Önce birbirlerine kafa-göz daldılar. Masanın ne ayağı kaldı, ne tablası. Asena Meral, ağzından köpükler saçarak, ortaklarını, kendisine kumpas kurmakla suçladı. Ne kumar masası kaldı, ne noter masası… Masanın millet iradesini temsil vasfını kaybettiği, en şedit kelimelerle söylendi.
Sonraki 2 günde, dünya siyasî tarihinin ne kallavi küfürleri, Masayı deviren Asena Meral için kullanıldı. ‘Uluslararası piyanist’ bile, Meral Hanım için ‘sifonu çekin’ diyebildi.
Sonra Masanın asıl sahibi devreye girdi, Meral Hanımın kulağını esaslı şekilde çekti ve süklüm püklüm vaziyette Masaya tekrar oturttu. Tabi Meral Hanım Masadan kalkarken altında koltuk vardı. Kulağından tutup oturtulduğunda ise bir taburenin üzerinde buldu kendini. Ha, bir de Masanın yedinci ortağı da başköşeye kurulmuştu.
Herkes Meral Hanımın burnunu sürten iradenin siluetini çizmeye çalışırken, ‘Ülkücü’ kontenjanından İP’te bulunan Müsavat Dervişoğlu, hepimizin beynini yakan, muhteşem bir tez attı ortaya. Meğer 3-6 Mart arasında Masada yaşanan kafa-göz yarma olayları, aslında çok iyi hesaplanmış, ‘deha ürünü’ bir tiyatroymuş. Kemal Bey ve Meral Hanım, rakip Cumhur İttifakı’nın ‘algoritmasını bozmak için’, dünya siyasî tarihinin gördüğü en muhteşem ‘ters manyeli’ yapmışlar. (Müsavat Efendiyi, bu ölçekte bir zırvayı dillendirmedeki cesaretinden dolayı kutlamak lazım.)
Hele, 6 Mart’ı takip eden dönemde, Cumhur İttifakı’nın algoritması bundan sebep bozulmuş, diyeceğim de… Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne de MHP Lideri Bahçeli, Meral Hanımın yaşadığı 3 günlük ıstırap dolu macerayı umursamamıştı. Orası öyle de, Masadaki sığınmacılar olan Temel Reis, Kibir Abidesi ve Kolej Ergeninin yüreğine inmiş, az daha kalpten gideyazdılar.
Neyse, Masa sakinleri 3-6 Mart’ta hangi tür tiyatro oynadı, anlayamadık. Lakin Müsavat Efendinin, Genel Başkanını ‘siyasî deha’ mertebesine çıkardığı son tiyatrosu, tam bir orta oyunu olmuş. Merhum İsmail Dümbüllü hayatta olsaydı, Müsavat’ın performansından sonra meddahlığı bırakırdı.
Tabi canım, algoritma önemli, hem de çok önemli. Siyasî dehâ olmak istiyorsanız, rakibinizin algoritmasını bozacaksınız. Ki, devirmeye çalıştığınız Lider, her gün Türkiye’nin dev bir projesini hizmete sokuyor. Ama olsun, siz her şeyi bırakın, algoritmaya bakın.
Bu arada, Meral Hanımın “Beni Masaya dönmeye Mansur Yavaş ikna etti…” lafını bu algoritmanın neresine koyacağız, onu da kendisi düşünsün.
Hani bu sakillikleri gördükçe, hayıflanmadan edemiyorum: nice andavalları, kalıplarına bakarak adam bellemiş de ‘Ülkücü’ safına yazmışız.
Kemal Bey Alevîymiş
Öğrendiğimiz iyi oldu. Sosyal medya görüngüsü (fenomeni) olmaya doğru hızlı adımlarla ilerleyen Kemal Bey, son 2 videosunu ‘Kürtler’ ve ‘Alevi’ meselesine tahsis etti.
Bu ülkede ‘Kürtleri ötekileştiren’ siyasî unsurları arıyorsa, Kemal Bey’in, CHP binasının karşısına dev bir ayna yaptırıp, her gün oraya bakması lazım.
Bu mevzuda fazlaca laf israfına gerek yok.
Gelelim Kemal Bey’in Alevî oluşuna…
Aslında kendisinin bu alt kimliğini ve daha da fazlasını, SSK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemden beri biliyoruz. Hiç de yadırgamadık, meselemiz de değil.
Lakin şimdi bayram değil seyran değil, Kemal Bey mezhebini açıklamaya neden gerek gördü? Bununla da yetinmeyip, sanki rakip cenahtan, kendisinin mezhep ve meşrebine dair bir dokundurma varmış imasında bulundu.
İyi de Kemal Bey, senin mezhep meseleni, Masa ortağın İP’in bir yöneticisi gündeme getirdi. Akabinde de CHP medyasının bazı ‘tarafsız gazetecileri’, Ekrem Bey’e yol vermek umuduyla, senin önünü kesmek üzere Alevi olduğunu ve bu yüzden kazanamayacağını dillendirdi.
Eğer sitem edeceksen veya suçlayacaksan, adresi şaşırma Kemal Bey.
Yine de hatırın kalmasın, biz de küçük bir katkıda bulunalım, senin bu mezhep-meşrep meselene:
Bizim nazarımızda, samimi şekilde Hazreti Muhammet, Hazreti Ali ve Ehl-i Beytin peşinden giden Alevîler makbuldür ve kardeşimizdir. Tabi, Alman istihbarat teşkilatı BND’nin 10-15 senedir üzerinde çalıştığı ‘Ali’siz Alevîlik’ çukuruna düşenleri bu mertebede saymıyoruz.