Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1946’dan itibaren kendini yönetecekleri kendi seçmeye başlamış, bu uygulama 1950’de meyvesini vermiş, halkın büyük bir çoğunluğunun oyu ile Demokrat Parti iktidara gelmiş, zamanın milli şefi halkın oyuna saygı duyarak yeni yönetime iktidarı teslim etmiştir. İşte demokrasinin güzelliği buradadır.
Bu halkın kendini yöneteceklerini seçmesi 1960 yılında sekteye uğramış olsa da en kısa zamanda yine halka müracaat edilmiş, halkta kendini yöneteceği partiyi kendi hür iradesiyle iktidara getirmiş. İşte yine demokrasinin güzellikleri görünmüştür. Yine iktidardakilerin hatasıyla demokrasi 1980 yılında bir daha sekteye uğramış kısa bir süre sonra tekrar halka müracaat edilmiş 1983’ten itibaren yine halkın seçtiği halkın temsilcileri göreve getirilmiştir.
O günden zamanınıza kadar demokrasi kuralları işletilmiş, halk kendini yöneteceğini kendi seçme hakkını kullanmıştır. Bu arada 28 Şubat-15 Temmuz gibi demokrasiyi yaralayıcı teşebbüsler olmuş ise de, yine halkımız demokrasiye sahip çıkıp kendini yöneteceklerini kendisi korumuş, demokrasinin yanında durarak kendini yönetecekleri kendim seçerim demiştir. Bunu yaparken hiçbir baskıyla karşılaşmamıştır, karşılaşmamış da diyemeyiz. Ama her zorluğu sandığın başında kendisi yenmiştir. Bundan da demokrasi zaferle çıkmıştır. Demokrasimizin teminatları olan siyası kuruluşlarımız demokrasinin bu güzelliklerini iyiye kullanmalıdır.
Demokrasi ve hürriyetin güzelliklerinden faydalanıp, görevini kötüye kullanmamalıdırlar. Bu aziz millet her konuşulanı her icraatları çok iyi görmekte, hepsini de değerlendirmektedir. Bu nedenle siyasilerimiz çok dikkatli hareket etmek konuşma dillerini iyi ayarlamak zorundadır. Millet yapılan hizmetleri takdir etmekte ama yapılacaklar için iyi ve tatlı dilli mesajlar beklemektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni meydana getirenler ayrı dilden, ayrı ırktan vs. olabilirler ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları iseler hatalarıyla, sevaplarıyla 82 milyondan birileridir. Onun için ayrım yapılması çok yanlıştır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile teröristleri birbirinden ayırmak bu milletin selameti için çok önemlidir. Bu millete terörün nasıl zarar verdiğini, nasıl zarar vermeye çalıştığını bütün siyasilerimiz aynı ağızda milletine anlatmalıdırlar. Eğer milletin zararına faaliyet gösteren siyasi parti varsa kanunlara aykırı hareket ediyorsa kanunlarımız uygulatılmalıdır. Eğer kanunlarımız zararlı görmüyorsa o partilere oy veren vatandaşımız suçlu sayılmamalıdır. Bunun örneği Tunceli ilimizde görülmüş yurdumuza ilk defa Türkiye Komünist Partisi belediyeyi kazanmıştır.
Yurdumuzda 31 Mart 2019 seçimleri yapılmış, millet hür iradesiyle tercihini yapmış mahalli idarecilerini seçmiştir. Bundan sonra yapılacak iş halkın iradesine saygı duyup, yönetenler ile yeni seçilenler el ele verip halkına hizmet etme yoluna girmelidir. Halkını yönetenler arasında kin olmaz. Birlikte çalışma alışkanlığına en kısa zamanda kavuşmak zorundadırlar ki; bu hususta ki siyasilerimizin son günlerde verdikleri mesajlar bu yöndedir. Bu söylenenlerin sözde kalmayıp uygulanması şarttır. Milletimizin menfaati bunu beklemektedir. Eğer bunu fırsata çevirip iyi hizmetler sunmaya çalışılırsa demokrasinin güzellikleri bir daha meydana çıkmış olur. Bundan faydalanalım milletimiz de huzur bulsun.
NOT: Yurdumuzun en önemli sorunu terörün bitirilmesi, ekonominin düzeltilmesidir. Terörü bitirin, ekonomiyi kurtarın.