Müslümanların birlik ve beraberliğine zarar veren kavmiyetçiliği, Kur’ân-ı Kerîmin akıl, nefis ve gönül dünyamızdan yasakladığı gibi, mü’minlerin birlik ve beraberliğini bozan, zedeleyen her türlü düşünce ve fiili, her çeşit ahlâk-ı kötülük yasaklamış ve Peygamber Efendimiz (S.A.V.) de reddetmiştir. Bilhassa İslâmî kardeşlik ve birlikte ve aynı duyguda olmanın en zararlı, en büyük düşmanı olan ırkçılığa, efendimiz (S.A.V.) küfür ile kavmiyetçiliğe ömrü boyunca savaş açmıştır.
Peygamberlik ile Allah dostluğu ve velilik, Yüce yaratıcımızın insana verdiği ömürde gösterdiği emin güvenilir takvalı yaşaması sonucunda Allahü teâlâ tarafından kullarına verdiği bir lütuftur. Peygamberimiz (sav)’e Peygamberlikle müjdelenmeden önceki en önemli vasfı güvenilir emin kimse olması yani Muhammedül emin denmesidir.
Adem Aleyhisselam cennetten, yeryüzüne indirilince, meleklerin seslerini ve zikirlerini işitemediğini, Allahü Teâlâ’ya niyaz eder. Allahü Teâlâ da melekler vasıtasıyla bugün Kâbe’nin bulunduğu yere cennet yakutlarından, parıl parıl parlayan doğuda ve batıda kapısı ve üzerinde kandilleri olan bir beyt ile yakuttan olan Hacer-ül esved’i de gönderir. Allahü Teâlâ “Ey âdem, senin için bir hane (ev)gönderdim. Arşım etrafını tavaf ettiğin gibi, bunun etrafını da tavaf eyle! Arşın çevresinde namaz kıldığın gibi bunun etrafında da namaz kıl!”buyurdu. Tirmizi’ hadiste bildirilen Hacer-ül esved’i bembeyaz olduğuna, zaman içinde günahkârların tavafın 6 şaftında Nasuh tövbesi ile verdikleri sözden, yaşadıkları yerde, ayet hadise ve peygamberinin ahlakına uygun yaşamama, nefis hastalılarıyla hayatına devam etmesi sonucunda Hacer el Esved taşının kararak siyah görüntüye dönüşmesine neden olmuştur. Tufan olacağı zaman, Allahü Teâlâ Cebrail aleyhisselama hacer-ül evsedi, Ebu kubeys dağında saklamasını ve korumasını emretti. İbrahim aleyhisselam’a Kâbe’yi yapma emri verilince oğlu İsmail ile beraber çeşitli dağlardan taş getirdiler. Hz. İsmail a.s. Kubeys dağından (Cebel-i Kubeys) bir taş alarak babası Hz. İbrahim’e verdi. Hz. İbrahim bu taşı herkesin görebileceği uygun yüksekliğe yerleştirdi. Hacer-ül esved asırlardan beri Müslümanların hürmet ve itina gösterdikleri bir taştır. Onu korumak için canını malını vermişlerdir. Hac ve Umre esnasında yapılan tavaflarda Hacer el Esved taşı selamlanarak başlanmakta ve bitirilmektedir.
Peygamberimiz (sav) 35 yaşlarındayken sel felaketinde Kâbe zarar görmüş ve Hacer el Esved taşı yerinden çıkmıştır. Mekkeliler tarafından Kâbe tekrar inşa edilmiş taşın hangi kabile tarafından yerine yerleştirileceği sorun olmuştur. Mekkelilerin ileri gelenlerin barış içinde ortak görüşte birleşerek aldıkları kararda ” Kâbe’ye ilk girecek kişiyi hakem tayin edelim.” fikri kabul görmüş, kapıdan ilk giren Hz. Muhammed (salat ve selam üzerine olsun) hakem seçilmişler. Halk içindeki adı “Muhammed’el Emin” olmasından dolayı kimse itiraz etmemiştir. Peygamberimiz bu sıkıntının çözümü için bir örtü getirilmesini ister. Bu örtünün üzerine Hacer el Esved taşını yerleştirir. Örtüyü her kabilenin reisi bir ucundan tutar ve bir seviyeye kadar hep birlikte kaldırırlar. Sonra kendi elleriyle taşı alıp yerine yerleştirir. Tarihte bu olaya “Kâbe hakemliği” denir.
Bugün ne yazık ki Hacer el Esved taşını öpmek için insanları sakatlayacak şekilde yığınlar oluşturduğunu kabe tv görüntülerinden üzülerek görmekteyiz. Önemli olan ona gösterilen sevgi ve saygıyı ömrünün geri kalan kısmında amelleriyle gösterebilmedir. Her işinde Allah’c.c. rızasına göre yaşaması gerekirken, karzı hasen yardım ederken, ayete uyulmamışsa, iş yerinde kaba ve haşin davranış sergilenmişse, günahlara haramlara karşı körleşmişse, kusur arayıp, kınama laf getirip götürme, hayra engel olma ile ticaret ahlakı Almanlar gibi olmuşsa, kibir, ucub, israf bataklığına saplanılmışsa, cimrilik, çirkin söz, kötü huy ve davranışlar ile kötü alışkanlıklar her türlü edepsizlik ve ahlaksızlıklar sergileniyorsa,hasız kazanç, faiz, tefecilik yaygınlaşmışsa orada gösterilen sevgi ve saygı ve öpme neye yarar.
Hacer el Esved taşından veya başka bir taştan türbeden,bir kişiden yardım istemek fayda beklemek şirktir. Şirk Allah’ın en sevmediği günahlardandır. Yardımı yalnız ve yalnız Allah’tan dileme istemekle olur.
Hz. Ömer (r.a.) için : “Biliyorum ki sen faydası ve zararı olmayan basit bir taşsın. Allah Resulü’nün (sav) seni öptüğünü görmeseydim seni öpmezdim” dediği rivayet edilir. [kaynak: Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VI, 108-109]. Bizlerin de Hacer el Esved taşına karşı tutumumuz bu olmalıdır.
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) buyuruyor:“Allah Teâlâ, kıyamet günü bütün canlılar; mahşer yerine topladığı vakit, yakındakiler gibi uzaktakiler de aynı şekilde duyacakları bir sesle karşılaşırlar. Bu ses, şöyledir:
‘Ey insanlar! Sizi yarattığımdan bugüne kadar, hep ben sustum da sizi dinledim. Bugün siz susunuz da beni dinleyiniz. Bugün size amellerinizin karşılığı verilecektir. Ey insanlar! Ben sizin aranızda bir neseb, asalet koydum; siz de kendi aranızda bir neseb tayin ettiniz. Benim koyduğum nesebi düşürdünüz ve kendi nesebinizi yücelttiniz. Ben, en şerefliniz, en çok mütfakî olanınızdır, dedim. Fakat siz, buna yanaşmadınız da falanzâde, falan dediniz. İşte bugün ben de sizin koyduğunuz asaleti düşürür ve kendi koyduğum asaleti yüceltirim. Müttakîler nerede?’
Hemen müttakîler için bir sancak çekilir, onlar bu bayrağın ardına takılır, yerlerini alır ve hesapsız olarak cennete girerler.” Taberânî,
“Ümmetimin helâk olması üç şeyden ileri gelecektir:
1. Kaderiyye (Fertler, kendi fiillerini kendileri yaratırlar, diyerek Allah’ın takdir ve iradesini kabul etmeyenler.) 2. Unsuriyet, (ırkçılık) dâvası gütmek, 3. Dinî mes’elelerin rivâyetinde titiz davranmamak.” Taberânî, Mu’cemü’s-Sağîr 1, 158.
Hz. Ömer (R.A.) ve Hz. Ali (R.A.) gibi büyük sahabelerin bulunduğu bir orduya azadlı köle Zeyd’in Oğlu Üsâme’yi kumandan tâyin etmiş, Bilâl-i Habeşî’ye ashâb arasında müstesna bir değer vermiş.. İranlı olan Selman-ı Fârisî’ye: “Benim ehlimdendir.” buyurmuştur.
Tüm insanlar Cehennem’den geçerken Meryem suresi 71-72 bütün dehşetiyle cehennem saldırdığı ve herkesin "nefsî, nefsî" dediği o ortamda soy, sop, ırkçılık, hasep-neseb, kavimcilik ve kabilecilik orada çağlar boyu kalmayı sağlayacak, oradan, ancak ve ancak, Rabb-i Celîl’in de beyan buyurduğu gibi, rızasını kazanan kalu belada verdiği söz ile fatihada verilen söz ve istikamette samimi olanlar kalb-i selim ve ehl-i sünnet inancı, takvâlı yaşama uğraşısı içinde olanların ancak rızaya mazhar olacağı ayetlerde bildirilmektedir. Selam ve duayla…