Doğmalara dayalı değil, akla ve bilime dayalı bir eğitim olmalıdır

Selami Mutlu

Eskilerin değimiyle şöyle bir söz vardır. “Ne ekersen onu biçersin, şiddet ekersen şiddet biçersin” diye. Vaktiyle siyasi muktedirlerimiz kindar ve dindar bir nesil istiyorum derken, bu özlemin sonucunda ortaya çıkan sonuç ortadadır. Sarıkla derse giren öğrenciyi öğretmeni uyarınca “Sarığımı çıkarmam, senin dedelerin benim dedelerimi astı. Senin başın açık kadın başına konuşma yoksa döverim” diyerek öğretmenini tehdit etti. Yaratılmasına neden oluşturduğunuz bu zihniyetle mi, bu insan modeliyle mi Avrupa Birliğine gireceksiniz? Bu kafayla bu zihniyetle sizi AB’nin kenefine bile sokmazlar. Bir yandan AB vaatlerini topluma yutturmaya çalışacaksınız öte yandan çağın uygarlığın hukuk ve demokrasinin tersi şiddete kine nefrete yönelik “kindar ve dindar nesil” tohumlarını ekmeye çalışacaksınız.

Duyulan özlemin sonucunda kraldan ziyade kral olanların özleminin vardığı nokta budur. MEB’e bağlı olarak sadece açık öğretim görenlerin sayısı 144 bin 610 öğrencidir. Çoğunluğu tarikat yurtlarınca ele geçirilmiş olan yurtlarda kalan öğrencilerde buradan yetişiyor. Dindar nesil yetiştireyim derken cumhuriyet ve demokrasi düşmanı kindar bir nesil buralardan besleniyor siyasette görmezden geliyor. Bu tür tarikat kökenli yerlerin yeniden yapılandırılması tarikatların etkinliğinden arındırılarak laik-bilimsel ve demokratik eğitim görecek bir şekilde düzenlenmesi gereği vardır. Yasalara aykırı düşen sadece İstanbul ili içerisinde Sübyan okulları oluşturulmuş, 4-6 yaş grubunda 20 ye yakın okullar var. Siyaset yasalara aykırı düşen bu oluşumlara karşı sadece seyirci durumundadır.

Laik-Demokrat-Cumhuriyetin ilkelerini savunan hemen herkes etiketlenerek “ayyaş, tinerci, ahlaksız” diyerek tehdit ediliyor.  Bu tür radikal söylemler toplumu kutuplaştırır, ayrıştırır sonradan varılan noktada düşmanlaştırarak çatışmalar yaratır. Bunun hiçbir kimseye veya partiye yararı bile olmaz. Kaybeden sadece bu toplumun insanı olur. Böyle tehdit ve demokrasiyle bağdaşmayan ortamlarda yatırım olur mu? Geleceğe karşı güven oluşur mu? Bu tarz güdülen bir siyasetin de kazananı olmaz. Yapılmaması gereken bir açıklama da eski TBMM Başkanı İsmail Kahramandan geldi, “Anayasa da laiklik ilkesi yer almamalıdır.” Bu açıklama kabul görecek değerde olmamasına rağmen hemen üstü örtülerek “bireysel bir açıklamadır” diye geçiştirildi. Bazen şuur altına yerleşmiş özlemler istem dışı da olsa üstü örtülerek kamuoyu oluşturmaya yönelik ortaya atılır tepki oluşunca da geri adım atılarak susulur.

İslam dini sevginin-saygının-paylaşmanın-dayanışmanın-hoşgörünün medeniyetin dinidir. İslam dinini çarpıtarak kendine maske yaparak, kendi özlemleri doğrultusunda yönlendirmeye siyasete alet etmeye kalkmak hem topluma hem de güzel dinimize karşı bir ihanettir. Bazı karanlık güç odaklarınca yönlendirilmeye çalışılan dinimiz, kurdukları dini eğitim veren kurumlarınca ayrıca temin ettikleri finans kaynakları ile her geçen daha da gün güçlenmektedirler. Din Eğitimi Genel müdürlüğünce 2020 yılında 10.6 Milyar TL olan gelir bütçelerini, son üç yılda bütçelerini 36.8 Milyara çıkarmışlardır. İmam Hatip okullarının sayısı da 18 yılda 450 den 1623’e öğrenci sayısı da 77 binden 1 Milyon 600 bine çıkmıştır. Bu özendirmenin desteklenmenin amacı nedir? Neden eğitim sistemimize be denli yatırım yapılmamaktadır?

Yapılması gereken çağdaş-teknik-bilimsel ve laik eğitim veren okulların artırılması ve kollanması olmalıdır. Ülkenin daha çok teknik ve bilimsel eğitim görmüş insan gücüne ihtiyacı vardır. Kalkınmanın ve gelişmenin de temelinde bu vardır. Kurumların-sanayinin- tarımın ihtiyacı olanda budur. Cumhuriyetin ve onun öğretmenlerinin Tarikatlar de yetişen yeni yetme bebelerin elinde şamar oğlanına çevrilemeyeceği, devletin okulunda devletle hesaplaşır bir ortama girilemeyeceğinin sağlanması ve korunması gerekir. Sivil toplum yaratıyoruz aldatmacasıyla sivil vesayet yaratmak yanlış sonuçlar doğurmaktadır. En iyi vesayet yolu hukukun ve demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin var olduğu ülkenin kuruluş değerlerine sahip çıkıldığı vesayet yoludur.

Tek yol cumhuriyetin kuruluş değerlerine dönülmesiyle sağlanabilir. Cumhuriyetin eğitim reformuyla temelini atarak kurduğu bilime dayalı anlayış vicdanlı- akılcı-insaf ve ahlak sahibi nesiller yetiştirmenin sonucunda Türkiye Cumhuriyeti muhtaç olmaktan çıkmış kendi sanayiini tarımını ekonomisini geliştirerek tüm dünyanın takdirini kazanmıştır. Bu ülkenin sahip olduğu değerlerin kolonlarını yıkarak çağdışı kalmış Ortaçağ zihniyetine teslim edemeyiz. Aklın ve bilimin yerini doğmalar almamalıdır. Güzel dinimiz karanlık ellerin teslim alacağı ve yönlendireceği ortamlara izin verilmemelidir. Bırakın çocuklarımız aklın-bilimin çağdaş değerlerini yaşasınlar. Bırakın dinimizin saygı ve sevgiye dayalı hoşgörü ile dayanışarak-paylaşma ile yoğrulmuş güzelliklerini hep birlikte yaşayalım.