Dünyada ve ülkemizde dijital bağımlılık her geçen gün artıyor.
İnsanların elinde sosyal medya düşmüyor.
Baba, anne değil ninelerin, dedelerin elinde artık alınmıyor.
Dört arkadaş bir araya gelse muhabbet değil cep telefonları açılıyor.
Gençlik elden gidiyor.
Çocuklara elindeki sihirli alet hükmediyor.
Sağlam bir binanın ayakta kalması nasıl ki temelinin atılmasına bağlı ise anne ve babanın görevi de çocukları olmalı.
Bugün bozulmuş düzen ala bildiğine gidiyor.
Rampa aşağı freni boşalmış kamyonun gibi nerde duracağı belli değil.
Freni boşalan araç nasıl durduğunda zararı büyük oluyorsa...
Kullandığımız dijital dünyanın da İnsanlığa verdiği zararda büyük olacak gibi.
Biz kuşağımızda yetişenler bilir ailede anne eğitimciydi, baba öğreticiydi.
Kızlar annesinde ev işlerini, erkek çocuklar babasında sanat öğrenirdi.
Bugün tam tersi oldu kız internette yemek siparişi veriyor, erkek internete sosyal arkadaş buluyor.
İlkokul yıllarına kadar annemizin dizinin dibinde, babamızın gölgesinde olurduk.
Bugün anne işte, baba aşta, çocuk kreşte…
Evli çiftlerin çocuklarına kim annelik ediyor.
Parayla tutulmuş bakıcı kadınlar.
Yâda parayla açılmış kreşler.
Bunların eğittiği çocuklar yarınların büyükleri olacak.
Çocuklar anne kucağı, baba ocağı görmeden büyüyorlar.
Çocuğu kimler eğitiyor para karşılı bakıcı kadınlar ve okullarda öğreticiler.
Bir annenin babanın öğrettiğini bunlar ne kadar verebilir.
Anne işinin peşinde, baba aşının peşinde, çocuk Allah’a emanet kreş köşelerinde.
Bugün toplum olarak geldiğimiz yer burası.
Anne şefkatinde, baba merhametinde uzak çocuklar büyüyor.
Anne terbiyesinde, baba öğretisinde uzak kalan çocuklar ve gençler erken yaşata bağımlı hale geliyorlar.
Kimi dijital bağımlısı oluyor, kimileri de madde bağımlısı.
Anne ve babadan uzaklaşan çocuklar ve gençler mutluluğu başka yerlerden arıyorlar.
Çocukların gelişim çağında çocuklar kreşten geldiğinde anne ve baba çocuklarıyla değil de televizyon ve internetlerde geziyorsa, koca koca salon duvarını kaplayacak kadar kusursuz LED televizyonları evlerimizin başköşelerine koyduk.
Binlerce kanallara köle olduk.
Bebeklik dâhil olmak üzere, ilk beş yaşta, hücreleri gelişmemiş, yavrularımızı eline bir telefon verip, televizyon kanallarını açarak susturduk.
Ağladığında televizyon kanlarında çizgi filmleri, reklâmları açarak avuttuk.
Babada futbol aşkı, annede dizi muhabbeti...
Gençler sessizce sanal kozalarına çekildi.
Çocuklarında bunlarda etkilenmemesi mümkün mü?
Çocuk kafasını sağa çeviriyor baba televizyon başında, sola çeviriyor anne, abi, ablanın elinde telefon evde herkes birbirine yabancı, kimse birbiri ile iletişimde değil.
Gezmeler yakın ziyaretlerde bu aletler yüzünde bitirildi.
Bizim çocukluk yıllarımızda aile bütünlüğü vardı geniş aile olmakla öğünürdük.
Evi bir köşesinde dede, diğer köşesinde nine, baba, anne, abla hala, amca, ağabey birlikte yaşardık.
Akşam olduğunda aynı masa üzerinde kaşık yarışı olurdu ve çok mutluyduk.
Televizyon, bilgisaray, internet derdimiz yoktu.
Hep bir arada Muhabbet ve sohbet vardı, büyük küçük terbiyesi olurdu.
Bugün bunlar artık müzelik oldu.
Zamanın gençliğine masal gibi geliyor.
Bunların hepsi bilim ve teknoloji adıyla yok edildi.
Öyle bir noktaya geldik ki gezmeler, aile içi eş, dost, akraba ziyaretleri de bitmiş durumda.
Peki, bu çocuklar nerede sosyalleşecek?
Misafir olmayınca, misafirliğe gidilmeyince, hoş geldin demeyi bile unuttular.
Ebeveynler, çocukları için bir şeyler yapmak isterken onlar da bağımlılık sarmalına girdiler?
Sanal bağımlılıklar küçücük bir kartopu iken büyük bir hızla çığa dönüşüyor.
Toplum olarak bu çığın altında kalmadan gençliği yeniden kazanmalıyız.
Yoksa bu gidişin sonu çok hayırlı görülmüyor.