Uzmanlar, bu buluntunun, dönemin ritüellerine ışık tutabilecek bir adak heykelciği olduğunu düşünüyor.
HEYKELCİĞİN BENZERSİZ ÖZELLİKLERİ
Yaklaşık 15 santimetre uzunluğundaki heykelcik, onu yapan kişinin el izlerini ve başlangıçta bir giysiyle örtülü olduğunu gösteren kumaş desenlerini taşıyor. Detayları henüz tam olarak işlenmemiş olan bu heykelciğin, ev içi ritüellerde kullanıldığı düşünülüyor. Etruria bölgesinde daha sonraki dönemlerde de benzer ritüellerin belgelenmiş olması, bu tür uygulamaların kökeninin çok eskiye dayandığını gösteriyor. Bu tür heykelciklerin benzerlerine Demir Çağı mezarlarında da rastlanmıştı.
BATIK KÖYÜN GİZEMLERİ
Heykelcik, gölün doğu kıyısında, Gran Carro arkeolojik alanındaki bir konutun kalıntıları arasında bulundu. Bu alan, MÖ 10. veya 9. yüzyılda inşa edildiği düşünülen bir Demir Çağı köyüne ait kalıntıları barındırıyor. Jeologlar, Bolsena Gölü’nün 600.000 ile 200.000 yıl önce Vulsini yanardağının patlamaları sonucunda oluştuğunu tespit ettiler. Bölgedeki sismik aktivitenin doğu kıyısını sular altında bıraktığı ve yerleşimin bu şekilde batık hale geldiği düşünülüyor.
VİLLANOVA KÜLTÜRÜNÜN İZLERİ
Gran Carro sahasında yapılan keşifler, buranın Roma’nın kuruluşundan önceki Etrüsk uygarlığının erken aşaması olan Villanova kültürüne ait olduğunu gösteriyor. 1960’lardan bu yana bölgede yapılan kazılarda ahşap parçaları, ev eşyaları, takılar ve çömlekler gibi binlerce eser bulundu. Bu buluntular, Demir Çağı toplumunun günlük yaşamını ve nasıl organize olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.
SU ALTI YOLU PLANLARI
Keşif, Ulusal Kurtarma ve Dayanıklılık Planı kapsamında geliştirilen bir proje ile daha da anlam kazanıyor. Bu proje kapsamında, ziyaretçiler için bir su altı yolu oluşturulması planlanıyor. Gran Carro’nun en dikkat çekici yapılarından biri olan Aiola yapısı da arkeologların ilgisini çekiyor. 1991 yılında yapılan keşifler, bu yapının Demir Çağı’ndan kalma ahşap direkler ve çömlek parçaları içerdiğini ortaya koymuştu. 2020’de yapılan araştırmalar ise bu taş yapının bir höyüğü kapladığını gösterdi. Ayrıca, Büyük Konstantin dönemine ait madeni paraların bulunması, bu alanın geç Roma döneminde de kullanıldığını ortaya koyuyor.
Bu olağanüstü keşif, Güney Etruria’da erken Demir Çağı’na ait günlük yaşam hakkında çok az bilinen yönleri ortaya çıkararak, arkeoloji dünyasında büyük bir heyecan yarattı.