Dikey kelimesinin Osmanlıca’daki karşılığı “Amudi”, yatay kelimesinin karşılığı da “Ufki”dir. Amudi kelimesinin sporla ilgilenenler çok duymuştur. “Amuda kalkmak” deyimi bir kimsenin başı üzeri, ayakları yukarıda dikey vaziyette duruşunu anlatır. Ufki kelimesi o kadar fazla duyulmaz. Ufki, ufka dair, ufka doğru aynı çizgide olmak manalarına gelir.
Amudi kelimesi sevimsiz, ufki kelimesi sıcak ve samimidir. Amudi (dikey) duruş bencillik ve kibri çağrıştırır. Ufki (yatay) duruş samimi ve eşitliği anlatır.
Nerede dikey bir hiyerarşi varsa, orada farklılık, ast-üst ilişkisi ve emredicilik vardır. Nerede yatay bir hiyerarşi varsa, orada eşitlik, kardeşlik ve aynılık vardır.
Dikey mimaride sevimsizlik ve korkunçluk hakimdir. Çok katlı binalar adeta insanı ezer ve insanı adeta değersizleştirir. Çok katlı binalarda maddiyatın ve servetin ihtişamı, insanları ve tüm canlı varlıkları ikinci plana iter. Halbuki her şey insan ve her şey canlılar için değil miydi? Demek ki değilmiş, çok katlı binalar, gökdelenler insanı küçültmek ve maddiyatın boyunduruğu altına vermek içinmiş.
Geçen gün, sosyal medyada bir resim dikkatimi çekti. Apartman daireleri sıra sıra dizilmiş ve yükseklikleri neredeyse 50 kat gibi. Hepsi yan yana öyle bir görüntü sergiliyorlar ki, adeta kule gibi, hapishane duvarları gibi görünüyordu. Zaten, apartmanlar da modern hapishaneler değil mi!
Son yıllarda söylem olarak çok duyduğumuz ve ancak uygulamaya geçmesini hasretle beklediğimiz 2 husus var: “Binalarda yatay mimariye, kamu yönetiminde yatay hiyerarşiye geçilecektir!”
Söylem olarak harika sözler bunlar. Adeta insanın içi gıdıklanıyor ve çok hoşumuza gidiyor bu sözler. Peki, bu sözlerin uygulaması ne vakit?
İşte bu sorudan sonra derin bir sükut başlıyor. Çünkü, bu 2 söylem, yani, “binalarda yatay mimari, kamu yönetiminde yatay hiyerarşi bir türlü hayata geçirilmiyor.” “Bekle babam bekle, ölme eşeğim ölme, yaz gelsin” durumları yaşanıyor. Bu şekildeki bir serzenişimin sebebi, elbette bu Ülkede doğru tespitlerin söylenmesi kadar, bu doğru tespitlerin hayata geçirilmesinin daha önemli olduğunu belirtmek içindir. Kaldı ki, bu hususlarda neredeyse 50 kere yazı yazdım ve köşe yazısı şeklinde yayınladım. “Yaz ha yaz, bekle ha bekle.” Nereye kadar?
Ben bu Ülkede doğru bir sistemin kurularak işletilmesi ve ondan sonra da gelecek nesillerin rahat etmesini istiyorum. Benim başka da bir maksadım yoktur.
Evet, kamu yönetiminde bir reform şart. Mimaride bir reform şart. Vakti geldi de geçiyor da.
Kamuda kesinlikle Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Daire Başkanı, Daire Başkan Yardımcısı, Şube Müdürü, Şef, Memur gibi dikey sıralamalar içerisinde ve yalnızca emir verme mantığı dahilinde yönetim devri çoktan geçmiştir. Artık devir dikey hiyerarşi devri değil, devir yatay hiyerarşi devridir. Klasik usulle bir birim kur, yöneticiler ata, onlara kadro zırhı sağla, genel müdür, daire başkanı gibi forslu unvanlar ver ve ondan sonra da işe bekle. Olmaz.
Yatay hiyerarşi gereklidir. Yatay hiyerarşide bir proje vardır ve projenin de koordinatörü vardır. Herkes bu projede çalışan birer neferlerdir. Kadro da yok, unvan da yok. Yalnızca proje ve iş var. İşte benim kamu yönetiminde görmek istediğim bu.
Tabi, bu durum bazılarını rahatsız eder. Saltanata ve kamu imkanlarından tepe tepe yararlanmaya odaklanmış çevreler benim bu önerimin hayata geçirilmesini istemezler. Onlar istemese de milletin hayrına olan neyse, o hayata geçirilmelidir.
Bu belirttiğim hususlar dikey hiyerarşiden yatay hiyerarşiye geçilmesi yönündeki önerilerimdir. Şimdi dikey mimari hakkında da birkaç tespitlerimi sıralayıp yazımı noktalamak istiyorum.
Dikey mimari de aynen dikey hiyerarşi gibi huzursuzluk vericidir. Dikey mimari rantiyecilerin lehinedir. Dikey mimari ve şehirlerdeki çok katlı binalar vatandaşın aleyhinedir.
Dikey mimariden beslenen rantiyeciler “bir avuç toprağa tıkış tıkış bin konut” dikerler ve kendileri de gidip lüks villalarda ve ferah bahçeli evlerde saltanat sürerler. Bunun neresinde adalet ve insaf var!
Sevimsiz çok katlı binalar ve dikey mimaride huzur ve ferahlık yoktur. Eğer bu Ülkede şehirleri huzurlu ve sükun içerisinde yaşanacak yerler haline getirmek istiyorsak bunun birinci şartı yatay mimaridir ve bu mimari için de 3194 sayılı İmar Kanununun acilen değiştirilmesi gerekir.
Yatay hiyerarşik bir kamu yönetimi için de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değiştirilmesi şarttır. Hem de en acil tarafından bu reform şarttır.
Haydi hayırlısı diyelim ve her zaman ki gibi Biz, Ülkemizin insanlarının müreffeh ve mutlu bir hale gelmesi için tespit ve önerilerimizi yazıya dökelim. Bu tespitlerimiz değerlendirilir ve önerilerim gerçekleştirilir, inşallah. “Yılmak yok, yazmaya devam!”