Devlet yönetimi fon yönetmeye benzemez

Selami Mutlu

Devlet yönetmek fon yönetmeye benzemez. Finansal kumar oynayan bir akıl ne kendine ne de ülkesine yarar sağlayabilir. Merkez Bankası’nın SVAP yoluyla aldığı borçları bile bir gece ansızın arka kapı formülüyle, dövizin yükselişini kesmek için satmak diye bir durum söz konusu olmamalıydı. Bu yasa tanımamaktır, suçtur. Durmadan dış güçler diyerek kendi kifayetsizliğinizin örtüsü olarak kullanacaksınız, batağa saplanan ekonomiye bahane yaratacaksınız sonrada kalkıp ekonomimiz şahlanıyor diyeceksiniz. Sanki dış güçlerin umurundaymış gibi senin ekonomin birde kalkıp dış güçler diyerek yırtınıyorsunuz.

Dış güçler seni batırmaz süründürür, kendine muhtaç bırakır. Ülkede ki üretimin yolunu keseceksin her şeyi ithal yoluyla almaya kalkacaksın varacağın sonuç seni el açma durumuna getirir. Bütün bunların başında senin kifayetsiz-liyakatsiz ve öngörüsüz yönetimin gelir. Dış güçler değil! Bir toplumu toplum yapan en önemli unsurların başında üretim gelir. Devlet olabilmenin en temel amacı da bu üretimin devamlılığını sağlayarak onu koruyup kollamaktan geçer.

TCMB rezervlerini arka kapıdan dolaştır “bakın döviz nasıl düştü faiz nasıl indi” diye yaygarayı bas. Aslında faiz yükseldi düşmedi bile. TL Mevduat faizi %25-Hazine borçlanma faizi %24.87- ihtiyaç kredisi faizi %46-ticari kredi faizi %50-TCMB Politika faizi %14 olmuş durumda. Hani faize karşıydınız, düşürmek istiyordunuz. Sadece çözüm değil sorun üreten figür oldunuz. Vatandaş borca batmış durumda döviz kurunda yaptığınız alavere-dalavere sonucunda TL’de ki değer kaybı, enflasyon artışıyla satın alma güçlüğü çeken vatandaşa bir vergi yükü olarak dönüşmüştür. Bu borçta en iyimser bir rakamla 1.4 trilyondur.

Vatandaşın borçlarında yıl başından u yana 98.7 TL Tüketici kredilerinden, 53 milyar TL’de kredi kartlarından olmak üzere 151.8 milyar TL artış yaşanmıştır. İcraya verilen 30.7 milyar TL bankalarında düşük bedelle varlık şirketlerine sattığı borçlarla birlikte vatandaşın borcu toplam olarak 1.4 trilyona ulaşmıştır. Bütün dünya OMİKRON virüsüne kilitlenmiş durumda ve Türkiye’den giden turistleri ülkelerine sokmazken, dış dünyanın en büyük korkusu virüs olmuşken bizim ülkenin en büyük korkusu yoksulluk-açlık-işsizlik olmuş. Enflasyon konusunda 25 ülkeyi geride bırakarak ilk 3’te yerimizi almışız. Siz hala şahlanıyoruz-Türkiye uçuyor mu diyorsunuz?

Batsın sizin faiz saplantınız, olmaz olsun lüks milyarlık arabalarınız- uçağınız-saraylarınız. Bir ülkede o ülkenin yönetenlerine karşı güven kalmadıysa ve hala inatla yanlış uygulanan politikalarına devam edip ortak aklı ve bilimin gereklerini kullanamıyorsa o ülkede ne yatırım olur ne üretim sağlanır ne demokrasi ve Hukukun üstünlüğü gelişir. Bir gece ansızın vatandaşın ulaşamadığı bir saatte TCMB arka kapısından karanlık ellere dövizi 18 TL’den sat sabah 12 TL’den geri almalarını sağla bunun adına da dövizi indirdim-faizi düşürdüm diye TV karşısına geçip “Gözlerime bak” diyerek zil takıp oyna. Sanki bunları yapınca piyasadaki enflasyonu düşürmüş gibi bir havaya gir. Batağa saplanmış ekonomiye bahaneler yaratarak alaverelerle-dalaverelerle ekonomi düzelmez. Bunun için güven-planlı bir üretim-demokrasi-hukukun üstünlüğü-insan hak ve özgürlükleri gerek.

Ne ülke ne halk ne de hak-hukuk-adalet umurunuzda değil! Sadece cebiniz ve geleceğinizi kolluyorsunuz. Artık siyasal yaşamımız bile büyük sermaye tarafından çarpıklaştırılmış ve bu mutlu azınlığın daha da zenginleşmesine bu çarpıklığın artmasına neden olmuştur. Türkiye’de enflasyonun yükselmesine neden oluşturan TL’deki değer kaybıdır. Yani enflasyon faizin nedenidir. Bunun için enflasyonla mücadelede yapılması gereken ilk önlem döviz fiyatlarında ki artışı durdurmaktır. İnatla savunulan ve hiçbir yarar sağlamadığı görülen “Faiz enflasyonun nedenidir” anlayışından vazgeçilerek yüksek faiz düşük kur politikasına dönülmelidir.

Biz her şey den önce Türk’üz ve yaşadığımız ülke Türkiye’dir. Bu ülkenin kurucu değerleri ve ilkeleri vardır. Bu değerleri inkâr edip toplumu Araplaştırmakla bizim değerlerimiz bağdaşmaz. Bu konuda Atamızın “Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet hiçbir doğma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telakkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur” demiştir.

Bir inat uğruna saplantı haline gelmiş zihniyetinizi bir tarafa bırakıp bilimin ve çağdaş dünyanın Türkiye’nin kurucu değerlerine geri dönün.