patlattı: “İlişirseniz, çok daha ağır saldırılar yaparız!...”
Breh!.. Breh!.. Breh!..
Sanırsınız ki, yüzlerce oyuncak dronla son yapılan İran saldırısında, sanki binlerce Siyonist Yahudi ölmüş; İsrail Terör Örgütü, cesetleri gömecek yer bulamamış ve Auschwitz/Polonya’daki insan yakma fırınlarını Tel Aviv’e getirtiyormuş…
Tüm insanlığın aklıyla ancak bu kadar alay edilebilir.
NEREYE SALDIRDINIZ, NE OLDU?
İran’a (ve bizim Maocu-Avrasyacılara) sorarsanız, İsrail’e yönelik oyuncak dronlu saldırılarda, bazı askerî üsler vuruldu (!) ve çok sayıda İsrail askeri (yani teröristi) öldürüldü.
Tabii İran resmen böyle bir açıklama yapmıyor; el altından Tahran kamuoyuna sızıntı yapıyor.
İsrail ise, anlaşılabilir ve ahlaksızca gerekçelerle, İran’ın bu temelsiz iddiasını yalanlamıyor; hatta üzerine abanıyor.
Ha, bir de İran, İsrail’e çok büyük maddî zarar vermişmiş…
Nasıl bir zarar? Efendim, İsrail ve destekçileri, İran’ın ucuz oyuncak dronlarını havada kapıp imha etmek için, her biri 20-40 bin dolar, hatta bazıları 6 milyon dolar değerinde olan bir yığın savunma füzesi kullanmak zorunda kalmış. Bunun maliyeti de 1 milyar 350 milyon dolarmış. İran ise attığı füze ve dronlar için yalnızca 200 milyon dolar harcamış.
Eh, her ikisinin de zararını karşılayacak Batılı-Yahudi finansörler vardır elbet.
HAKİKATTE NE OLUYOR?
Peki, İsrail Terör Örgütü ile İran çıbanbaşı arasındaki bu kayıkçı kavgası içerikli çadır tiyatrosu devam ederken, gerçekte hangi ‘perdelenmiş’ hakikatlere maruz kalıyoruz?
İlk akla gelenleri sıralayalım:
- İsrail Terör Örgütü, Gazze’deki soykırımını genişleterek sürdürüyor. Yeniden hastaneleri, okulları, çocuk oyun parklarını vuruyor.
- Şifa Hastanesi bahçesindeki, bazıları ters kelepçeyle ve diri diri gömülerek katledilmiş onlarca yeni ceset çıkarılıyor; fakat dünya kamuoyunun gündemine bile gelmiyor.
- Yahudi ve Hıristiyan Siyonistlerin Müslüman katliamı, İran’la olan kayıkçı kavgası üzerinden ‘meşruiyet’ devşiriyor.
- ABD ve Avrupa ülkeleri halkları nezdinde başlayan İsrail ve Batı ülkeleri nefreti bir anda dumura uğruyor; Filistin’e destek gösterileri bıçak gibi kesiliyor.
- ABD ve Avrupalı siyaset çakalları derin bir “Ooohhhh!...” çekiyor; İsrail’e olan desteklerindeki bunaltıları ortadan kalkıyor.
- İran, aslında Filistinli ve Müslüman katliamlarında birinci derecede sorumlu olduğu gerçeğine rağmen, adeta Batı karşısında Müslüman dünyanın koruyucu kalkanıymış pozlarına bürünüyor.
- Dahası, İran’ın Irak ve Suriye’de katlettiği yüzbinlerce Sünnî Müslüman gerçekliği unutuluyor, Pers ırkçısı bu çıbanbaşı, Gazze üzerinden, Sünnî Müslümanlar nezdinde de kendini aklama fırsatı yakalıyor.
- Böylelikle Şiîlik üzerinden pazarlanan Pers ırkçılığı, bilhassa Sünnî Müslümanlığa karşı bir cephe olarak tahkim ediliyor, genişletiliyor.
- Filistin-Gazze bağlamında, sorunun çözülmesi ve Müslümanların hak ve hukuku konusunda en büyük gayreti gösteren, en çok fedakârlık yapan Türkiye’nin ‘görünen ve görünmeyen’ tüm çabaları, İran’ın saldırı şovları arasında önemsizleştirilmek isteniyor..
- Yetmiyor; sanki İran, Filistin-Gazze için ‘savaşı bile göze alan ülke’ seviyesine yükseltilirken, Türkiye, bu işte korkak ve çekingen davranıyormuş algısı oluşturuluyor.
TÜRKİYE’Yİ İSTİSKAL TİLKİLİĞİ
Elbette oyunda ‘piyon’ görevini üstlenen ve ‘kendini deliye, kıçını çalıya koymuş’ bir karikatür devletin sergilediği ‘danışıklı-delişmen’ aksiyonlarla, Türkiye gibi, savaştığı zaman gerçekten savaşan/savaşacak olan ülkelerin tavırları bir olamaz.
Yanisi şudur ki; Türkiye İsrail’e karşı bir askerî operasyona girerse, bu gerçekten bir askerî operasyon olur. İran-İsrail arasındaki pinpon oyunu misali dron-füze alışverişinden ibaret kalmaz.
Ayrıca, savaş dediğiniz şey sadece görünen silahlarla yapılmıyor. Bunun diplomasi boyutundan, el altından yürütülen gizli servis operasyonlarına kadar birçok yönü vardır.
Mevzunun bu tarafını değerlendirirken, Türkiye’nin ‘yarı resmî veya gayriresmî’ şekilde dillendirdiği “Gazze’ye yaptığımız görünen ve görünmeyen yardımlar…” ifadesi odağa alınmalıdır.
Evet, ‘görünenler’ faslına; bilmem kaç uçak ve gemi dolusu binlerce tonluk gıda ve insanî yardım ile Gazzeli hasta ve yaralıların Türkiye’ye getirilip tedavi edilmesi yazılabilir.
Peki, ‘görünmeyenler’ sütununa neler girer? Eh, onu da tarih yazacaktır.
Bizler, İran’ın ‘gaz giderici’ son saldırı şovundan sonra gösteriye bir süre ara verilir sanıyorduk. Bu yüzden “Dağılabilirsiniz!..” demiştik.
Lakin anlaşılan o ki, İran-İsrail tandemi, karşılıklı tatmin sağladıkları bu ucuz ve fakat tüm dünyaya zararlı olan şovlarının tadını çıkarmaya devam edecek.