Dallas dizisinden beter

Nihat Kaşıkcı

Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimlerini geride bıraktık. Siyasetin bundan sonraki odak noktasının, içeride ve dışarıda yürüyen ve yürüyecek icraatlar olması beklenir.

Ekonomide ciddi sıkıntılar var. Bilhassa dar gelirli vatandaşlar, günün ekonomik şartları altında eziliyor ve sıkıntılarının giderilmesini bekliyor. Elbette bu noktadaki icra yetkisi, Cumhurbaşkanlığı Kabinesine aittir. Bununla birlikte, muhalefetin de önemli ülke sorunlarına dikkat kesilmesi, bunları icra sorumluluğu taşıyanlara sürekli hatırlatması, hatta çözüm önerileri sunması gerekir.

Seçim üzerinden neredeyse 2 ay geçti, bizim muhalefet cenahı hâlâ kendine gelemedi. Adeta yediği yumrukla yere uzanmış, hakemin 10’a kadar sayıp maçı bitirmesini bekleyen mağlup boksör gibiler.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, seçim yenilgisinin acısını, kongre için topladığı parti delegelerinden çıkardıktan sonra, ölü taklidine geçti.

HDPKK’nın paravanı olan Yeşil bilmem ne partisi, oy kaybıyla yaşadığı şoktan bir türlü çıkamıyor. Hoş, şokta olan bir tek onlar değil, ağababaları olan Kandil terör baronlarının da nefesi kesilmiş gibi…

7’li masaya, Kemal Bey’i vekillik karşılığında aday yapma pazarlığıyla oturan sığınmacı partiler, sıfır oy getirilerine rağmen CHP’den üttükleri milletvekilleri sayesinde hayat öpücüğü bulmanın hazzıyla mayışmış durumdalar. Hatta bu particikler, yeri geldiğinde CHP ve Kemal Bey’e karşı efelenmeyi de ihmal etmiyorlar.

CHP’NİN PERİŞAN HALLERİ

Seçimlerden önceki bazı yazılarımızda, seçimin kaybedilmesiyle başta CHP olmak üzere, muhalefeti çok zor günlerin beklediğini dile getirmeye çalışmıştık. Bu noktadaki tek yanılgımız, çözülme ve kavganın, seçimin hemen ertesinde başlayacağı iddiamız oldu. Aslında çok da yanılmış sayılmayız. Zira daha seçimin kaybedildiğinin anlaşıldığı o gece, kavganın peşrevleri gizliden gizliye başladı. Lakin çakılan kıvılcımın köze ve sonra da alevlere dönüşmesi biraz zaman aldı.

Seçim yenilgisi sonrası, CHP’nin durumu, ‘Bekirağa Bölüğü’ne benzedi. Her kafadan bir ses çıkıyor. Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile birlikte seçimin her türlü sorumluluğunu taşıyan ‘A Takımı’ ve iki belediye başkanı, sanki kendileri de kaybetmemiş gibi, Kemal Bey’e yüklendikçe yükleniyorlar.

Tabii Kemal Bey de öylesine yalpalıyor ki, ağzından çıkanları kulağı duymuyor gibi… Ya da bilerek ve isteyerek, sürdüğü CHP otobüsünün direksiyonunu uçuruma doğru kırıyor.

Ortadaki rezalet, bizim ilk gençlik yıllarımızın hit dizisi olan Dallas’ı aratmıyor. Aşk, entrika, intikam, yalan-dolan, kazık atma, belden aşağı vurma, sırları ifşa etme, şantaj… Velhasıl ne ararsanız fazlası var, eksiği yok.

Kılıçdaroğlu’nun ‘siyasî evladı’ Ekrem İmamoğlu, ‘siyasî babasına’ karşı bayrak açmış, onu ‘Zoomlamaya’ çalışıyor.

Kemal Bey’in, CHP Grup Başkanı, Başkanvekili, Genel Başkan Yardımcısı vs. yaptığı bir yığın isim, bulundukları makamı borçlu oldukları Genel Başkanlarının arkasından film-fırıldak çeviriyor.

Peki Kemal Bey ne yapıyor? Bir kere, Kılıçdaroğlu, ‘yalanı politika sanma’ yanılgısından bir türlü kurtulamadı. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ‘tek adam’ olmakla suçlarken, kendisi tek adamlığın daniskasını yapıyor.

Rezalete bakın… Kemal Bey, Zafer Partisi Başkanına, seçimde destek karşılığında İçişleri dâhil 3 bakanlık ve MİT Başkanlığı gibi son derece hassas bir makamı, hem de imzalı protokolle ikram ediyor. Ama bundan, 7’li masa ortaklarının haberi olmadığı gibi, kendisinin A Takımında yer alan en yakın adamlarının dahi bilgisi yok.

Daha da vahim olan, Zafer Partisi başkanı bu inanılmaz protokolü ifşa ettikten sonra, hem Parti Sözcüsü meseleyi inkâr ederek, kendisini boşluğa düşürüyor, hem de Kemal Bey işi iyice pişkinliğe vuruyor.

Ne diyor Kemal Bey, katıldığı bir TV programında, konuya dair soruya?

“Bu protokol benim ve muhatabımın namusuna emanet bir sırdır.”

Haydaaaaa….

Sayın Kılıçdaroğlu, siz Ümit Özdağ ile yalnızca ikinizin şahsını ilgilendiren bir anlaşma yapmadınız. Koskoca bir ülkeyi yönetmek üzere bir ‘at pazarlığı’ yaptınız. Lakin bu pazarlığı, kendi parti yetkilileriniz ve Millet İttifakı ortaklarınız dâhil herkesten gizliyorsunuz. Sonra da, ‘sır tutmasını bilen namuslu adam’ pozlarına yatıyorsunuz.

Kusura bakmayın da buna ‘sır tutmak’ değil, ‘suç bastırmak’ derler.

Hadi bir de, meşhur teşbihle söyleyelim de anlamayanlar anlayanlara anlatsın: “Şecaat arz ederken merdi Kıpti sirkatin söyler.”

Bir başka rezalet daha var ki CHP’de yöneticilik yapan ve Genel Başkan koltuğunda gözü olanların, bu lafı duyunca zıvanadan çıkması gerekirdi. Fakat onlar da duymamış gibi yapıyor.

Ne diyordu, İmamoğlu ve şürekâsının ittirmesiyle yapılan Parti Meclisi toplantısında, Kemal Bey?

Mealen yazalım:

“Akçeli işlere bulaşmamış, sicili temiz birini bulsam, hemen yarın Genel Başkanlığı ona devrederim…”

Bu söz, sıradan bir rest çekme midir? Ve Kemal Bey, ağzından çıkan lafın nereye gittiğini bilmiyor mu?

Basınımızda birçok yazar, bu mevzuda kalem oynattı. Hadi biz de, bu sözden ne anladığımızı ifade edelim:

“CHP’de, Genel Başkanlık koltuğuna oturmayı hak eden, dürüst, namuslu, geçmişi temiz, çalıp çırpmamış ve o koltuğu dolduracak birisi yok…”

Ben şahsen bu görüşte değilim. 100 yıllık CHP içinde, Genel Başkanlık görevini Kemal Bey’den çok daha iyi yapabilecek düzeyde siyasetçiler mutlaka vardır. Sorun şu ki; Kemal Bey, Genel Başkanlık yarışı için herkesin önünü tıkamış durumda. Ve karşısına dikilme hevesi gösteren tipler de, tıpkı kendisinin yukarıdaki sözlerle rest çektiği gibi, ‘sicil sorunu’ bulunanlar…

FONDAŞ-CANDAŞ MEDYA İYİCE TOZUTTU

CHP kanadındaki bir diğer rezalet de, bizzat parti veya partili belediyelerce fonlanan Fondaş-Candaş medyada yaşanıyor.

CHP’den ‘protokolle’ para hortumlayanı mı ararsınız…

Bizzat Genel Başkanın, “Kimin kimden ne kadar maaş aldığını açıklarım…” diye tehdit ettiği, ‘süper tarafsız CHP gazetecilerini’ mi ararsınız…

Sanki bir medya kuruluşunun, bir siyasî partiden para sızdırmasını, ‘basın etiğinin normal halleriymiş’ pozunda pazarlayıp, bir de mamaları kesilince utanmadan, “Bu bir sansürdür…” diye ‘merdi Kipti’ hallerinde zırlayanları mı ararsınız…

Yahu, Hükümet politikalarını desteklediği için her gün ‘yandaş’ diye suçladığınız medya organlarından hiç birinin bugüne kadar AK Parti ile akçeli bir ilişkisi duyulmadı.

Ama siz hem ‘tarafsız’ gazetecisiniz, hem CHP’den ve CHP’li belediyelerden çöpleniyorsunuz. Hem de bu rezaleti Genel Başkanınız, sizi tehdit etmek üzere bizzat ifşa ediyor.

Dedik ya Dallas dizisinden beter…

Allah, Türkiye’yi bunların iktidarından esirgesin.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.