Geçen gün bir haber kanalında, Trump’un günde 15 tane yalan söylediğini duydum. Hiç şaşırmadım, doğrusu! Geçen sene şubat ayında “Amerika mı? O bir Pinokyo!!!” isimli yazımda zaten ben söylemiştim.
Suriye’de yeni bir senaryo yazılıyor. Bu senaryo net olarak şudur demek, yanlış olur. Ancak; bu senaryonun en önemli ayağı petrol rezervleridir. İkinci husus ise Türkiye’yi her alanda rahatsız etmektir. Çünkü Türkiye dünyanın en kritik noktasının tek ülkesidir. Üç kıtayı birbirine bağlayan kritik coğrafyanın en önemli noktasındadır.
Amerika önce çekiliyorum; diyor. Sonra PKK-PYD/YPG benim için çok önemli diyor. Hatta kendi çekilirken Fransız askerlerin bu bölgelere yerleşeceği de söyleniyor. Bu da beni bundan 100 yıl önceki Sevr antlaşmasındaki harita aklıma getiriyor. Onun için Türkiye her konuda akılcı olmalı. Oluşabilecek her durum için devletimiz, ordumuz teyakkuzda olmalıdır. Elbette bunun sonu Sevr olacak demiyorum. Ancak Suriye gerçekten riskli bir bölge, ayrıca bizimle böyle bir ortama girmekten Amerika dâhil hiçbir ülke cesaret edemez.
Bu arada büyük İsrail projesini unutmamamız gerekir.
Petrol pastası birçok ülkeye cazip gelirken, DEAŞ, PKK, YPG/PYD gibi terör odaklarını da barındırıyor. Aslında bu örgütleri destekleyen dünya silah piyasası ve arkasında birçok ülke var. Oradaki karmaşadan nemalanmayı her adımda farklı yollarla başaran Amerika ve yandaşı ülkelerin yanı sıra karşı gibi görünen Rusya ile zaman zaman ayrışsalar da amaçları aynı. Aslında bir ve beraber olması gereken o coğrafyanın sahibi Suriyeliler ve de komşuları Irak, İran ve de Türkiye’dir.
Bu bağlamda İran ile bazı noktalarda mutlaka uzlaşı içindeyiz. Yakın coğrafyada ki Rusya ile de uzlaşı içindeyiz. Amerika ile de uzlaşı içinde olduğumuz konular var olsa da Amerika bir dansöz gibi kıvırıyor. Amerika sözlerinde durmayan Pinokyo bir ülkedir. Trump’ta Pinokyo’nun burnu tabi ki!
Zaten ülkeler arası ilişkilerde herkes menfaatine bakar. Bizde bu coğrafyada en etkin politikaları yaparak ülkemizi olası risklerden korumak ve de oluşabilecek muhtemel zararlardan en az şekliyle etkilenmektir. Şöyle ki! Dört milyon gibi resmi rakamlarla ifade edilen Suriyeliyi içimizde barındırıyoruz. Buda ister istemez sosyoekonomik bir risktir.
Sınır ötesinde yaptığımız her adımında mali külfeti var elbet. Yapmazsak ne olur derseniz. İlerde oluşabilecek daha büyük risklerin önüne geçmek için mücadele ediyoruz.
Dedim ya! Önemli olan ilerde oluşabilecek bütün riskleri hesap edip ona göre attığımız her adım ile bir sonraki adımı mutlaka hesap ederek atmalıyız. Yarınlarımız evlatlarımızın geleceği bizim atacağımız doğru adımlara bağlı.
Ülkemizde yaşayan her insan ailemizin bir ferdidir. Birbirimize sahip çıkalım. Türkü, Kürdü, Çerkez’i Laz’ı ve daha niceleri ülkemizin evlatları. Ülkemizde misafir olan mülteciler ülkelerine döndükleri an. Ülkemiz için beyaz bir sayfa açılacaktır; elbet.
O günü dört gözle bekliyorum. Aslında mültecilerin varlığından halkımızın hoşnut olduğunu düşünmüyorum. Ya siz?