Öğretmen öğreten insan. Her şeyi değil bildiklerini öğreten insan. İlk öğretmenimiz ana-babamızdan sonra bu işi profesyonelce yapan bir meslek olara yapan insan. Dünyalık rızkını buradan çıkaran insan. İşte öğretmenlik mesleğinin doğuşu. Evde nüfusun kalabalıklaşması ailenin her şeyi öğretememiş ortak bir öğrenmeye sahip olunamaması gibi sebeplerle bu meslek doğdu. İhtiyaçtan doğdu. Belli mekanlarda sahip olunan imkanlarla ve tayin olunan zamanlarda yapılan görevlendirilen öğretmen tarafından yapılan işin adıdır.
Öğretmen öğretici bir sınıfa değil yeryüzü sınıf ruy-i zeminde yaşayan herkes öğrenci talebe… Okutulan kitap tek. Dünyada öğretileri tek. Noktası aynı virgülü bir sayfa sayısı aynı miktarda aynı şekilde birinin diğerinden azı veya fazlası yok. Her yerde öğretici öğretmen de tek. İşte karşımızda duran çağlar üstü öğretmen asırlara sığmayan kalubeladan beri öğreten bir öğretici: Peygamberimiz. Her peygamberin ayrı ayrı mesleği vardı. Musa çoban. Eyyub terzi gibi. Öğretmenlik mesleği bizim peygamberimizin mesleği… O’nun sınıfı yeryüzünün her tarafı okuttuğu kitap Kur’an… Asırlardır tek bir harfi değişmemiş tek bir işareti yok olmamış ifade ettikleri ilk geldiği asırda nasılsa şimdi de aynı olan bir kitaptan öğreniyoruz. İşte bu kitap Kur’an… Bu öğretmenin öğrencilerinde de yaş sınırı yok. İster “beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” isterseniz ”sürekli eğitim “yapınız. Zamanın ve mekanın dışında bir anlayışla öğretmek ve öğrenmek…
Önceleri ezberlemek hafızaya kaydetmek şeklinde olan öğrenme daha sonra deri üzerine yazarak ve nihayet kağıt… Dikkat edilirse bu günkü yanlış yorumlara rağmen peygamberin öğrettiklerinde kadın-erke ayrımı yok. Kadın da öğrenecek erkek de çocuk da yaşlı da öğrenecek. Aynı öğretileri aynı kitaptan ve aynı metotla öğrenecekler. Aklı olan idraki olan herkes…
Böyle bir öğretmen de öğretiler de yok başka. Zaten son olmak baştan sona yaratılış vesilesi olmak da bu yüzden. ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” prensibi ile taçlanan insan elbette öğretici insan olan öğretmendir.
Vahiy yoluyla gelen ilahi öğretileri bir elçi olarak insanlar ulaştıran en büyük öğretmen olan Peygamberimizin bilgi edinmek için tek kaynağı vardı o da ilahi öğretiler. Öğretirken bir sıkıntı olmuşsa yeni gelen başka bir vahiy yoluyla öğretmeye devam eder en güzel öğretmen! Elbette bu vahiyle gelen öğretilere sahip olmak o anda yaşanılanlar da kolay değildi. Bilgiye kolay ulaşamıyordu efendimiz. Vahiy geldiği anda yakınında bulunanların anlattıklarından öğreniyoruz. Bizler için de ilim öğrenmek bilgi sahibi olmak elbette kolay olmayacaktır. Lakin “ilim Çin’de Bile Olsa Arayıp Bulunuz” prensibi doğrultusunda hareket ederek Çin’de de uzayda da fezada da olsa ramak bulmak bilgilenmek vazifemizdir. Çünkü yaratılırken Yüce Yaratan bizi o kapasitede yaratmıştır. Zaten o kapasitesi olmayandan hesap sorulmayacaktır.
Bu güzel olduğu kadar müstesna günde öğretmenlerin olumsuzluklarını sıralamak istemiyorum. Lakin milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy “Gençlerde iki şey olmalıdır. Birincisi marifet ve ikincisi de fazilet.” Marifet müspet ilim demektir. Fizik kimya Tıp Matematik Edebiyat Astronomi gibi ilimlerdir. Fazilet ise ahlaktır imandır inançtır şereftir namustur metafizik ilimlerdir. Bunlardan birisi eksik olursa genç tam olamaz. Eksiktir topaldır aksaktır yarımdır. Öyleyse gençleri öğrencilerimizi hem marifet hem de fazilet ile müzeyyen kılacağız. Ortaya bir abide şahsiyet çıkacak. Vatanı milleti dini imanı ahlakı namusu bayrağı bir tehlikeye düşerse onu bu halden kurtarmak için “kim var” denildiğinde sağına ve soluna bakmadan “ben varım” diyebilecek cesarette insanlar olarak yetişsinler. Bilmeyen adam inanamayan dam zayıf olur güçsüz olur kuvveti olmaz. İnana insan kendisini güçlü hisseder. Biliyorsunuz etrafına bakıp sağına ve soluna bakmak “benden başka gelen var mı” anlamında ve korkmanın işaretidir. Arif Nihat Asya “Delikanlım işaret aldığın gün atandan yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan” diyor ya işte o genç bize lazım olan genç. Gezen eğlenen yiyip içip gezip tozup hiçbir değer yargısına sahip olamayan bir adam olarak yetişirse hiçbir milli değere sahip olamayacaktır bu işi en iyi yapan yaratıklardan birisi olarak kalacaktır. Oyunla oynaşla vakit geçirmeyen bilgi dağarcığını dolduran bir genç işte karşımda duruyor” denilebilecek bir genç. Bütün bunlar elbette öğretmen tarafından verilecek bilgi ve tecrübe ile sabit olacaktır. İyi öğrenci yetiştirmek için önce olması için eserin mükemmel olması için müessirin yani öğretmenin harika olması gerekir. İyi öğretmen iyi öğreti ve iyi öğretilen neticesini doğuracaktır. Bu da memleketlerin geleceğinin teminatıdır.
Babam İlyas Bey ne güzel öğretmendi. Yine ilkokulda itibaren Ali Rıza Bey orta öğretimde Şerafettin Derindere Abdülkadir Ozulu Ahmet Lütfi Kazancı Halis Ayhan Seniha Kafesçi yükseköğretimden Ahmet Mermer hocam ve adını unutmadığım ancak saymakla bitiremeyeceğim bütün hocalarımın bu güzel gününü tebrik ediyorum. Yaşayanlara uzun ömür mutlu yıllar vefat edenlere rahmet ve mağfiret dilerim. Sahi bizim 3600’e ne oldu bilen var mı? (2018-Kasım- 23)