Sayısız kavram üretildi, demokrasi güzellemeleri üzerine.
Demokratik sabır…
Demokratik tahammül…
Demokratik çözüm…
Temel olarak, demokratik duruşa dayanan birçok tavır sıralanabilir.
Sayın sayabildiğiniz kadar…
Tıpkı ‘halk’ kelimesinin önüne-arkasına, her türlü akla ziyan kavramları ekleyenler gibi…
Eh, çorbada bizim de tuzumuz olsun: ‘Demokratik hadsizlik’ diyelim.
Gülmeyin lütfen… Yeni CHP sayesinde ‘demokratik hadsizliği’ de gördük.
Bu hadsizliğin temel dayanağı, 6 artı bilmemkaçlı masa…
Doğal olmayan, hatta demokrasinin doğasına aykırı, zorlama bir oluşumdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve ‘bu kez darbesiz yollarla devirmek’, Cumhur İttifakı’nı bitirmek ve MHP Lideri Bahçeli’yi siyasetten silmek hayaliyle bir araya gelmiş bir bölük kifayetsiz muhteris…
Fikir babaları ve akıl hocaları, şimdiki ABD Başkanı, ‘Yürüyen Mumya’ namlı Joe Biden…
Erdoğan’ı seçimle indirme tezini, henüz ABD Başkanı seçilmeden bir yıl önce, 2019’da ortaya atmıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’sinin balıklama atladığı bu Pensilvanya sufleli yıkım ekibine, 2016’nın 15 Temmuz’undan sonra ‘Başbakan olacağını’, daha o dönemlerde sayıklayan İP Başkanı Meral Akşener de hemen katılmıştı.
Dahası, AK Parti içindeki AKP’liler de yuvadan firar ettikten sonra, soluğu Kılıçdaroğlu’nun bağrında almıştı.
1992’den 2022’ye kadar, tam 30 sene boyunca, CHP tarafından ‘Madımak katili’ diye lakap takılan SP Başkanı Temel Karamollaoğlu da sonunda saadetini, ‘Mücahit Kemal’de bulmuştu.
Adını bile hatırlamadığımız, kalıbıyla ters orantılı zat ise, 2-3 milletvekilliğini nereden tırtıklayabilirse oraya yatmaya dünden hazırdı.
Ha, bir de masanın altındaki ‘esas ortak’ vardı; hep inkâr edilen, “Gölgesinin düştüğü yerden bile geçmeyiz…” babalanmalarına karşılık, arada bir masanın altında olduğunu ‘dürterek’ hissettiren HDPKK…
6 artı bilmemkaçlı masa, 14-28 Mayıs 2023’te, hem TBMM seçiminde, hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türk Milletinden esaslı bir tokat yiyince, öküz öldü ortaklık bozuldu.
Olması gereken oldu; milletten gereken dersi alan ashab-ı masa, tuzla buz oldu.
Masanın en iştahlı ve umutvar zamanlarında defaatle vurguladığımız, ‘birbirinin gözünü oyacakları’ dem geldi.
Kavga, tahminlerimizden daha çetin icra ediliyor.
CHP sözcüleri ve medyası, Meral Akşener’i, ‘ittifaka ihanet etmekle’ suçluyor.
Meral Hanım lafın altında kalır mı? O da meydan okuyor; savaşsa savaş diyor.
Yakında masa sırları (Kirli çamaşırlar da diyebilirsiniz) ortalığa saçılırsa şaşırmayız.
Hatta kapanmamış bir hesap daha var: Kılıçdaroğlu’nun, masa ortaklarını aldatarak, Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ’la yaptığı ‘gizli nişan’…
Kemal Bey’in bu kazığını, ne Meral Akşener, ne de HDPKK elebaşıları unutmuş değiller.
CHP sözcülerinin ağzına bakarsak, bu parti, yıkım masasında ortaklık ettiği İP ve diğerlerini, kendi ebedî payandası olarak görüyor.
Sanki masada ittifak eden partiler, gelecekteki tüm seçimlerde, sadece CHP’nin kazanması için çalışmak zorunda… Öyle farz ediyor CHP yöneticileri.
Hatta masada olmayan Memleket Partisi ve Türkiye Komünist Partisi’ne de aynı tarifeyi çekiyorlar.
Muharrem İnce’ye, olur olmaz yerlerde karşılarında aday çıkarmaması hususunda baskı yapıyor CHP tayfası. Normaldir… Adamı şantajla Cumhurbaşkanı adaylığından ıskat ettiler. Yani denenmiş ve başarılı olmuş bir yöntem…
TKP’nin Ovacık ve Tunceli’deki ‘üstün başarılarından’ (!) sonra İstanbul-Kadıköy’e Belediye Başkan Adayı yaptığı Fatih Mehmet Maçoğlu da CHP’nin demokratik tahammülsüzlüğünden payına düşeni aldı/alıyor.
Mahalle baskısı, gücünün yettiği herkesi, ‘en demokratik usullerle’ pıstırıyor.
Karşı çıkanı, laf dinlemeyeni linç etmek üzere, ‘tarafsız CHP medyası’ hazır kıta bekliyor.
Bir tek DEMPKK’ya diklenemiyor.
Belki denize düştüklerinden…
Ya da arkasında silahlı güç olduğundan…