Korona Virüs illeti Dünya’yı kasıp kavuruyor. İnsanlar artık işi-gücü bıraktı, “bu gün acaba toplam ölü sayısı kaçtı? Kaç tanı konuldu? Bu tanılardan kaç tanesi pozitif” gibi soruları düşünerek hayat geçiriyorlar. Her akşam haberlerin başına geçerek, “Korona Virüs salgınından Dünya’da kaç kişi öldü, Ülkemizde ölü sayısı kaç” diyerek meraklarını gidermeye çalışıyorlar.
Herkes, ne eğitim, ne üretim, ne yatırım, ne çalışma, ne dinlenme, her şeyi unuttu? Varsa yoksa Korona Virüs! Bu hastalığı düşünerek yatıp kalkıyoruz. Bu durum elbette hepimizde ciddi umutsuzluklar meydana getirdi.
Maalesef, sosyal, kültürel, ekonomik, ticari hayat nerdeyse bitmek üzere.
Ne oldu ya Bize ne oldu?
Maalesef, sosyal, kültürel, ekonomik, ticari hayat nerdeyse tüm Dünya’da bitmek üzere.
Ne oldu ya Bize ne oldu?
Bu ilahi bir ikaz mıdır? Artık kendimize çeki-düzen verme vakti gelmedi mi?
Bencillikten vazgeçme ve yalnızca kendimizi düşünmeyi bırakma, Dünya’daki açlıklara, Dünya’daki yoksulluklara, Dünya’daki zulme ve haksızlıklara “dur deme” vakti gelmedi mi?
En çok bu sorular zihinlerde sağdan-sola uçuşup duruyor.
Ben bu sorular yanında çocukları ve gençleri daha çok düşünüyorum.
Ben kendi adıma belli yaşa geldiğimi ve bu hayatta çok da güzel günler yaşadığımı düşünüyorum. Elhamdülillah okuduk, işe girdik, evlendik, çoluk-çocuk, hatta torun sahibi olduk. Gezdik dolaştık, yedik içtik, şiirler yazdık, kitaplar çıkardık, eğitimci olarak, kamu görevlisi olarak belirgin hizmetlerde bulunduk, her anımızda Hak ve Halk için dolu dolu yaşadık.
Kendi açımdan baktığımda, Korona Virüs salgınına bir defa üzülüyorsam, çoluk-çocuk ve gençler açısından baktığımda bin defa üzülüyorum. Adeta karnıma acılar, mideme sancılar giriyor. Ne olacak bu çoluk-çocuk, ne olacak bu gençlik?
Daha hayatlarının baharında bile değiller! Daha eğitimlerini dahi ikmal edemediler! Belirsizlik var. Okullarına devam edip etmeyecekleri bile belli değil.
Üzülüyorum ve mutsuzluk içindeyim.
Ancak umutsuz değilim. Çünkü, “gider bir darlık, gelir bir bolluk” sözünü çokça duyardım Annem’den çocukluğumda.
Evet, gider bu zor günler ve gelir her zamanki gibi güzel günler.
Gerçekten vakit insanların birbirlerine umutsuzluk aşılama ve karamsarlık yayma vakti değil, vakit umut ve heyecan yayma vaktidir.
Ve biz şuna inanıyoruz: “Umut Allah’tan, umutsuzluk şeytandandır.”
Biz umu ve heyecanımızı hep diri ve hep zirvelerde tutmak zorundayız.
Tamam, görülmemiş bir salgın, görülmemiş bir felaket var. Olsun, geçmişte de oldu, eski tarihlerde de oldu. İnsanlık aldığı tedbirlerle, bulduğu ilaç ve çarelerle her türlü salgın hastalığı yendi, inşallah Korona Virüs’ü de yenecektir.
Bunun için öncelikle çalışmak ve yalnızca çalışmak yetmiyor. Dua etmek gerekir. Ve çaresiz kalındığında bir dua var ki, Kur’an-ı Kerim’de Yunus Aleyhisselamın duasıdır.
Allah bizleri dua etmeyecek kadar azgın, duayı küçümseyecek kadar kibirli yapmasın. Maalesef, bu tipleri de görüyoruz. Bu ortamda dahi kibirlerinden, azgınlıklarından vazgeçemeyen cahiller var. Allah onları ıslah etsin ve bizleri de duaya çok sarılanlardan eylesin.
Evet, Tıp Bilimi şu an çare bulamıyor, tedbirler alınsa da Korona Virüs’ten değişen rakamlarda insanlar periyodik olarak her gün ölüyor ve tüm Dünyada kalan insanlar adeta “kurbanlık koyun” gibi sırasını bekliyor.
Bu ahvalde dua ve yakarış ile Allah’tan imdat dilemekten başka bir yol mu var? Ey cahil! Ne diye dua ve yakarış içindeki insanları hor görür ve küçümsersin? Sen o kibir ve enaniyet (bencillk) ile cehenneme doğru son sürat giden bir füze içindekinden farksızsın. O füzeye nasıl bindiysen, in ve kurtul! Şunu bil ki, tüm insanlar bir araya gelse kurtaramayacak durumda, karanlık denizde, fırtınalar arasında, suyun ta en dibindeki bir balığın karnından Yunus Peygamber “Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minezzâlimîn” duası ve bu münacat ile kurtuldu. Yunus Peygamberin durumundan farkımız yok.
Ey İnsanlık dua et ve kurtul! Bir daha hata etmemek, isyana düşmemek ve azgınlaşmamak üzere tövbe ederek doğru yola dönüş yap!
Evet, bu düşüncelerle, hem fiili (çalışmadan gelen) dua ve hem de yürekten gelen dua ile umutluyum.
Bir de şundan dolayı umutluyum: “Doğuyorsa güneş, uçuyorsa kuşlar, açıyorsa çiçekler, hepsi de umuda işaret. Umutlarımız sağlık, huzur, bolluk ve bereket üzerine. Nasip olacak elbet. Eskiden olduğu gibi yine.”
Vesselam!
Not: Bu hafta üçüncü Cuma. Hüzünlü olduğumuz üçüncü Cuma ve yine Cuma için Camilere gidemeyeceğiz. Geçen hafta ve önceki haftada gidememiştik. Yüce Rabbim (cc) affetsin ve en acil şekilde Cuma namazını tekrar camilerde eda etmeyi nasip eylesin. Bu hüzün duyguları içinde “Hayırlı Cumalar” diliyorum.