Doğayı asarım - keserimle hizaya getiremezsin

Orhan Kemal Erkılıç

Yaşadığımız afetler için ‘asrın felaketi’ deniyor. Öyle midir bilmem ama bildiğim dünyanın başımıza yıkıldığı… Deprem yetmezmiş gibi bir de canlara kıyan sel suları kapladı ortalığı. Kızışan siyaset sahnesi ve artan hayat pahalılığı dengemizi bozarken; tv ekranlarına yansıyan, sosyal medyada gözümüze çarpan birçok görüntü ve gelişme de ağız tadımızı bozuyor. Böyle bir ortamda yaşıyoruz, yaşamaksa eğer…

ABB BAŞKANI MANSUR YAVAŞ DA KATILIYOR

Hayatın çekilmez hal aldığı bu günlerde Ankara yine başkentliğin omuzlarına yüklediği tarihi sorumluluğa yakışır biçimde bir rol üstlendi. 18 Mart Cumartesi günü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da katılacağı ‘Deprem için Farkındalık’ programı, sözünü ettiğimiz konularda olumsuzlukları olumluya çevirme adına ilk adım olması bakımından önemli. O gün Türkiye Kent Konseyleri Birliği’nin dönem başkanlığını alacak olan Ankara Kent Konseyi (AKK), tarihi bir zirveye ev sahipliği yapacak. AKK Başkanı Halil İbrahim Yılmaz, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “6 Şubat Kahramanmaraş depreminin gerçekleştiği saat olan 04.17 bizim de programımızın sembolü oldu. Bilim adamlarından sanatçılara kadar toplumumuzun tüm kesimlerinin katılacağı programda depremin ele alınacağı konuşmalar; toplumsal dayanışma ve dönüşümün simgesi olması için 4 dakika 17 saniyede tamamlanacak” dedi.

Gözler bu önemli zirveye çevrilmişken biz de hem takipçisi hem de hatırlatıcısı olmaya devam edeceğiz…

BU KEZ TABUT OLDU KONTEYNERLER

Hayat çok acımasız. Bin bir heyecan ve umutla satın alınan konutlar, tek tek özenle seçilen eşyalar bir gecede yaşanan deprem ya da artçılar ile yok oldu. Sadece canlar, eşyalar değil anılar da kaldı enkaz altında. Ardından toplumsal bir refleksle yardım seferberliği başladı. Canını, cananını, evini, barkını, her şeyini kaybetmiş insanların yarasını sarma adına hepimiz elimizden geleni yapmaya çalıştık.

Ya sonra…

Konutları başlarına yıkılanlar, konteynerlere yerleşti. Birazcık rahat nefes almaya başladıklarında bu kez de sel felaketine yakalandılar. Her şeyini kaybetmişken sığındıkları konteynerler tabut oldu bazılarına. Doğanın zapt edilemez gücü deprem vurgunu yemiş zayıf bedenleri kırdı geçirdi…

Bunlar işin acı, acıtan yanı. Bir de anlamadığımız, anlayamadığımız yanları var…

Oysa her şey çok net: Doğayla savaşmayacaksın, doğayı karşına almayacaksın. Çünkü doğayı asarım-keserimle hizaya getiremezsin! Doğa yutar, çarpar, yakar, yıkar, yok eder…

BEDELİ BU KADAR AĞIR OLMAMALI

Bilginin, bilimin yolundan ayrılmayalım. İşi ehline teslim edelim. Hayatla, doğayla kumar oynamayalım. İklim değişikliğine duyarsız kalmayalım. Dünyanın, doğanın çığlığını duyalım ve ona göre yaşayalım…

Geride kalan bizler için öğrenmemiz gereken şeylerin bedeli bu kadar ağır olmamalı… Eksiklerimizin farkına varalım. Türkiye’nin ikinci yüzyılına iklim değişikliğine, çevreye, afetlere farkındalığı artırarak girelim. Bunu okullarda erken yaşlarda ders programına alalım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.