Bir önceki yerel seçimlerde, Cumhur İttifakı, İstanbul’dan Binali Yıldırım ve Ankara’dan Mehmet Özhaseki gibi iki büyük değeri aday göstermişti.
O müktesebatı yüksek adaylara karşı CHP ittifakının gösterdiği iki silik isim, seçimleri kazanmıştı.
31 Mart seçimleri için aday belirleme süreçleri başladığında, kişisel olarak; İstanbul’da Tevfik Göksu ve Ankara’da Turgut Altınok’un aday gösterilmesinin daha isabetli olacağını dile getirmiştim.
Cumhur İttifakı, İstanbul için ‘yıldız aday’ tercihinde bulundu.
Önümüzdeki tabloya baktığımızda; geride kalan 5 yılı boşu boşuna heba etmiş, hiçbir dişe dokunur iş yapmamış ve belediye kaynaklarını algı, reklam ve parti içi mücadeleler için tüketmiş bir aday…
Ve onun karşısında, çok genç ve yetenekli; yeteneklerini, geride kalan yıllarda ziyadesiyle ispatlamış bir yıldız isim var.
Murat Kurum, İstanbul’u havalara uçuracak, dünyanın en düzenli büyükşehirlerinden birisi haline getirecek, deyim yerindeyse ‘uzay çağı projelerini’ sunuyor, İstanbullulara…
Cumhur İttifakı adına korkulması gereken en hassas nokta da burası işte…
Murat Kurum’un sergilediği dopdolu projeler karşısında, içeriksiz algı bombardımanı seçimi kazanabilir.
Cumhur adayı, yüzlerce proje içeren kapsamlı öneriler paketi anlatıyor.
İmamoğlu ise, 5 yıldır yaptıklarının tam tersini anlatıyor; “İsrafı bitirdik, hizmeti getirdik. İstanbul başardı…” şeklinde, gerçeği tersyüz eden bir söylem sunuyor.
Denilebilir ki:
“Seçmen, günlük hayatındaki olup bitenleri, alamadığı en temel hizmetleri görmüyor mu? Neden gidip bu boş laflara oy versin?”
Evet… İstanbul’da yaşayan normal bir seçmen, bu boş propagandaya, “Hadi ülen, kafa mı buluyorsun?” deyip, azarla karşılık verebilir.
Peki, nedir?
Normali konuşmuyoruz; CHP sosyolojisi zehirlendi.
Sadece kendi partisinin kazanmasını isteyen, hizmeti filan umursamayan, tuvalet terliğine bile oy verecek kıvama getirilmiş bir seçmen kitlesinden söz ediyoruz.
Bu uğurda, PKK ile işbirliğine bile razı olmuş/edilmiş bir kitledir bu.
Üstüne üstlük kendisini; ‘okumuş, aydınlanmış, entel, her şeyi bildiğini zanneder’ hale getirilmiş bir kitle…
Gidip Anıtkabir’de tuhaf ritüeller yapıp, çocuk gibi ağlaşan, günümüzden 70 yıl öncesinde yaşadığını vehmeden yaşlı meczupları fazla ciddiye almayın.
CHP’de, bırakın Atatürkçülüğü ve devletin beka algısını; Kemalizm kırıntısı bile kalmadı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun PKK’lı danışmanı, CHP toplantı salonu sahnesindeki Türk Bayrağını kaldırtarak PKK TV’sine söyleşi verdiğinde, CHP, Atatürkçülüğün cenazesini çoktan kaldırmıştı.
Yani…
Yanisi, CHP seçmeninin sağduyusuna filan güvenerek, harika adaylar ve altı doldurulmuş harika projelerle seçim kazanılacağının garantisi yok.
Konuya ‘iletişim dili’ açısından da bakabiliriz.
Projelerinizi, karşınıza oturttuğunuz, kendi alanının uzmanı olan kişilere anlatmıyorsunuz. Elindeki tek bir oyu, aklına en fazla yatan adaya verecek olan, basit ve sade düşünen vatandaş sizin muhatabınız.
Yüzlerce projeyi, makinalı tüfek gibi arka arkaya sıralamanız, ortalama seçmen kitlesinin zihnini bulandırabilir.
İmamoğlu’nun ‘Ajansı’, meselenin püf noktasını fena halde çözmüş. Onların mantık kurgusu şöyle: Seçmen, ‘ne halde olduğunu’ değil; ‘ne halde olduğuna dair kendisine anlatılanı’ dikkate alır.
Yani? Güzel olmadığını bilen bir kadına, etrafındaki birkaç erkek, “Bugün çok güzelsiniz hanımefendi…” diye iltifat buyurduğundaki gibi… Kadın, aslında kendisinin farkında, fakat, “Yalan da olsa kulağa hoş geliyor…” havasındadır.
Ajans da öyle yapıyor. Tek bir metro hattı yapmadıkları halde, bilmem kaç kilometre metro yaptıklarını…
100 bin sosyal konut vaadine karşılık, birkaç bin bile olmayan konut üretimini; “Dar gelirlinin konut ihtiyacını çözdük…” diyerek…
900 küsur mahallesi olan devasa metropolde, 30-40 kreş açtıklarını anlatarak…
Birkaç bin paket bedava süt ve birkaç bin adet bedava ekmek dağıtıp, sanki İstanbul’un fakir fukarasına her gün bedava ekmek ve süt veriyormuş gibi yaparak…
Belediyeye ait birkaç dükkânda ucuz çorba satmakla övünerek…
“İstanbul, Ekrem İmamoğlu ile başardı!...” algısını yerleştirmeye çalışıyor, yetenekli ‘Ajans’…
Bu basit algı yönetiminin karşısında, kapsamlı ve devasa projelerin, seçmenin ‘algıda seçicilik menzilinin dışına düşmesi’ gibi ciddi bir tehlike seziyorum, şahsen.
Bir önemli konu daha var:
Murat Kurum’un en iddialı olduğu ve aslında İstanbul’un ve Türkiye’nin geleceğini ziyadesiyle etkileyecek olan kentsel dönüşüm meselesi…
CHP’li uzmanlara da sorsanız, İstanbul’da bilmem kaç milyon konutun acilen dönüştürülmesi, yıkılıp yeniden ve sağlam olarak yapılması gerektiğini uzun uzun anlatır.
Peki, bu ‘hakikat’, sahadaki ‘siyasî gerçeklikle’ ne ölçüde uyumlu?
Buyurun Hatay’a bakın… Oradaki kentsel dönüşümü engellemek için, 6 Şubat 2023 öncesine kadar her türlü yola başvuran insan müsveddeleri, şimdi kenara çekilmiş, devleti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlamakla meşguller. Üstüne üstlük, binlerce canın yitirilmesinde doğrudan günahı bulunan bir şahsı, yeniden aday göstermek gibi bir garabeti sergileyebiliyorlar.
Sözün özü şu olsun:
Kentsel dönüşüm dediğinizde, vatandaşın; “Bak ne güzel! Bana sağlam konut yapacaklar. Bir daha deprem olursa, çoluk çocuğumla birlikte yıkıntılar altında kalmayacağım…” diyeceğini garanti görmeyin.
Vatandaşın. “Düzenim bozulacak, hayatım altüst olacak…” kaygısına kapılması, çok uzak ihtimal değildir.
Cumhur İttifakı, seçim propaganda dilini, bu gerçeğe göre ayarlamalıdır.