15 Temmuz 2016 tarihinde darbe gölgesinde gerçekleşen oğlumun Edirne ve Ankara’da yaptığımız düğününü anlattığım anımı sizlerle paylaşmak istedim. Girişini, hatıramın kahramanı oğlum Gökhan’ın yaptığı yazımı buyurun okuyalım:
DARBE GÖLGESİNDEKİ MUTLULUK
“İki gün öncesinde varmıştım hanım köye. Hazırlık, koşturmaca, kafa dinlemece, iki ayağı bir pabuca sokmaca falan derken saatler akıp gidiyordu. Eee insan her zaman evlenmiyor, az biraz heyecan da vardı hani. 15 Temmuz akşamı düğünden önceki son akşamım bekârlığa veda partisi niyetine bir cafede çay ve nargile içiyordum. Gözüm de bir yandan saatteydi, malum gece yarısı Ankara’dan annem, babam, kardeşim gelecek ve onları almaya havaalanına gidecektim. Sohbet, muhabbet ertesi günün heyecanı derken saati kalkma saati ettik. Eve vardığımda gözüm bir anda televizyona ilişti ve haber kanallarında İstanbul’dan videolar gördüm. Ne eşimin anne babası ne de ben herhangi bir çıkarımda bulunamıyorduk, ama anlamıştık; farklıydı bu gördüklerimiz. Sonra dedim bir sosyal medya kurcalayayım, belki çıkar bir şeyler… Evet, işte o anda anladım olan biteni. Ertesi gün düğünüm olacaktı ama Ülkede darbe girişimi vardı. İşte alın size uzun yıllar anlatılacak bir hikâye…”
Evet, bu yazının girişini oğlumdan başkası yapamazdı…
“15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü, kalkışmacıların verdiği isimle Yurtta Sulh Harekâtı, Fethullahçı Terör Örgütü'ne bağlı bir grup asker tarafından gerçekleştirilen askeri bir darbedir.”
Ülkem ve insanlarımız için çok büyük önem arz ediyorsa da bu tarihin benim hayatımda önemli bir yer teşkil ettiğini vurgulamak isterim.
16 Temmuz 2016 Cumartesi günü oğlumun iki düğününden ilki Edirne’de gerçekleşecekti. İkinci düğünümüz ise Ankara’daydı. Oğlum, Edirne’deki düğün hazırlıkları için önceden gitmişti. Ben, babamız ve diğer oğlum 15 Temmuz 2016 Cuma gece yarısı Edirne’ye gitmek üzere uçağa binmiştik.
Havaalanına gelinceye kadar yolda olağanüstü gariplikler sezmiştim aslında. Ama yarınki düğünü düşünmekten ve cep telefonlarımızın da kapatılmasından dolayı olup bitenden açıkçası habersizdik. Ta ki Çorlu Atatürk Havaalanına inip de bizi karşılamaya gelen oğlum Gökhan ve gelinim Gözde’den darbe yapıldığını duyana kadar…
Gece saat 02.00 sularıydı. Camilerden salalar yükseliyordu. Açıkçası ürkmüştüm. N’oluyoruz demeye kalmadı oğlum, “Bu kaçıncı sela hem de anne, bunda ne var ki, kıtlık ya da savaş olacakmış gibi bankamatik kuyruklarını görsen, herkes bütün parasını çekme telaşında” demez mi?
Sonradan bütün uçuşların iptal edildiğini öğrenip, az kalsın oğlumun düğününde dahi bulunamayacağımın yanında tüm olayların vahametini düşündükçe, yüreğimin daraldığını hissetmiştim.
Bir ara 12 Eylül 1980 darbesi aklıma geldi. Madem bu askeri bir darbeydi de neden onun gibi olmamıştı? İşte bu soru kafama takılmıştı açıkçası. Örneğin, 1980 ihtilalinde anında sokağa çıkma yasağı uygulanmıştı. Gerçi bu sefer de böyle bir şey yapılsaydı, işte o zaman gerçekten oğlumun düğününe gidemezdim. Her neyse, benzesin veya benzemesin büyüklerimiz bunun bir askeri darbe olduğunu söylüyorlardı.
Nihayet düğün anı gelmişti. Neredeyse darbe gölgesinde yapıldı diyebileceğim düğünümüz iyi gidiyordu. Ama yine de bir aksilik olabilme ihtimali kafamı meşgul edip duruyordu…
Her ne kadar darbe ile karışık bir başlangıç yapsak da şükürler olsun ki düğünün Edirne’de yapılan kısmını sağ salim atlatmış, darısı Ankara’dakine temennisiyle ertesi gün dönüş yoluna koyulmuştuk…
Bu arada OHAL ilan edilerek, yıllık izinler dâhil her türlü izinlerin iptal edildiğini öğrenmiştim. Hafta sonu oğlumun düğünü olacak ve benim iznimi kesip işe başlamam gerekiyordu. Ankara’daki düğünümüze de işte böyle bir sürprizle başlamıştım.
Neyse bütün aksilikler bundan ibaret olsun diyerek işe gidip geliyordum. Allah’tan ablalarım vardı da bana bir iş bırakmıyorlardı. Yine kafamda deli sorular dolaşıyordu. Ankara içinden ve dışından gelecek misafirlerin sağ salim gelip gitmelerinden tutun da yine darbe olabilir mi? olursa etkileri nasıl olur? Sorularına kadar birçok şeyi düşünmekten inanın dokuz doğurmuştum.
Allah’a şükürler olsun ki düğünümüzün Ankara’daki kısmını da güzel bir şekilde bitirmiştik.
Neyse ki her şey yoluna girmişti. Bu arada Gökhan ve Gözde’ye çoktan takılmaya başlamıştık bile… “Ne düğündü be! Düğününüzü yapmak için illaki ülkede darbe mi olması gerekiyordu?” diye.
Sonuç olarak, bir sonbahar günü nişan merasimiyle Edirne’de başlayan gençlerin evlilik yolculuğu, bu sefer bir yaz günü Ankara’da sona ermişti. Aslına bakarsanız bu bir son değil onlar için yeni bir başlangıçtı…
Kasım 2018’de aralarına katılan torunum Çınar’ımla birlikte yavrularımın yolları ve bahtları açık, evlilik yolculuğu huzur içinde geçer inşallah…