Dünyayı tehdit eden iklim değişikliği

Selami Mutlu

İklim değişikliği tüm dünyayı ilgilendiriyor. Değişimle beraber dünyamız olumsuz olarak tehdit altında. Tehdidin görünür yüzü buzullarda ki erimelerde ortaya çıkan kuraklıklarda görülüyor. ANTARTİKA kıtasında ki buzullarda görülen erimede ki büyük artış tehlikenin de ne kadar büyük olduğunu ortaya koyuyor. Her geçen gün dünyamız daha da kirleniyor ve ısınıyor. Suyu kirlettik, havayı kirlettik, doğayı kirlettik, nere de bir güzellik gördüysek betonlaştırıp Ranta kurban verdik. Ne orman bıraktık kesip yakmadığımız, ne göl kaldı ne nehir kurutup kirletmediğimiz. Aç ve gözü dönmüş kapitalist tutkularımızın Rant beklentilerimizin kurbanı oldu dünyamız.

Şimdi ranta peşkeş çekeceğimiz SALDA gölü var sırada. Kaz dağlarında maden, Tekirdağ’da KUVARTS- Aydın da jeotermal santral- Mersin de hidroelektirik santrali- Artvin’de maden ocağı- İzmir’de ki Kozak yaylasın da Altın-Gümüş gibi daha nice güzelliklerimizi madenleri arama bahanesiyle doğayı tahrip ederek doğal dengesini bozarak ve de kirleterek bu günkü kurak ortamları yarattık. Doğaya karşı acımasız tutumumuz bize karşılık olarak iklim değişikliği olarak geri dönüş yaptı. Doğa adeta intikam alırcasına yaptığı afetlerle geri dönüş yapıyor. Bir türlü enerji kaynağı olarak kullandığımız katı yakıtlardan vazgeçemedik. Güneş zengini olan ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarını yeterince hayata geçiremedik.

Bilim insanlarının %97 sine göre iklim değişikliği kesin bir tanımla insan kaynaklı olarak yaratılan bir problem. En büyük belirleyici olan faktör de fosil yakıtlar. Bu nedenle dünyamız da hüküm süren tüm ülkelerin kömür-petrol-doğalgaz gibi fosil yakıtlardan artık uzaklaşması gerekiyor. Dünyamızın bu anlamda tek çaresi yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye sokması gerek. Yani güneş ve rüzgâr enerjisine yönelmesi gerek. Dünyamızın iklim düzeninin sağlanabilmesi için bu tür enerji kaynaklarına yatırım yapması gereklidir. Ülkemizin de güneş zengini olduğumuz bu kaynağa yönelerek yatırım yapması engel oluşturan zorlaştırıcı bürokratik engellerin önünü açarak yatırımların gelmesine oluşmasına olanak sağlanması gereklidir.

Fosil yakıtlardan uzaklaşıp yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması halinde başta Turizm olmak üzere doğa ve insan yaşamına katkı sağlayacak yenilenmeler kazanılabilir. Doğa katliamları en aza indirilebilir Hijyen standartları gelişebilir. CORONA- MARS-SARS ve benzeri salgın hastalıklar dönüşerek ve de gelişerek insanlığı tehdit etmeyebilir. Sağlıklı bir beslenmeye yönelince de gıda güvenliği de artabilir. Gelişmiş Avrupa ülkeleri bu konuda ileri adımlar atmaya başlamışlardır. En aşta Elektrikli otolar yaparak benzin ve mazot kullanımı ile hareket eden motorlu araçları şehirlerine sokmamaya başlamışlardır.

Altın ve maden çıkaracağım diye var olan güzellikleri tahrip edersen, kirletir ve kurumasına neden oluşturursan doğa da intikam alırcasına dünyayı vurur. Oranları- Tarım alanlarını yok ederek tonlarca Siyanürü toprağa vererek Arsenik- Antimon- Kurşun- Kadmiyum- Krom gibi binlerce ton ağır Metal toprakta çözülür ve o topraklarda ot bile yetişmez. Ranta kurban edilen bu alanlar nedeniyle ülkede iklim değişikliği oluşur. Ne yağmur yağar ne tarım gelişir ne de verimlilik alanları oluşur. Ekonomisi tarıma dayalı bölgelerde tarımsal üretimden elde edilen gelir azalır. Üretimde kayba ve zarara uğraya üretici tarladan koparak şehirlere göç eder. Zaten yeterince sorunları olan plansız –nizamsız- oransız olarak gelişen şehirlerimiz bu yanlış uygulanan siyasi politikaların sonucu sorunların daha da büyümesi ne şehirlerin iflasına neden oluşturur.

Ekile ağaçlar yağan yağmurun suyunu sünger gibi emer, bu nedenle oluşan toprak kaymalarını önleyici de özellik taşır, toprak kaymasına yağan yağmurla toprağın suyla beraber akıp gitmesini engeller. Kalkıp Rant aşkıyla doğayı tarım alanlarını maden ve altın arayacağım diye çöle çevirip betonlaşmaya açarsanız doğada oluşacak afetlere de yol açmış olursunuz. Elbette ki dereler, çaylar, nehirler boşa akmayacak. HES te yapılacak değirmen de. İnsanoğlu elbette ki buralardan elektrik ve su elde ederek yaşamını sürdürecek. Ancak akan suyun doğal yapısını bozmadan, kıyı boyunca fabrikalar yaparak suya atıklarını boşaltarak, kirleterek ne suyu ne doğayı, ne de havayı kirletme hakkına sahip olmamalıdır. Bilime ve tekniğe aykırı düşen yapılaşmayı da önlemek gerekir. Yandaşıma rant kapısı yaratacağım diye kendi yaşam biçimini topluma enjekte edercesine bir siyaset uygulamak yanlışına da düşülmemelidir. Doğanın tahrip edilmesinden suyun havanın kirletilmesinden dolayı sorumluluk taşıyan toplumlar doğanın gazabından kurtulamazlar.