Dr. Ahmet Tevfik Ozan, soy ismi ile müsemma bir adamdı. O, bir vatan sevdalısı şairdi. Sadece soy ismi ile babadan gelen bir duygu adamıydı. Hayatın gerçeklerini yazardı. Ütopik şiirleri azdır. Hep beraber hayal ettiğimiz ulaşılamasa da yolunda ölünecek bir hayalin peşindeydi. Şahsi bir hayali beklentisi yoktu. Dava adamıydı davasının adamıydı. Davasını başarıya ulaşması bir faninin en büyük mutluluğu olduğunu bilen adamdı. Milli olduğu kadar manevi yönü de eksiksiz bir adamdı.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan cevval bir adamdı. Gençliğin verdiği cesaretle en önde giden en önce cevap veren adamdı. Girdiği Hacettepe Tıp Fakültesi’ni ancak 1986 yılında tamamlayarak doktor unvanını alır. Bir çile ki çekmeyen bilmez. Yüreğinde vatan aşkı millet sevdası olmayanlar dayanamazdı bu çileye. Yolu benim şehrime de düşer. Lakin o zamanlar biz yoktuk o şehirde. Lakin daha sonra uzun uzun tatlı anlattı o günleri. Asla şikayeti yoktu o günlerden. “Yaşanması gereken yıllardı biz de herkes gibi yaşadık o günleri” derdi. Hiç hak etmediği halde dava adamı rolüne bürünen sahtekarlara kızardı.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan hoca ile Bakü’de iki defa beraber olduk. Birincisi, “Küçük Hazardan Büyük Hazar Şiir şöleni” münasebetiyle gelmişti. Bu işin taa başında Kültür bakanlığı müsteşarının bekleme salonunda karşılaşmıştık. Bu işin hazırlığını yapıyordu. Şiir şölenine sunumu ile damga vurmuştu. “Bu kalabalıkta telaşlı ortamda serbest konuşamıyoruz kusura bakma onbeş gün sonra tekrar geleceğim o zaman gezer konuşuruz” dedi. İkinci gelişi Boks Federasyonun Milli Boks takımının doktoru olarak gelmişti. Hem boksörlerle hem de ayrı ayrı epeyce gezdik. Özellikle yalnız kaldığımız ortamlardaki muhabbet kaldı hafızamda. Kendisini çalıştığım fakülteye götürmüştüm. Oradaki sohbetten gayet memnun olmuş “bir başka zaman bu sohbete gelmek lazım” demişti. Hele Atatürk Lisesi’ndeki gençlerin fotoğraf çekinmek için izdihamını çok hasretle anlatmıştı. Genç liselilerin şairliklerine hayran olmuştu. “Bizdeki bu yaştaki gençler bırakın şiir yazmayı günlük yazmayı dahi, beceremiyorlar” demişti.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan hoca ile o günlerdeki boks milli takımımızın seçmelerdeki maçlarını seyrediyoruz. 48 kilodaki gencin başarısını anlattı. Nitekim o genç olimpiyat üçüncüsü oldu. Hoca yanında hususi üniversitenin rektörü ile beraber gelmişti. Benim hakkımda sitayişkar sözler söylemiş. Ben yanlarına gelince “işte anlattığım hoca bu arkadaş” diye tanıştırdı. O arkadaş “bu kadar iyi bir insansınız ama bize neden gelmediniz bu zaman kadar” demişti. Öğretim yılı tamam oluncaya kadar da gitmedim onlara. Hemen alt sırada oturan Orhan Ayhan’ın kulağına eğilip bizi Muhammet Ali maçlarını sabaha karşı dörtte beşte anlatacağım çok uykusuz bıraktınız” dedim. Güldü buraya davet edilmedim ama son anda haberim oldu geldim “demişti. Bir akşam Bakü’deki evimde misafir ettim. Sohbet ettik. Hatıralarını dinledik. En fazla da Mamak hatıralarını can kulağıyla dinledik. İşte o günleri yazdığı şirinini bu yazının sonuna alacağım.
Dr. Ahmet Tevfik Ozan hoş sohbet olmanın yanında bir sırdaştı. Kendisini Kırşehir ‘deki şiir şölenine ben tavsiye ederek davet ettim. Pek çok hatırası olan bu şehre yeniden başka bir halde gelmenin mutluluğunu yaşadı. Sosyal medya üzerinden mesajlaşmanın yanında Fırat Üniversitesi’ndeki makamında ziyaret etmiştim. Çok güzel planları vardı ikimiz için. Zaman yetmedi, İnşallah kıyamette bu planla beraber oluruz. Mekanı cennet olsun. Kendisi gitti kaldı bunca güzellikler. Hem yaşadıkları hem de yazdıkları bir insana nasip olmayacak güzelliklerdir. Dağların Ardında ile hatırlanacak. Ardıç Dalı ile unutulmayacaktır. Bütün şiirlerini bir araya getirdiği ŞİİRİMİN ABC’si kitabından KIYŞAD mensupları aracılığıyla Aksaray’dan göndermişti. Kırşehir’den arayıp bir geldiğinde kitabını almalısın “dediler. Şimdi almak vacip oldu. Kim bilir ne güzellikleri yazmıştır.
Mamak'ta Bir Gün
Ben
Hükümetin manevi şahsiyetini
Tahkir’den yatan
Mehmet Rasim oğlu
Ahmet Tevfik OZAN. .
Külrengi bir Ankara sabahında
Bir görüş günü. .
Sol yanımda
Göklere tırmanırken yorulmuş
Hüseyin Gazi Dağı
Sağ yanımda
Bir ağır kömür kokusunda
Toz, duman altında ezilmiş Ankara!
Ve önümde
Mamağın bir zulüm yumağından örülmüş
Demirden ağı. .
Karşımda
Hüznün rüzgarları içinde
Bir mahzun adam. .
Yani babam!
Tek renkli bir nazi filminde bile
Bir tebessüm olur, çiçekte dalda. .
Burda toprak zerre zerre kin kusar
Yürekten kan çıkmaz, taşlar kanar da!
Bir kurşuni bulut, bir ağır sistir. .
Gecesi Mamağın zulmün elinde
Dostlar bir soluktur, bir can nefestir
Copla ıslatılmış(!) görüş gününde.
Ben
Hükümetin manevi şahsiyetini
Tahrikten yatan
Mehmet Rasim oğlu
Ahmet Tevfik OZAN! .