Dinimizde Sekînet (tatmin olmak, itminana kavuşmak, iç telaştan kurtulmak, temkin sahibi, ağırbaşlı olmak, vakarlı olmak, manevi, ruhî cephede tezahür eden olgunluk, kalplere huzur veren rahmetine iç huzura kavuşmak) ve sükûnet ise, (hem maddi, fiziki, cismani hem manevi, ruhani olarak kişinin duruşunu, durgunlaşması) maddi ve manevi sâkin olmayı ifade etmektedir. Telaştan ve acelecilikten kaynaklanan bir iç hareketliliğin durgunlaşması, samimi içten bir inanca bağlıdır. İnancındaki yanlışları ve durumu düzeltme, her türlü ibadette yiyecek içeceklerde haram ve şüphelileri ile günahların geldiği yerleri de terk etme, nefsin aruzlarına karşı hassasiyet sonucunda kalbin sevinci gibi fiziki sükûnet, ardından da gönül huzuru sonucu harici sükûnet, ardından manevi ve dahili sekînet meydana gelir. Sakinlik ve düşüncenin rahatlığı ancak, Allah’ı anma, kişilere hüsnü zan besleme, kendine güvenme, Dinin öngördüğü şartları taşıyan kız veya erkekle ilahi emre uygun evlenme, uzun arzulara kapılacak borçtan, helal olmayan istek ve duygudan uzak kalma, siyah üzüm gibi sağlıklı ve doğal yiyecekler yiyerek gece teheccüde kalkma, günlük dersleri, programlı çalışma, elleri, yüzü, vücudu ve elbiseyi temiz tutma, her hayır ve şer olayın Allahtan geldiğini bilip ona göre davranış sergileme, imanın şubelerini hayata geçirme sonucunda İslam’ın öngördüğü huzur ve mutluluk ulaşmanın yolları ortaya çıkar.
Huzura engel olan nedenlerde, İslami anlayışa karşı saygısızlık, kibir, gurur, Dünyaya düşkünlük, endişe, kıskançlık, cimrilik, hased, tereddütte kalma, ızdırap, şüphe ve ikilemde olmak, tamah ve sahte ilahlardan uzak durmadır.
Peygamberi ilah edinme, İslam’dan başka bir din veya Hıristiyanlığı geçenler için; ‘’3/85 Her kim İslam'dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur.’’ buyurmaktadır.
Ahrette Yüce yaratıcımız Hz İsa a.s.’a; 5/116 - Ve Allah demişti ki: "Ey Meryemoğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!" bildirmektedir.
Dişilere tapma, cahiliye döneminde Allah'a ortak koşanlar Allah'ı bırakarak en çok taptıkları, gönül verip yalvardıkları veya adına davet ettikleri tanrıları bu ruh halinden dolayı bir kadın hayalidir. Bu yüzden, putların çoğunluğu kadın şeklinde, dişi ismindedir. Yunanlılar ve diğerleri gibi putperest toplumların putlarının çoğunun ve melekleri dişi olara göstermektedir. “Onlar Rahman’ın kulları olan melekleri dişi kabul ettiler. Acaba meleklerin yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.”(43/19), "Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar." (53/27) Onlar, Allah'ı bırakırlar da, yalnız dişilere taparlar. Böylece ancak inatçı şeytana tapmış olurlar.( 4/117) buyurmaktadır.
Hayal edilen güzellerin resimleri putlaştırarak veya helal olmayan kadınlarla olarak, onarın peşine düşerek onların hayalleri karşısında, diğer ahlaklı faziletli ve inançlı bir kadının, en güzel bir puttan daha kıymetli olması gerekirken, gerçek kadınlar öyle bir aşağı görürler ki, hürmet şöyle dursun, en basit insani haklardan bile mahrum eder ve sorsan kadın hakları savunucusu olur, kadın her şeydir der, zevk aracı olarak hakir görür. Helalde olmadığı kadının her isteğini yerine getirir, tapmanın, yağcılığı bir sevgi ve ümit, bir de kaybetme korku ve saygı yönü vardır. Böyle yapmakla inatçı şeytana dua ve ibadet etmiş olmaktan başka bir şey de yapmış olmaz. Bunu onlara yaptıran, teşvik eden şeytandır. Onların dişiye tapmaları ya şeytana tapmanın aynı veya başlangıcı veya sonucudur. En yüksek sevgilerini bir Allah'a tahsis etmeyip de kadınlara tahsis etmiş olanlar, şeytana aldanmaktan, şeytana kul olmaktan kurtulamazlar. Nitekim "Kadınlar şeytanın ağlarıdır" denilmiştir. Şeytanlar başka yol ile aldatamadıklarını, kendi vesvesesine alet olan kadınlarla aldattıkları alimlerce bildirilmektedir.
Kötü duygularını ilah edinme; Arzu ve tutkularında, hak sever olmayan, bencil kendi istek ve zevkininkölesi olan, gönülleri neye çekerse ona taparlar, gerçeğin zevkini aramaz, hakkın hoşnutluğunu düşünmez, düşünmek istemezler, bilseler bile yine tanımazlar. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın yanında sema gölgesi altında Allah'tan başka tapılan tanrılar içinde, uyulan heva (nefsin kendiliğinden yöneldiği istek ve arzu)dan daha büyüğü yoktur" Furkan suresi/43 - Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın? buyurmaktadır
Mal ve oğullarına dayanma; sonucunda, Kalem suresi Ayetlerinde: (10 - Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık, 11 - Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren, 12 - Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr, 13 - Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı, 14 - Mal ve oğulları var diye (böyle davranır). 15 - Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: "Eskilerin masalları" der. 16 - Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız. buyurmaktadır.
Nefsi İlah: Bir kimsenin, Allah indinde haram mı helal mı olduğunu dikkate almadan nefsinin her istediğini yapması ve yaptığı işi, Allah emretmiş peygamber söylemiş bile olsa, eğer nefsi istemiyorsa o işi yapmaz. İşte bu kimse nefsine itaat ettiği şekilde, başkalarını da itaat ediyorsa o kimseleri ilah ve mabut edinmediğini söylese de,tanrı edinmiş olur. Allah'tan başkasına bu şekilde itaat eden kimse, itaat ettiği kimseye secde etmemekle ve dili ile onun ilah olduğunu söylememekle, şirkten kurtulamaz. İbn Cerir, "Allah'ın koyduğu helal ve haramı dikkate almadan nefsinin arzusuna göre davranan kimse, nefsini ilah edinmiş olur" demektedir. El-Cessas ise "Böyle bir kimse Allah'a itaat ettiği gibi nefsine itaat eder" derken, Zemahşeri, "Nefsinin yönlendirdiği gibi hareket eden kimse, nefsine tıpkı Allah'a itaat ettiği gibi itaat etmektedir." 45/.23 - (Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir? Hala düşünmez misiniz? Buyurmaktadır.
Tagut; Asilik, kötülük, şeytanlık, kibir, fesad, cimrilik, açgözlülük, azgınlık ve yalancılıkla hükmeden zorbaların zorbalıkları ölümle de olsa bir gün söner, lanetle anılırlar. Hak ve iyilik taraftarları olanlar yoksulluk ve sıkıntı içinde bulunsalar bile sonsuza kadar aziz olarak güzel hatıraları baki kalır. Bu gün olmazsa yarın mutlaka mutlu olurlar. ‘’2/256.Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.’’buyurmaktadır.
Şirk; Müşriklerin işledikleri iyi amelleri ahirette bir yarar sağlamayacağı, şirk suçunu işlemesi ile yaptıkları tüm amelleri boşa çıkacağı, Zümer suresinde;’’ 65- Andolsun ki, sana da, senden öncekilere de şu vahyedildi: "Yemin ederim ki, eğer şirk koşarsan bütün çalışmaların boşa gider ve mutlaka kendine yazık edenlerden olursun" buyurmaktadır
Allah’la başka ilah edinme; 88- Allah'ın yanında diğer bir ilâha çağırma O'ndan başka ilâh yok, Hüküm O'nun, başkasının değil. Ölümden sonra O'nun huzuruna götürülecek, mahkeme olunacak, ona göre ceza, mükafat ne ise alınacaktır. ‘’Kasas suresinde; 88- Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz. ‘’buyurmaktadır.
Arife sordular: "Neden bu kadar sakinsiniz?" Dediki; Uzun zaman okumam ve tecrübelerimin neticesinde hayatımı beş esas üzerine kurdum:
1- Benim rızkımı kimsenin yiyemeyeceğini anladım ve sakinleştim.
2- Allah'ın beni daima gördüğünü anladım ve hâya ettim.
3- Benim işimi kimsenin yapamayacağını anladım ve çalışmaya koyuldum.
4- Anladım ki işimin sonu ölümdür ve ona hazırlandım.
5- Anladım ki iyilik ve kötülük her ikisi de kalıcıdır, dolayısıyla iyiliklerimi çoğalttım ve kötülüklerimi azalttım..."
İslam’a göre huzur ve sakinlik gerçektir ve ona ulaşmanın mümkün olduğuna, peygamberler, veliler ve sahabelerin yaşamı en güzel delildir. Dinin buyruklarını yerine getirirsek, huzur ve mutluluğu yakından görür ve yaşarız. Selam ve duayla…