Dünya edebiyatında Türk edebiyatının yeri yükseklerdedir

Eflatun Neimetzade

Bugün fevkalade önemli bir konuyu siz değerli okurlarıma anlatmak istiyorum. Bu olayın önemi Türk Dünyası edebiyatı, sanatı, tarihi ve Üniversitelerde Eğitim bakımından büyük önem taşıyor. Böyle ki Üniversitelerdeki pırıl-pırım ruhlara sahip gençlerimizi doğru-düzgün, donanımlı eğitmemiz gerekiyor. Dünya halkları arasında biz Türklerin zengin geçmiş tarihi olduğunu gençlerimiz ya doğru idrak etmiyor, ya da hocalar onları mükemmel eğitmiyoruz ve ya yeterli bilgilendirmiyorlar. Özellikle Türk Halklarının edebiyatı alanında gençlerimiz yeterli bilgilere sahip değiller. Burada sorumluluk değerli Hocalarda olduğunu görmekteyiz. Çok acı, fakat gerçek bunu gösteriyor.

Alfabe sırasına göre Azerbaycan edebiyatından örnekler sunacağım. Ama Kazakistan, Özbekistan Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan, ayrıca Dağıstan, Tataristan, Kabardın Balkar, Gagavuz Özerk Cumhuriyetleri de dâhil kardeş Türk Devlet ve Toplulukların çok zengin edebiyatları olduğunu dünya halkları da biliyordur.  Sadece Dağıstan halkının cesur, fevkalade yetenekli evladı Resul Hamzatov’u örnek vermek yerinde oluyor. Sovyetler döneminde Kremlindeki Politbüro Edebiyat ve Sanat alanında en büyük Ödül-Devlet Mükâfatı ve Lenin Mükâfatı sayılıyordu. Her iki Ödülü alanlar genelde Rus yazarları oluyordu. Fakat Dağıstan Türklerinin medarı-iftiharı sayılan Resul Hamzatov -Lenin ve Devlet Mükâfatlarını alan büyük yazarlardan olmuştur. Tüm Türk devletlerinde onun ismi sevilerek yâd ediliyor. Yazarın “Benim Dağistanım” romanı masamın üzerinde şimdi dek sevilerek durmaktadır ve dünya dillerine çevirisi yapılmıştır.

HAMZATOV VE AYTMATOV-TÜRK DÜNYASININ ŞEREFİ SAYILIYORLAR

Bütün Türk devlet ve Türk Topluluklarında Resul Hamzatov’un adı, doğmaları gibi seviliyor ve onurumuz sayılıyor. Kırgız yazarı Çengiz Aytmatov’un “İlk Öğretmen” ve başka eserleri de Türk dünyası edebiyatının incileri sayılıyor ve Kremlin tüm Mükâfatlarını ve Ödüllerini almıştır. Kendisiyle Bakü’de ve Moskova Toplantılarında buluşmuşum ve buluşmaların onurunu taşımaktayım. Türk Halklarının şerefli, onurlu hazinesi sayılan yazarlar, şairlerin romanları, yazmış olduğu şiirleri ruhumuzun pekişmesinde müstesna rol oynamıştır. Bunun yanında dünyada tanınanmış Rus yazarları, şairleri; Lev Tolstoy, Aleksandr Puşkin, İ. Turgenyev, N.  Dostoyevski ve daha nice-nice deha yazar ve şairlerin kıymetli eserleri ruhumun pekişmesindeki rolünü ifade etmeliyimdir. Batı edebiyatının önde gelen klasik isimleri - Cek London, Uilyam Shakspeare, Todor Drayzer ve daha nice yazar ve şairlerin edebi irsi, yazmış oldukları eserler kütüphanemin incileri sayılıyordur. Aile geleneğimizde okuma kültürünün yüksek olduğundan dolayı, Okul Öğretmeni babam, rahmetlik Nimet Mutaalim oğluna manen ve ruhen borçluyumdur.

Çünkü ormana odun toplamağa gittiğimizde bile hepimize “Okuduğunuz kitapları yanınıza alın, dinlediğinizde okuyacaksınız, derdi kardeşlerime… Ormanda odun topluyor, arada dinlediğimizde bizlere, “Hadi açın kitapları-Sen, Eflatun, Mutaalim, sen Hipokrat ve s..”, hadi okuyoruz, derdi, kendisi de bizleri dinlerdi… Aynı davranışını evde, Okulda da davam ediyordu. Tüm kardeşlerim dünya edebiyatını böyle okuduk ve bu gün bile tekrar-tekrar okumaya devam ediyoruz…

GENÇLERİMİZ NİZAMİ GENCEVİ VE MUHAMMED FUZULİ’Yİ OKUMUYORLAR

Ankara’da Üniversitelerinin (adını özellikle vurgulamak istemiyorum) birinde Sempozyuma katılmıştım. Pek çok konuşmacıları dinledim. Fakat Anakara dışından bir Öğretim Üyesi konuşmasında hep Batı, Avrupa edebiyatı… lafını tekrar-tekrar ifade ettiğinde kendisini uyardım ve “Türk Edebiyatından da yazarların isimlerini söyleyin” dediğimde şaşırıp kaldı… “Yok öyle bir klasik isim…” dediğinde ayağa kalktım: “Eee, XII. Yüzyıl Dünya Edebiyatının Güneşi sayılan Nisami Gencevi, XVI yy. dünya şairi Muhammed Fuzuli,  XIX ve XX. yy. dünya yazarları - Rasul Hamzatov, Çengiz Aytmatov, Türkmen şairi Bilim adamı – Devletmemmed Azadi, Kazak şairi Abay Kunanbayul,  Jubn  Moldagaliyev,  Başgurt yazarı Mecit Gafuri,  Hakas Pempa Hurjibeyov, (Desyancı,) Özbek şair, yazarı Asat Muhtar ve daha nice ünlü Türk yazarları vardır… Onların da isimlerini zikr etmeniz gerekiyor… Sizn gibi Eğitimsiz Üniversite Hocasını dinlemek bile istemiyorum… Oturmadan salonu terk ettim… Utanç duydum ki, böyle akıldan, eğitimden yoksun Hocalar, pırlanta ruhlu gençlerimizi eğitiyor. Aslında eğitmiyorlar, gençlerimizin ruhlarını zayıflatırlar, diye düşünmekteyim…

Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Başkanı, Akademik, İsa Habibbeyli, Dünya edebiyatının mücevheri sayılan ve Azerbaycan edebiyatının Güneşi, dünya şirinin Piri – Rönesans öncesinde yazıp-yaratmış Nizami Gencevi hakkında “Azerbaycan Edebiyatının Şerefnamesi” makalesinde şöyle der: “Nizami Gencevi’nin yaratıcılığı, mevzusu ve ideaları itibarile bütün asırlar ve zamanlar için aktüel ve fevkalade önemli seslenen büyük söz ve hikmet hazinesidir”; “Deha Azerbaycan şairi Nizami Gencevi ölmez “Hamse”sinin (Azerbaycan Türkçesi’nde “Xamse”) her pillesini hayat ve sanat merdiveni gibi kalkarak mütefekkir seviyesine yükselmiştir. Deha şairin lirikası onun zengin poeziyasının romantik kanatları fonksiyonunu hayata geçiriyor…(“Edebiyat” Gazetesi, 20 Kasım 2021. Bakü)

NİZAMİ GENCEVİ

BATILI EDEBİYAT ADAMLARI KÜSTAH VE BASİTLER

Daha önce dünya şirinin piri, ölmez şair, Nizami Gencevi hakkında köşemde büyük makale yazmışımdır.  Bilkent Üniversitesinde Öğretim Üyesi çalıştığım yıllarda, Edebiyat Fakültesinde “Shakespeare’nin Yaratıcılığı” konulu Panele ben de davetliydim. İngiltere’den davet olunan konuşmacı şöyle bir ifade kullandı: “Shakespeare’nin “Romeo ve Cülyet” eserinin konusunu kopyalayarak, Orta Asya’da “Leyla ile Mecnun” adında piyes yazmışlar”… Adamın sözleri içimi yaktı ve izin almadan hemen ayağa kalktım ve İngiliz konuşmacının sözünü kestim:

-Siz gerçek bilim adamı olamazsınız. Çünkü doğruları söylemiyorsunuz. Çok büyük hata yaptınız Beyefendi. Bu açıkça bir yalandır… Shakspeare XVI. yüzyılda yaşamış ve o da büyük şairdir.  “Leyla ile Mecnun”  klasik piyesini sizin ifade ettiğiniz gibi Orta Asya’da değil; ilk defa Azerbaycan’ın XII. yüzyılda yazıp yaratmış deha şairi, şiirin Piri, büyük Nizami Gencevi yazmıştır. Daha sonra XVI yy. yaşamış Azerbaycan’ın medarı iftiharı, şiir ustası Muhammed Fuzuli de aynı konuyu yeniden işlemiştir… Siz iki büyük hata yaptınız. Nizami Gencevi’nin yaşadığı XII. Yüz yıl ile Shakespear’nin yaşadığı XVI yüzyıl arasında dört asır vardır. Ve aslinde sizin Shakspeare’niz,  “Romeo ve Cülyet” konusunu büyük Azerbaycan şairi Nizami Gencevi’nin “Leyla ile Mecnun” piyesinden almış ve kopyalamıştır… Neden yalan söylüyorsunuz? Bu bir gerçektir.  -Adamın yüzü bembeyaz oldu, hayâsızca, İngilizlere has, yalan ve suni gülüşle:

-Evet, evet Nizami yazmıştır, evet…-sahte gülüşle özür diledi benden. Aynı Panelde Bilkent Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Ali Doğramacı da iştirak ediyordu.  Ben oturmadan salonu terk ettiğimde adama şöyle dedim:

-Sizin gibi sahtekâr ve yalancı “bilim” adamın konuşmasını dinlemek bile istemiyorum. Çünkü siz yalancısınız…- Salonu terk ettim ve Müzik ve Sahne Sanatları Tiyatro Bölümündeki Odama geldim.  Yaptığım hareketi ve hiç de hata yapmadığımı düşünüyordum ki, dâhili telefonum çaldı.

BATIDAN GELMİŞ SAHTEKÂR BİLİM ADAMI TÜRKİYE’DEN KOVULDU…

Arayan, Bilkent Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Ali Doğramacı idi. Kendisine büyük saygım vardır, iyi bir insandır:

-Eflatun Hoca, dedi, size teşekkür ediyorum. Ben bu adamı hiç tanımıyordum. İngiliz Sefirliği teklif etti ve biz de Paneli organize ettik ve adam geldi. On gün Panel yapacaktı Üniversitemizde...  İçiniz rahat olsun, çok-çok güzel de dersini verdiniz yalancı ve seviyesiz adam olduğunu tastık ettiniz, dedi. Bu yalancı adamı bu gün yolcu ediyoruz. Çok iyi oldu, aksi halde on gün bu yalanlarla Hocalarımızı rencide edecekti. Harika yaptınız, tebrik ediyorum sizi… - Doğru karar verdiğine göre ben de Rektör, Prof. Dr. Ali Doğramacıya ayrıca teşekkür ettim… - Gerçekten içim rahatladı.  Batı dünyasından gelen böyle sahtekar, hayasız, uyduruk bilim insanları biz Türkleri sanki eğitimsiz ve akıldan yoksun saydıklarına çok kızıyorum. Neden derseniz, söylüyorum…

Dünya Şiirinin Piri sayılan Nizami Gencevi yaratıcılığı asırlar geçse de değerini, taravetini yitirmiyor, dünya insanlarının ruhunu daima zenginleştiriyor, güzelleştiriyor... Üzüntüm şudur ki Batılılar Üniversitelerinde Türk yazar ve şairlerini eğitmiyorlar ve hatta adlarını  bilseler bile, zikir etmiyorlar. Tam tersini yapıyorlar – Türk yazar ve şairlerin eserlerin konusunu değişiyor ve kendilerine mal ediyorlar. Örneğin, Sakspeare’ni ele alalım. Ünlü “Romeo ve Julyet”in konusu Azerbaycan edebiyatının Güneşi sayılan Büyük Nizami Gencevi’nin (XII yüzyılda Azerbaycan’ın Gence Şehrinde yaşamış, yaratmıştır…)  “Leyla ile Mecnun” poeminin konusunu çalarak yazmıştır. Daha pek çok örnekler suna bilirim. 

Evet, Batı’da XVII-XX. yüzyıllarda önemli yazar ve düşünürlerin olduğunu biliyoruz. Fakat tümünü toplamış olsak – Muhammed Füzulinin ve Nizami Gencevi’nin ve ayrıca XX. yy. edebiyatının ünlü simaları Rasul Hamzatov’un, Çengiz Aytmatov’un, Resul Rza’nın ve Oljas Süleymanov’un tırnakları olamazlar…

Batılılar-Fransa olsun, Almanya, İngiltere, hatta Amerika dahil, diğer ülkelerin yazarları, Türk edebiyatının önde gelen, Atom Bombası gücünde dünya şöhretli yazar ve şairlerimizin dünya edebiyatında ün kazanmış roman ve şiirlerini sakız gibi çiğniyorlar ve uyduruk eserler yazmakla meşgul oluyorlar… Garet etmek, ülkeler dağıtmak, işgal etmek, yağmalamak zihniyeti Batılılara has keyfiyetlerdir.

Dünyada yüksek nüfuza ve şöhrete malik Türk edebiyatı önünde sadece Güneş ve Ay dura bilir. Başka hiçbir güç Türk edebiyatının, sanatının önüne geçemez. Bu bir gerçektir!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.