Din maskesiyle maneviyat soygunculuğu yapılmamalıdır!

Selami Mutlu

Tarikat ve cemaatlerin ağına düşmüş ya da düşürülmüş kişiler, bir müddet sonra kişiliklerini özgür iradelerini, bağımsız davranışlarını yitirerek, aynı insanların istem dışı var olan TİK adıyla anılan hareketleri gibi istem dışı bir davranış sergilerler. Beyinlerine enjekte edilerek verilen bilgilerin doğrultusunda hareket etmeye başlarlar. Tıpkı psikoloji kitaplarında anlatılan ve örnek verilen PAVLOV’un köpeği örneğinde ki gibi sahibinin her düdük öttürdüğünde acıktığını sanıp önüne atılacak kemiği beklemesi gibi. Tarikat ve cemaat gibi örgütlerde devşirilen özgür iradeleri ellerinden kaymış olan insanlar daha sonra verilecek talimatlarla her oldubitti ye alet edilebilirler.

Beyinleri uyuşturulmuş bu kişilerin peşlerinden gittikleri şeyhleri her türlü kirli ilişkileri yapmış olsalar bile, görüp şahit olsalar da görmezden gelip olana bitene duyarsız kalırlar. Tıpkı 12 yaşında ki kız çocuklarına tecavüze yeltenen şeyhlerini korumak amacıyla şikâyetçi olan kızın babasını şeyhin müritlerinin dövmesi para vererek susturmaya kalkması gibi. Şeyhlerinin yaptığı iğrençliği örtbas etmek gibi bir tutum izlerler. Nasıl olsa şeyhim beni korur, şeyhimin arkası da güçlüdür siyasette de sözü geçer diyerek cesaretlenirler. Hem aralarına katılmış siyasi muktedirler vardır hem de onları koruyup kollayan muktedirler.

Sakal bırak cüppeni giy etrafına yemlediğin müritleri topla, sırtını oy avcısı siyasi muktedirlere daya oradan rant devşir nemalan arsa kap ihale al. Oh ne ala memleket. Çoğu eğitimsiz cahil bir güruh olan bu devşirmeler birbirlerini kollayan koruyan ayrı adlarda mantar gibi çoğalmaktadırlar. Mehdi olduğunu ilan eden Hasan Mezarcı, Adnan Oktar, Nurullah gibi isimlerle var olup toplumun kanını emmeye çalışırlar.

Dini yapılarda ki bu tür çürümeler siyaset-diyanet-ticaret gibi kurumları yıprattığı gibi gerçek müminlerin inançlı olan Müslümanların inanç yapılarına da zarar vermektedir. Dini otoritelere- dini önderlere- Diyanet Erbabının varlığına karşı güven duygusunu da yaralıyor. Dinimizde iman güvene dayanır. İman adeta bir güven birikimidir. Güvenin zedelendiği yerde Müslümanlıkta savunma durumunda olamaz. Güçsüz ve desteksiz kalır. Dinlerin varoluşu bile güzel ahlakın imanın ve güvenin var olmasıyla oluşmuş inanç temelinde yeşermiştir. Din Adalet dağıtır. Ahlaklı insan yetiştirir. Kadına şiddet ve tecavüz gibi, komşunun ırzına-namusuna-malına tecavüz etmenin de önünde bir engel oluşturur.

Dini kendine maske edinip, bundan nemalanan, başkaca meziyeti- bilgisi-yeteneği olmayan sahte din erbabından Tarikat ve cemaat gibi oluşumlardan, saldırgan ve yalanı yüzüne astar yapıp bukalemun gibi değişkenlik gösteren örgütlerden bir an önce siyasette toplumda, ülkemiz de kurtulmalıdır. Anayasamızda zaten var olan yasalar ile Tarikat ve Cemaatlerin var olması mümkün değildir. Anayasa ya aykırı olduğu gibi ülkemizin kuruluş felsefesine de ters düşmektedir. En iyi tarikat “UYGARLIK” tarikatıdır. Ülke bunun üzerinde gelişme kaydedebilir itibar görebilir. Var olanlar ve Anayasa ya aykırılık arz eden Tarikat ve Cemaatler hemen kapatılmalı müritleri ise yargılanmalıdır.

Küçük yaşta kimsesiz-sahipsiz ya da fakirlik nedeniyle çocuklarını Tarikat ocaklarına verenler sahte din adamlarının ellerinde heder olmalarına izin vermemelidirler. Sahte din adamlarının “BADEMLEME” dinimizde vardır diyerek uydurdukları yalana inanılmaması gerekir. Siyasetin de bu tür kirliliği yaşayan örgütlerden oy devşireceğim diye uzak durmaları gereklidir. Dini kendilerine maske yaparak varlığını, yaşamlarını sürdürmeye çalışan bu tür parazit oluşumların önüne geçilmelidir. Anadolu da ve şehirlerin de göbeğinde yeşeren bu tür el etek öptüren “Bana itaat eden Cennete gider” diyen “BÜREYDE ÖNCEL-HADİD ER RUFAİ-ŞAĞBAN” ve diğer isimler gibi kişilerin toplumda daha fazla tahribat yapmalarının önüne geçilmelidir. Siyasetçi-gazeteci- bilim adamları-aydın kesim ülke yararına yaptıkları eleştirilere yasak getiren, TV kapatan, cezalar uygulayan, hapse atan zihniyet her gün TV kanallarında zikir programları yayınlayarak suç işleyenlere karşı neden herhangi bir yaptırımda bulunmaz. RTÜK bunu neden görmez?

Neden sadece laik-Demokrat- İnsan Hak ve Hukukunu savunanlar, çocuk tecavüzlerine, kadın öldürme ve dövmelerine karşı tutum izleyenler ülke gerçeklerini söyleyenler yargı önündedir? Neden? İslam denince akıllara dört kadınla evlilik, küçük yaşta ki çocuklarla nikâh, erkeğin kadın üzerindeki hâkimiyeti, bilime- akla- mantığa karşıtlık- tecavüz sapkınlık- yalan gibi düşünceler gelmemelidir. Küçük çocuklarla Badem le me yapmak gibi olmadık densizlikleri sergileyenlere karşı Diyanet İşleri Başkanı neden gerekli çıkışları ve yaptırımları yapmaz? Neden yargısal işlemleri başlatmaz? Diyanet dünyada cenneti kendi yandaşlarına yaşatmak için mi vardır? Dinimiz sizin tekelinizde olamaz. O benim de dinimdir. Kirletilmemelidir.

Çıkarın maskelerinizi yüzlerinizden ben gerçek dinimin güzelliklerini yaşamak istiyorum…